Sivas´a ömrünü vermiş bir insandan bahsedeceğiz. belki de tanıyorsunuz, genç nesil pek bilmez, tanımaz? Resmi kayıtlarda 77 yaşında ama kendisine yaşını sorduğumuzda Tevellütü 81 yaşında olduğunu gülerek tebessüm ederek dile getirir... Ve sohbetimiz esnasında şöyle dedi "Evladım İnşaallah seni küstürmezler, sakın sende küsme ufak bir şey bile olsa yaz, yap" Hoca ne demek istedi acaba??? Ben biliyorum ne demek istediğinizi hocam? İnatla, şevkle devam?küstürmeye çalışanlar, köstek olanlar, kendilerine küsüp kendilerine köstek oluyorlardır eminim?Ama bir o kadar da DESTEK OLANLARIN VARLIĞI İNSANI MUTLU EDİYOR?Konumuza dönelim,
KUTLU ÖZEN KİMDİR?
1940 yılında Divriği´de doğdu. Babası emekli öğretmen ve yazar Halil Sami Özen´dir. İlk ve ortaokulu Divriği´de okudu. 1959 yılında Sivas İlköğretmen Okulundan mezun oldu..28.8.1959-20.1.1960 tarihleri arasında Divriği İmirhan köyünde stajyer öğretmen olarak çalıştı. 26.1.1960-14.l0.1963 tarihleri arasında Divriği Savrun köyünde ilkokul öğretmenliği yaptı. Bu arada 1.11.1960-15.5.1961 tarihleri arasında Yedek Subay öğretmen olarak askerliğini tamamladı.
1963 Yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü kazandı. 30.6.1965´te Edebiyat Bölümünden mezun oldu. 28.8.1965-25.9.1970 yılları arasında Sivas Sanat Enstitüsünde Edebiyat Grubu öğretmeni olarak görev yapt?.25.9.1970´te Sivas Dört Eylül Ortaokuluna naklen atandı. Türkçe öğretmenliğini 25.10.1978 tarihine kadar sürdürdü. 25.l0.1978-2.5.1980 tarihleri arasında Sivas Halk Eğitimi Başkanı görevinde bulundu. 2.5.l980-6.l0.l981 tarihleri arasında Divriği Lisesi Tarih öğretmenliği yaptı. 6.10.1981´de Sivas İmam Hatip Lisesine nakletti. 14.5. 1983´te tekrar Sivas Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı. Bu görevini 5.12.1983´e kadar sürdürdü. 5.12.1983´te Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili Bölümünde okutman olarak göreve başladı. Bu görevini 2003 yılına kadar sürdürdü. 15 Ağustos 2003´te kendi isteği ile emekliye ayrıldı.
Evli ve üç çocuk babasıdır.
Yazı hayatına 1957 yılında şiirle başladı. Daha sonra Sivas´ta çıkan Yurt, Kızılırmak, Sivas Postası, Sebat, Hakikat, Anadolu...gazetelerinde köşe yazıları ve makaleleri yayınlandı.
1973 yılında Halkbilimci İbrahim Aslanoğlu´nun teşviki ile Sivas yöresinde folklor/halkbilimi araştırmalarına başladı. Derlemeleri Sivas Folkloru, Türk Folkloru, Erciyes, Tarla, Halay, İçel Kültürü, Gülpınar, Halk Kültürü, Türk Folklorundan Derlemeler, Türk Folklor Araşt?rmaları, Folklor ve Etnografya Araştırmaları, Güneyde Kültür, Revak, Kültür ve Sanat, Türk Kültüründen Derlemeler, Halk Ozanlarının Sesi, Kızılırmak Sivas/Kültür-Sanat, Türklük Bilimi Araştırmaları, Hayat Ağacı/Sivas ....gibi dergi ve yıllıklarda yayınlandı.
1980 yılında Folklor Araştırmaları Kurumu´na üye Oldu. 1982 yılında İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü´nü Ord.Prof.Dr. Süheyl Ünver, Orhan Şaik Gökyay, Ethem Ruhi Üngör ve TRT Kurumu ile Paylaştı. 1988 yılında İLESAM´ın üyesi oldu.
Yayınlanmış ilk eseri Güldane(Aşık Feryadi´nin Hayatı ve Şiirleri/1983)´dir. 1996 yılında sırasıyla Sivas ve Divriği Yöresinde Eski Türk İnançlarına Bağlı Adak Yerleri, Hz.Peygamber´in Sancaktarı Abdülvehhab Gazi ve Arkadaşları(Yrd.Doç.Dr.Necati Demir´le birlikte), Aşık Feryadi(Kadir Pürlü ile birlikte) adlı kitaplarını çıkarttı. 1997 yılında Divriği Evliyaları adlı eserini yazdı.1998 yılında Aşık Veysel, 2002 yılında Sivas Efsaneleri, 2003´te Öğrencilerimle Baş Başa ve yine 2003 yılında Divriği Yağbasan Köyü Folkloru/Halil Sami adlı eserlerini yayımladı.
KUTLU ÖZEN HOCANIN AHİLİK İLE
İLGİLİ ARAŞTIRMALARI OLMUŞTUR,
HOCAM AHİLİK HAKKINDA
BİLGİ VERİRMİSİNİZ?
