Zeytin Dalı Harekâtı, Afrin Operasyonu ya da başka bir deyişle Afrin Harekâtı. 20 Ocak 2018´de Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Amerika´ya ve onun zaar itlerine karşı başlattığı operasyonun birinci yılını kutluyoruz.
Batılı güçlerin ve onların yardakçısı zaar itlerine karşı sahada vermiş olduğumuz bu muazzam başarı bizim kolay lokma olmadığımızın dünyaya malum bir ilanıdır. Ordumuzun askeri başarılarını küçümsemek, önce Fırat Kalkanı ve sonrasında Afrin Harekâtı başarımız öyle yenilir yutulur başarılar değildir. Her ne kadar sözüm ona bazı sümüklüler, ?ne var canım karşıda devlet mi vardı?? diyerek bu askeri başarılarımızı millet nezdinde küçümseme alçaklığını gösteriyor.
Geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye, kendi içerisindeki kronik terör belasını büyük oranda temizlemiş ve sınırlarındaki terör yapısına karşı da harekete geçmiş ve asla bu yapının Türkiye´ye zarar veremeyecek hale gelmesi için Suriye´de ve Irak´ta dolayısıyla terörün yuvalandığı her yerde terörü yok etme stratejisini gütmektedir. Allah var, AK Parti iktidarının bu stratejisi, politikası sahada çok başarılı şekilde uygulanmış ve uygulanmaya da devam etmektedir. Milletimizin kahır ekserisi AK Parti´nin terör ve PKK´ya karşı verdiği bu mücadeleyi desteklemektedir. 40-45 yıldır devletimizin verdiği mücadelede ilk defa bu kadar her bakımdan üstünlük bize yani Türkiye Cumhuriyeti Devletine geçti. İlmiği bu zaarların başına geçirdik. Amerika ve batılı ülkelerin şimdi bütün derdi bu ilmiği PKK´nın boynundan çıkartmak ve bu zaarı yeniden eskisi gibi kullanışlı hale getirmek. Onun için devletimizi yönetenlerin bu konuda çok dikkatli olması ve Amerika´nın türlü türlü diplomasi oyununa gelmemesi gerekiyor. Umarım ?devletimiz?, Amerika´nın şaklabanlıklarına aldanmaz.
Uyarılarımızı ve düşüncelerimizi sizlerle paylaştıktan sonra şehitlerimizle ilgili de birkaç kelime etmek ve onların aziz hatıraları önünde saygıyla eğilmek de biz yaşayanların bugün birinci vazifesi diye düşünüyorum. Bir şehidimiz, Afrin Harekâtı öncesi sosyal medyada şöyle paylaşmış: ?Biz öldük mü ki, vatan bölünsün!? Her bir şehidimizin ayrı bir hikâyesi var. Ve hepsi de ölüme giderken bilerek ve isteyerek gidiyor. Bir şehidimizin babası aynen şöyle diyor: Biz 100 yıl önce savaşırken ayağımızda ne çarık vardı, ne de elimizde silah vardı? Şimdi çok şükür. Çarığımız da var, silahımızda var. Bu cümleler, büyük bir inancın ve imanın dışa vurum halidir. Demek istediğim, Türkiye, bu kutlu yürüyüşüne kesintisiz devam etmelidir. Büyük devlet olmanın tabii ki bir takım bedelleri var. Bu bedelleri zaten biz 45 yıldır ödüyoruz. Ama işte bu coğrafyada yaşamanın da bugüne kadar her yüzyılda büyük faturaları oldu ve biz bu faturaları canımızla, kanımızla ödedik. Şimdi ben diyorum ki, ölmek isteyen varsa, bize bu coğrafyayı dar etmek isteyen ne kadar güç, ne kadar devlet, ne kadar ordu varsa buyursun gelsin. Her birini bir tabuta koyar, nereden geldiyse postalar göndeririz?
Allah devletimize, milletimize zeval vermesin?