Sanırım Dünya üzerinde, gündemi bizimki kadar meşgul edilen ve hızla değişen ikinci bir ülke bulmak mümkün değildir. İçten ve dıştan oynanan türlü oyunlar ve oyalamalara rağmen gelişmediğimizi söylemek ve düşünmek çok zor. Bu yazıda, son günlerde yaşanan ve çeşitli nedenlerle gözden kaçan bir gelişme üzerinde durmak istiyorum.
504 YIL SONRA
TEKRAR ANTARKTİKA
Keşfedilmesi için 1840 yılının gelmesi gereken Güney Kutbu´nun harita üzerine işlenmesi üzerinden tam 504 yıl geçti. Piri Reis tarafından, ilki 1513 ikincisi ise 1528 yılında yazılan Kitab-ı Bahriye adlı kitapta, ülkemizden çok uzakta olan kıtanın, 2,000 km kalınlığında buzla kaplanmadan önceki halinin çizimi bulunmaktadır. Bilim dünyası hâlâ şaşkındır.
12, 4 milyon kilometrekarelik büyüklüğü ile bizlere uzak olduğu kadar, dikkatimizin dışında gelişmelere sahne olan bir alan. Hiç kimseye, tüm dünya milletlerine ait olan tek bölge olması şaşırtıcı geldi ise şunu da ekleyelim: "Dünyanın Parkı" olarak adlandırılan bu uzak kıtaya elinizi kolunuzu sallayarak gitmeniz mümkün değildir. Sadece bilimsel araştırmalara açık olan kıta üzerinde uçuş bile yapılamamaktadır.
Yaz aylarında -20 derece olan sıcaklığın, kış aylarında bazen -70 dereceye kadar düştüğü kayıtlarda yer almaktadır. İnsan yaşamına pek elverişli görünmeyen kıtanın; penguenler, martılar, fok balıkları ve balinalara ev sahipliği yaptığı hatta deney için bırakılan ren geyiklerinin de yiyecek bulunmayan kıtada çoğaldıklarını belirtenler de bulunmaktadır. Başta Amerikalılar olmak üzere, dünya gündemine yön veren ülkelerin kurdukları araştırma istasyonlarında, iklim değişikliği ve küresel ısınma konusunda araştırma yaptıkları söylenmektedir. Yüzeydeki neden bu olsa bile, büyük buzlu kıta etrafında gelişen olaylar aslında çok farklıdır.
Antarktika araştırmalarının yoğunlaşmasının arkasındaki ana neden, Hitler yönetimindeki Nazi Almanyası´nın kıtaya olan ilgisidir. Konu pek açık olmamakla birlikte, Nazilerin kıtada yeraltı üslerinin bulunduğuna inanılmaktadır. Dahası kıtanın, dünyanın iç bölümlerine giden bir yol gizlediği bile ileri sürülmektedir. Şaşırtıcı durumlar bunlarla da sınırlı değildir. 1947 yılında Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından düzenlenen "Yüksek Atlama" adlı operasyon ilginç ve açıklanması zor bir saldırı ile sona erdirilmiştir. Deniz altından çıkan ve çok hızlı hareket ettiği belirtilen hava taşıtlarının saldırısına uğramışlardır. Konu hala çok gizli tutulmaktadır ve anlaşılan ilgili araştırmalar da hala sürdürülmektedir. Operasyonu yöneten ve kıtayı çok iyi tanıdığı anlaşılan Amiral Richard E. Byrd, gazete ve televizyonlara verdiği demeçlerde, kıtanın çok zengin maden yataklarına ve daha fazlasına sahip olduğunu belirtmektedir. İlgili haberlerde, amiralin Amerikan hükümetini uyardığı da kaydedilmiştir: Kutuplar arasında hızla hareket eden hava taşıtlarına sahip düşmanlar!
Görünümü beyaz olsa da etrafında gelişen olayların çok karanlık olduğu ortadadır. Gelelim kıtanın bizimle olan ilgilisine: 24 Şubat 2017 günü ilk kez bir Türk araştırmacı grubu, Antarktika Türk Araştırma Üssü´nün kurulması çalışmaları için kıtaya doğru yolculuğa çıktı. 1995 yılından beri "Gözlemci" statüsünde olan ülkemiz, araştırmalar açısından daha aktif hale gelmenin yollarını aramaya başladı. Bu çaba, buzlu kıtadaki statümüzün değişmesi ve "Danışman" seviyesine çıkması anlamı taşıdığından oldukça önemlidir. Bayrağımızın kıtada kendisine bir yer açacak olması büyük ve mutlu bir adımdır. Konuyu geliştirenleri ve destekleyenleri kutluyorum. Tam 504 yıl önce, daha buzla kaplı olmadığı günlerde ve hem de en doğru şekilde şeklini çizdiğimiz kıtada, hakkımız olduğunu dünyaya ilan etmiş oluyoruz. Beğenin ya da beğenmeyin, İŞTE GÜÇ BUDUR!
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?