Bazen insan o dönemlerde sanat/Zanaat icra etmek istiyor. Ahilik kültürüne göre yetişmek, yaşamak ve uygulamak? Yeri geldiğinde haksızlığa karşı hakkını aramak, suçlu olduğunda boynunu eğip PABUCUN DAMA ATILMASI? Teşekkürler Kutlu hocam Ahilik kültürüne katkı sağladığınız için, bizlere okuyacağımız ve hatta ders çıkaracağımız güzel bilgiler derlediğiniz için Tüm Sanat/Zanaatkar arkadaşlarım adına teşekkür ediyor ellerinizden öpüyorum? Evet geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim SİVASTA UNUTULAN GELENEKLERİMİZİ KUTLU HOCAMDAN AKTARALIM, UMARIM FAYDALANIRIZ?
Çıraklık töreni: Bir sanata çırak olmak, bu sanat kolunda ilerlemek, sanatkar olmak, mutlak bir saygı, itaat ve bağlılık isterdi. Çırak, girdiği sanat kolunun törelerine uymak zorunda idi. Zaten mesleğe girmek de pek o kadar kolay değildi. Eskiden bu sanat dalında sayılı ustalar, namlı kalfalar çalışırdı. İlkokul çağına gelen çocuklar genellikle okula gönderilmez, bin bir rica ve minnetle bu ustaların yanına çırak olarak verilirdi. Ahilik erkanına göre bir sanata çırak alınacağı zaman önceden o aile hemen her yönü ile tetkik edilir, küçük bir tören ile çırak işe başlardı.
Bir ustanın çalıştırdığı bir kalfa veya çırağı diğer bir usta çalıştıramazdı. Göç ve benzeri zorunlu bir durum olmadıkça ya da ilk ustası rıza göstermedikçe çırak o sanatı başka bir dükkanda öğrenemezdi.
Kalfalığa geçiş: Çıraklıktan kalfalığa geçiş, çocuğun en az beş-altı yılını alırdı. Kalfa, dükkanda yeteneğine ve mali durumuna göre beş ile on yıl arasında çalışırdı. Çıraklıktan kalfalığa geçiş sırasında Sivas merkezindeki esnaf arasında ayrı bir merasim yapılmazdı. Divriği ilçesinde ise mali durumu yerinde olan aileler "peştamal kuşanma" merasimine benzer bir törenle çırağı kutlarlardı. Bu merasimde mutlaka yemek ziyafeti verilirdi.
Ustalığa geçiş töreni: Kalfalıkta belli bir müddet çalışan ve dükkan açtığında bu işi ustası kadar yapacağına kanaat getiren esnaf bunu bir takım hareketlerle belli ederdi. Sivas´ta yemenicilik yapan(1982), kaynak şahıs Mithat Taşkıran(1924), ustası ve babası olan Kümük Osman Usta´dan 1944 yılında duymuş olduğu bu geleneği şöyle anlatmıştır:
"Dükkan içinde sayekar dediğimiz kişi kalfa (halfe) olacak çağa geldiyse, buna halfe tarafından iş verilmeye başlanırdı. Halfe, sayekarın kalfalığı tek başına yerine getireceğini anlayınca işi artık ona bırakmaya başlardı. Kendisini de usta namzeti olarak görürdü. Büyük halfe öğleden sonra işten elini çekerdi. İşi artık yeni halfe yapmaya başlardı. Büyük halfe de o anda ustanın sorumluluğunu üzerine alırdı. Ustasını tezgahtan kaldırıp:
-Usta, sen bir kahve iç; yoruldun...Biraz da ben çalışayım, derdi.
Tezgahın başından kalkan usta, kahve içmek için dışarı çıkınca tezgaha kendi otururdu. Usta, geleneği bildiği için o günü çarşıda gezer ve evine erken giderdi. Ertesi gün randıman (yapılacak imalat), büyük halfe tarafından hazırlanırdı. Usta gelir kendine düşeni yapar, gene önceki gün gibi öğlene kadar çalışır, öğle ezanı okunduğunda büyük halfe:
-Usta, sen namaza git; biz geriye kalan işi yaparız, derdi.