Ahilik, ahlak ve dayanışmaya dayanan İslami bir esnaf-sanatkar teşkilatıdır. Bu teşkilat gelenek, görenek, dayanışma ... gibi moral değerlerini Türk töresinden, inanç ve ilkelerini İslamiyet´ten almıştır.
Ahiliğin temellerini Türk tarihinin derinliklerinde ve İslam dininin yüce ilkelerinde aramak gerekir. Fakat ahilik teşkilatının Anadolu´ya girmesi Selçuklular zamanına rastlar. Nitekim 1142-1277 yılları arasında Türk Anadolu´da 135 yıl hüküm süren Divriği Mengücek Oğulları Beyliği zamanında Divriği´de ahilik mevcuttu. Bugün türbesi Divriği Ulu camii civarında bulunan Ahi Yusuf, bilinen en eski ahi babasıdır. Yıkıntı halindeki türbesinin mimari özelliğinden onun 1196´dan önce yaşamış olduğunu tahmin edebiliriz. Yine Divriği´ye 6 km. uzaklıktaki Ahi köyü, Şeyh Beyaz-ı Veli adlı bir ahi babasının adını taşımaktadır.
14. yüzyıl başlarında ve sonlarında Sivas ilindeki iki ahi babasının varlığını bilmekteyiz. Bunlardan biri belki de 1325 yılında Sivas´a gelen İbni Batuta´nın sözünü ettiği Ahi Emir Ahmet(Ölümü 1330), diğeri de Ahi İsa (Ölümü 1393)´dır. Yine bu yüzyılda Anadolu´nun her şehir ve kasabasında ahi tekke ve zaviyesine rastlamaktayız. Ahiliğin Anadolu´da teşkilanıp gelişmesinde 1260 yıllarında Kırşehir´e gelen ve 1310´da vefat eden Ahi Evren Sultan´ın büyük rolü olmuştur.
Hükümet otoritesinin zayıf kaldığı devirlerde Sivas ve hele Ankara´da egemenlik bunların eline geçmiştir. Ancak bu egemenlik hükümet şeklinde olmayıp ahilik kuruluşlarına dayanıyordu. Ahilik sadece hayırsever esnaf kuruluşları olmaktan çok ötede daha başka konuları da ve mesela sınai, ticari hayatı kapsadığı gibi, beldenin en ileri gelen bilim adamlarını, büyük tüccarları, beyleri ve hatta hükümdarı dahi Ahiler arasında yer almışlardı.
Ahilik esas itibariyle esnaf tarafından benimsenmiştir. Esnaf olabilmek için her şeyin üstünde evvela ahi olmak, ahiliğin sosyal ve ekonomik kurallarına uymak zorunlu görülmüştür. Bu bakımdan geçmişteki yaşantılarda ahilik denilince esnaf, esnaf denilince ahilik eş anlamda kullanılmıştır.
Önceleri basit meslek grupları halinde bulunan esnaf, İmparatorluk genişledikçe, devlet ve halk ilişkilerini ahenkli bir şekilde yürütmüş ve ülkenin temel yapısı olan güçlü ve mutlu bir orta yapı meydana getirmiştir.
Her il, ilçe ve hatta büyükçe köylerde mevcut olan ahi esnaf ve teşkilatı Ehl-i Hibre, İşçibaşı, Mütevelli, Yiğitbaşı, Esnaf Kethüdaları, Ahi Baba şeklinde kademelenmişti. Bu kademe sadece teşkilatın yönetimi bakımındandır.
Esnaf ise, çırak, kalfa ve usta kademelerine ayrılmıştır. Çırak kalfa olurken, hem kalfasının hem de ustasının muvafakatı/oluru ve rızası aranmış; kalfa, usta olurken hem kendi ustasının, hem de aynı mesleği icra eden ustalar meclisinin rızası şart koşulmuştur. Bu kademelerdeki sorumluluk hudutları ile görev ve yetkiler hiçbir tereddüde meydan bırakmayacak bir surette yeterli ve kesin olarak tespit edilmiştir.
Daha önce de temas ettiğimiz gibi Selçuklular devrinde Türklerle birlikte Anadolu´ya giren ahilik, Osmanlılar döneminde de beş asır fonksiyonunun sürdürmüş, 18. Yüzyıldan sonra yeni doğan endüstri ve ekonomi çağındaki etkilerle bu fonksiyonunu yavaş yavaş yitirerek 1908 İnkılabı ve onu takip eden Cumhuriyet devri yenilik hareketleri ile de iyice zayıflamış, bugün sadece dükkanların duvarlarında veya kapılarının üzerinde asılı duran levhalardaki birkaç sözden ya da yaşlı ustaların hafıza dağarcıklarındaki hatıralardan ibaret kalmıştır.
HOCAM SİVASTA UNUTULAN
GELENEKLER NELERDİR?
Bugün Sivas ilinde ahi geleneklerinin izlerine daha çok yemenici esnafında rastlamaktayız. Bu esnaf, I.Dünya Savaşı başlarına kadar geleneklerine sadık kalmış, ahiliği yaşamış ve yaşatmıştır.
Yemenici esnafının yaşattığı geleneklerin başında "kalfayı usta yapma ve dükkan açma" töreni gelir. Divriği ilçesinde ise bu törene "peştamal kuşanma" adı verilir. Sivas ili merkezinde bu törenler şöyle yapılırdı:
Yazımızın devamı haftaya?
Allaha emanet olun?.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?