<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Batı yerinde durmuyor...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Afganistan bunun son örneğidir... Kan göz yaşı, umutsuzluk, çaresizlik, yıkım ne isterseniz var. Yeter ki, bir devlete göz koysun...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"> </span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; insanlar yaşadıkları müddetçe bir, çok sıfatı, özellikleri taşımaktadır. Genel olarak baktığınız zaman önce insanlar siyasi veya hayat felsefelerine göre başlıklar altında toplanıyor gibi gözükmektedir. Sanki en ayırt edici bu başlıktır. Ancak, insan sadece siyasi görüşünden ibaret olan bir varlık değildir. Aynı zamanda ekonomik olarak değerlendirildiğinde , farklı, farklı isimlerle anlatılabilir. Renk, farklı şeyleri sevme, farklı şeylerden nefret etme, bulunduğu bölge, kullandığı dil v.s. Bütün bunlar insanların bir, çok kategori de değerlendirilebileceği ayrı, ayrı başlıkların olmasına sebep teşkil etmektedir. Yani bir insan siyaseten farklı bir görüşte olduğu insanla aynı rengi sevebilir, aynı dili konuşabilir, aynı bölgede yaşayabilir, aynı takımı tutabilir, kısacası ekonomik şartları da aynı olmasına rağmen ayrı siyasi tercihlerde bulunabilir. Tam tersine bu kadar fazla özelliklerinin uyuştuğu insanla siyasi tercihleri ayrı olmasına karşılık, fazlaca özellikleri hiç uyuşmayan bir insanla, aynı siyasi partiyi tercih edebilir. Bu onların her konuda anlaştığı anlamına gelmez. Böyle bir mecburiyet de yoktur. Asıl bu ayrışımlarda öne çıkan inanç birlikteliğidir. İnsanlar, aynı şeylere inanıyorsa, kendilerini birbirlerine daha yakın hissederler.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">İşte bu örnekte anlattığım gibi, Devletler de aynıdır. En güçlü bağları inanç bağlarıdır. Diğer ortak bağlar, zamanla yok olabilir. Gelecekteki yol haritalarını innaç bağları ile birlikte düşünerek, belirlerler.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Dünyada yaşanan onca sıkıntıya rağmen devletlerin bile önce kendi yararlarını tercih ederken, ikinci öncül olarak aynı inancı paylaşıp, paylaşmadıkları konusunda birbirlerine yardım etmeye, yakınlık göstermeye çalıştıklarını görmekteyiz. Diğer inanç sahipleri sıranın gerisinde kalmaktadırlar. Hatta zaman, zaman diğer inanç sahiplerini inançlarından dolayı düşman görmüşlerdir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Devletler açısından da bu böyledir demiştik. Bu önemli ayrıntıyı bilen İngiliz siyaseti Osmanlı topraklarından çekilirken, çok başlı, kontrol edilemeyen, farklı kabilelere ayırım yaparak yönetime taşıyan, hatta farklı mezheplerin azınlıkta olmasına rağmen, orada bir çıban başı olması için yönetime getiren, çoğunluk olan mezhebi kurumları, ezdiren bir yapılanma ortaya koymuştur. Birbirlerine yardımcı olacak özellikleri taşıyan yöneticileri getirmek yerine, daha farklı özellikleri olan ve birbirlerini sevmeyen insanları yönetime taşımışlardır. Kural basittir. Birbirleri ile dayanışma içerisinde olmasınlar. Biz de istediğimiz gibi o, küçük devletleri yönetelim. En önemlisi ellerindeki zenginlikleri, petrol kaynaklarını bizim gözetimimizde ve bizim yararlarımızın, korunduğu bir şekilde varlıklarını devam ettirsinler. Formül bu olunca yönetmek kolaydır. O küçük devletleri birbirlerine düşman etmekte kolaydır. Osmanlının yıkımından sonra bunu da başarmışlardır. O nedenle inançlarında farklılık olan kişiler yönetime getirilmelidir. Komşu olan Devletler aynı inancı, aynı mezhebi birlikteliği sağlamamalıdır. Aralarındaki sürtüşmeler körüklenmelidir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Dünyada bunca şey olup, biterken hala neden etrafımızdakilerle kavgalıyız? Yahut etrafımızda olup, bitenlerden bize ne? Diye soru soranların olayları bir de bu açıdan değerlendirmelerini isterim. Bazı gerçekleri daha iyi göreceklerdir.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Yazımızın baş tarafında da belirttiğimiz gibi normal demokratik ülkelerde insanlar farklı, farklı şeyleri düşünerek farklı alanlarda bir araya gelebilirler. Bu mümkündür. Ancak eğer siz bir Devleti yönetiyorsanız ve sizin yönettiğiniz devlet etrafındakilerle kavgalı olması gerekiyorsa, işte o zaman insanlar arasındaki olan bu farklılaşmanın getirdiği sempati, birbirini anlama, hoşgörüsünün devletler açısından olmaması gerekir. Çünkü, bu senaryoyu çizenler, böyle düşünmüşlerdir. Hele bir de geleneğinizde Devlet kurma, İmparatorluk yönetme gibi özellikler var ise; işte onlar için en tehlikeli olan güç sizsiniz demektir. Bir de komşularınız zamanla sizin yönettiğiniz olan ülkeler ise ; sizin tehlike olarak algılanmanız daha da fazlalaşır. İşte bu nedenle: TÜRKİYE DEVLETİNİN gelişmesini ve güçlenmesini istemeyen dış düşman sayısı oldukça fazladır. Etrafımızdaki olayları bir de bu açıdan değerlendirir isek, bazı gerçekler kendiliğinden ortaya çıkar. Türkiye Devlet olarak ne kadar güçsüz hale getirilirse, o kadar zayıf düşer. Bu Ülkenin zayıf düşürülmesi için terör dahil her şeyi olağan görmüşlerdir. Ekonomik olarak çökertmek en büyük amaçlarıdır.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Unutmayalım Dünya petrollerinin yarıdan fazlası OSMANLI TOPRAKLARI OLARAK bilinen yerlerden çıkmaktadır. Eğer Osmanlı yaşasa ve o, topraklara sahip olsa idi, Dünyanın DURUMUNU o , zaman düşünebilirdiniz. Şu andaki emperyalist güçlerin hiçbiri gündemde dahi olamazdı. O halde OSMANLININ neden zorla yıkıldığına iyi dikkat edin.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif">Gücümüzü ancak, inanç birliği ile çalışarak, birbirimize sahip olarak, birbirimizi anlayarak, birlik ve beraberlik içerisinde zirveye taşıyabiliriz. Bu kural tüm İslam olduğunu iddia eden Ülkeler için de geçerlidir. Yoksa, küçülürsünüz, zamanla yok olursunuz...</span></span></p>