Sivas tarih içerisinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış önemli bir kent. Antik çağdan günümüze kadar pek çok tarihi olaya şahitlik etmiş, pek çok medeniyetin kalbinin attığı önemli şehirlerden bir tanesi olmuştur. Onca medeniyete ev sahipliği yapan şehir haliyle sayısız tarihi eseri de bünyesinde barındırmıştır.
Sivas´ta bulunan tarihi eserleri saymaya ve anlatmaya kalkışsak herhalde günler sürebilir. Peki bu biz bu eserlerin ne kadar farkındayız? Geçmişte yapılan ve günümüze ulaşan serleri yaşatma konusunda ne kadar duyarlıyız? Herkeste bir tarihi seviciliği var şüphesiz. Geçmişiyle atalarıyla, ecdadıyla, ecdadının yaptığı işlerle övünmek paha biçilemez bir şey şüphesiz. Ancak ata yadigarlarına saygınız ne derecede?
Bir şeyi sevmek öncelikle onu korumakla başlar. Seviyorsanız korursunuz. Bir sevgiliniz olduğunu düşünün. Onu tüm her şeyden korumak için elinizden geleni yaparsınız değil mi? Aynı şey işte bu tarih eser için de geçerli olmalı. Bahsettiğimiz koruma kavramı elbette fiziki bir korumadan ziyade önce fikren koruma çabasıdır. İnsan fikrinde yeşertemediği bir olguyu eyleme dönüştüremez.
Biz bu fikri koruma düşüncesinden uzaksak eğer -ki pek çoğunun uzak olduğu kanaatindeyim- tarih seviciliği ve ecdat ile övünme faslı tam bir hikayeye dönüşüyor. Övündüğün şeye sahip çıkacaksın. Tabi burada önemli olan bir takım faktörler var. Uzun uzun onlardan da bahsetmek gerekiyor aslında ama bir anda olacak bir iş değil.
Biz önce tarih, kültür, medeniyet algılarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Sonra tarih seviciliği rollerine bürünmeliyiz. Sivas´ta yaşayanların çoğunda olduğu gibi şehri yönetenlerde de yazık ki medeniyet ve tarih algısı körelmiş. Yüksek makamlarda ki insanlar her şeyi bilecek diye bir kural yok sonuçta. Hele hele konu kültür, tarih, medeniyet ve kültür tarihi gibi çok özel alanlarsa şehrin yöneticileri söylediklerine ve yaptıklarına daha çok dikkat etmeli. Bir takım konularda hüküm vermek tabi işlerinin bir gereğidir. Ancak bilmediği konuda hüküm vermekte abes bir durumdur. Dedik ya herkes her şeyi bilecek diye bir şey yok. Ancak bilmediğin şeyi bir bilene danışmakta birileri için oldukça zordur. Bizim atalar sanki bu durum için şu sözü söylemiş:
Bin bilsen de; bir bilene danış?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?