Usta, camiye doğru giderken iş ciddileştiği için düşünürdü. Çünkü büyük halfe dükkandan ayrılıp yeni bir iş yeri açmayı istemektedir. Halfesine yeni bir iş yeri açmak, dükkana ait alet ve malzemeyi temin etmek hep ustanın vazifesiydi. Halfelik çağındaki kişiye ustası tarafından büyük bir ilgi gösterilir, aile efradından sayılırdı. Ustası, halfenin başta ahlak durumu olmak üzere maddi ve manevi her şeyinden sorumluydu. Bu meyanda usta tarafından büyük bir hazırlık içine girilirdi. Yetişen halfenin cemiyet içerisine, esnaf tarikine yararlı kişi, dürüst kişi olaraktan iş sahibi olması için ustası bütün gayreti gösterirdi. Zaten halfe de ustasının ayarına geldiği için ve bir dükkanda iki usta olmayacağından dükkan açması gerekirdi. Dükkan içinde halfelik işi daha önce sayekar olan genç halfeye bırakılırdı. Dükkan içinde hepsi bir emsal olsa bile sorumlu bir halfe vardı. Baş halfe, diğer halfe ve çıraklara iş taksimatı yapardı. Dükkanda genellikle bir ustaya, diğeri halfeye ait olma üzere iki tezgah bulunurdu. Çıraklar tezgahta çalışmazdı"
Erkan: Usta namzedi büyük halfe dükkanda çalışırken, ustası da çarşı içinde esnafın ileri gelenleri ile konuşurdu. Yemenici esnafının ehliyetli ustalardan yedi-sekiz tanesinin bir araya gelmesiyle erkan olurdu. Ayrıca her sanat kolunun lideri olduğu gibi, bu kolun da bir lideri vardı. Adına erkan ustası denilirdi. En yaşlı, ustaların ustası, mesleğinde ehil, özüne sözüne güvenilir bir kişi idi. Erkan ustasının ağzından çıkan her söz kanun gibi uygulanırdı. Erkan toplanıp kalfanın ustalığına ve dükkan açıp açmamasına karar verirdi. Ayrıca diğer esnafın da razılığı alınırdı. Bütün bu işlemlerden sonra usta, kalfası için dükkan tutma hazırlığına başlardı. Esnafın razılığı olmadan, kalfanın ustalığına kanaat getirilmeden kimse dükkan açamazdı. Yeni dükkan için gerekli olan malzemeyi ustası karşıladığı gibi çarşı esnafı da yardım ederdi.
Dükkan açma merasimi: Kaynak şahıs Mithat Taşkıran, dükkan açma merasiminin Ahi geleneğine uygun olarak yapıldığını anlatmıştır:
"Esnaf şeyhi, erkan ve dükkan açacak olan kişinin ustası merasimin zamanını birlikte tayin ederdi. Mestçi Ağası da merasim gününü bütün esnafa duyururdu.
-Felanca kalfa öynük/önlük kuşanıp usta çıkacak, derdi.
Mutlaka bu merasim Cuma günü olurdu. Yemenici esnafı ile esnaf şeyhi, erkan üyeleri, usta çıkacak kimse ve ustası, dükkandaki halfe ve çıraklar hep birlikte Abdülvehhap Gazi cami ve tekkesine giderlerdi. Cuma namazını hep birlikte kılarlardı. Cami dışında yapılan duaya Sivas´ın yerli Hıristiyan yemenici esnafı da katılırdı. Aynı şekilde önlük kuşanacak olan Hıristiyan esnafın kilise önünde yapılan dua merasimine de Müslüman esnaf davet edilirdi. Duadan sonra kesilen kurbanlarla pişirilmiş olan yemekler hep birlikte yenilirdi. Ayrıca vefat etmiş esnaflar için de can helvası dağıtılırdı.
Yemin merasimi: Yemekten sonra, usta çıkacak esnaf ile onu yetiştiren ustası erkanın karşısına getirilir ve diğer esnafın huzurunda Kur´an üzerine yemin içirilirdi. Esnaf şeyhi onlara aşağıdaki soruları sorardı:
-Senin halfen olan bu kişi ustalığa haiz midir?
-Evet, ustalığa haizdir.
-Yemin eder misin?
-Yemin ederim....
Daha sonra ustalığa çıkacak olan halfeye sorulurdu:
-Yüzde yirmiden fazla ticaret yapmayacağına, derinin kulak, perçem, meme, kuyruk bölgelerinden ve algun(yanmış) kısımlarından yemeni dikmeyeceğine şu Kur´an-ı Kerim üzerine yemin eder misin?
Halfe de esnaflığın bütün töre ve geleneklerine uyacağına yemin ederdi. Bu yemine orada bulunanlar da şahitlik ederlerdi. Halfe daha sonra ustasının, esnaf şeyhinin, yaşlı ustaların ellerini öperdi. Cami önünde yapılan merasimden sonra Abdülvehhap Gazi´nin türbesi ziyaret edilir ve hep birlikte çarşıya gelinirdi. Yaşlı ve önemli esnaf fayton, at ve benzeri araçlarla; diğer esnaf da yürüyerek tören yerinden ayrılırlardı.
Dükkan önündeki merasim: İkinci merasim aynı gün öğleden sonra halfenin açacağı dükkanın önünde olurdu. Yine çarşı esnafı, esnaf şeyhi, dükkan açacak olan halfenin yakınları dükkanın önünde toplanırlardı. İlahiler söylenirdi. Dua etmesini bilen bir kişi dua ederdi. Daha sonra ustası tarafından yeni açılacak olan dükkanın anahtarı verilirdi.
ÇIRAK VEYA HALFE (KALFA) USTASININ YANINDA KAHVE İÇEMEZDİ?(2)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?