Eğitimin bir kurum olarak ortaya çıkması ile birlikte önemi fark edilmiş ve tarih boyunca da yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu minvalde özellikle eğitimin sistemleşmesi ile birlikte öncelikle okullar, öğrenciler ve öğretmenler gibi ana unsurların niceliksel olarak gelişmesi en temel politikalar olmuştur. Türkiye´de de ilki 1935 yılında olmak üzere on kez hazırlanan beş yıllık kalkınma planlarında ve on dokuz kez düzenlenen Milli Eğitim Şuralarında da okullaşma oranlarının, zorunlu eğitim sürelerinin arttırılması ana hedefler arasında yer aldı. Bu şekilde eğitimin tüm boyutları ile ilgili azımsanmayacak ölçüde niceliksel gelişmeler sağlandı. Ancak eğitimin sadece nicelik yönüyle ele alınması yeterli değildi. Bu yüzden eğitimin nitelik boyutuyla da ele alınması gündeme geldi.
Öğrencinin, mevcut ve gelecekteki eğitsel gereksinimlerinin farkına varmasına yardımcı olmak. Kendi fiziksel ve zihinsel yeteneklerini, sınırlarını, yani "öğrenme profilini" keşfetmesine yardımcı olmak, belirlenecek eğitsel ihtiyaçlarının gerektireceği bilgi, beceri ve tutumlara yönelik davranışların, öğrenme profiline uygun yollarla ve bizzat kendisince kazanılmasına yardımcı olmak, "öğrenmeyi öğrenme" ye dayalı bir yaklaşım uygulamak amacıyla 2002 yılından bu yana eğitimde köklü değişiklikler yapıldı. Kaynaklar arttırılmaya çalışıldı, teknoloji kullanımı yaygınlaştırıldı, eğitim ve öğretimin yapısı, içeriği ve işleyişi standartlaştırılmaya çalışıldı. Eğitim öğretim kurumları ve çalışmaları akredite edilmek üzere modeller oluşturuldu. Yapılan bu değişikliklerle ezberci ve öğretmen merkezli eğitimden öğrenci merkezli eğitime geçilmiş, etkileşimli, yaparak yaşayarak öğrenme modeli ile yapılandırmacı bir öğretim anlayışı oluşturulmuştur. Ancak gerek fiziki altyapı olarak gerekse okul yöneticileri ve öğretmenlerin bu konuda yeteri kadar hizmet içi eğitime alınmamış olması, birçok eğitimcinin eski sistem sözlü anlatım, soru-cevap metoduna devam ediyor olması ezberci eğitim anlayışını ortadan kaldırmamıştır. Programa uygun fiziki altyapının oluşturulması çalışması da hala tamamlanamamıştır. Birçok okulumuzda internet, altyapı ve benzeri sorunlardan dolayı etkileşimli tahtalar hâlâ kullanılamamakta, belli bir yaşın üzerindeki öğretmenlerde bu sistemleri kullanmakta direnç göstermektedir. Bazı üst düzey yöneticiler dahil hükümetin eğitim politikalarından biri olan etkileşimli tahtaya karşı olduklarını her fırsatta beyan etmekte ve bu hususta direnç oluşturmaktadırlar. Bu anlayışta olan eğitimcilere akıllı tahta kullanım kursları da yetersiz kalmaktadır. Yeni programların zihninde oturması için yeterli eğitimler de verilememiştir.
Okullardaki başarı genel olarak akademik başarıyla ölçüldüğünden aynı zamanda velilerin çocuklarından beklentileri de akademik başarıyla sınırlı olduğundan, öğrenciler üzerinde aşırı baskı oluşmakta bu baskılar da sınav kaygısına dönüşerek başarıyı olumsuz etkilemektedir. Sistemde her çocuk değerli görülmekte ancak velilerdeki her çocuğun mesleki yönden yetiştirilme arzusu ve beklentisi öğretimi önceleyerek eğitimi ikinci plana itmektedir. Yeni eğitim ve sınav sistemlerine uyum sağlayamamış eğitimcilerin kullandıkları yöntem ve teknikler ile öğrencilerden beklentileri ezberci eğitim ve sınav kaygısını ortadan kaldırmak yerine artırmaktadır.
ÖNERİLER
1. Eğitim programlarının daha iyi anlaşılıp uygulanabilmesi için yönetici ve öğretmenlere yönelik zaman zaman seminer, çalıştay, konferans, hizmet içi eğitim gibi yeterli çalışmalar yapılmalı
2. Okullardaki programın uygulanmasını olumsuz etkileyen fiziki altyapı sorunlar tespit edilip eksiklikler giderilmeli
3. Veli ve öğrencilere eğitimdeki başarı göstergesinin sınav puanlarından ibaret olmadığı hususunda etkili rehberlik yapılmalı, zaman zaman bu hususta seminer, konferans vb. düzenlenmeli, ancak eğitimden sonra öğretimde başarılı olunabileceği konusunda farkındalık oluşturulmalı
4. Okul rehberlik servisleri daha aktif hale getirilerek veli ve öğrencilere yönelik sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri öğretilmeli, verilerin kendi çocuklarını davranış, eğitim ve öğretim yönünden tanımalarına yönelik çalışmalar yapılmalı ve beklentilerini buna göre oluşturmaları sağlanmalı
5. İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde her bıranştan bir koordinatör öğretmen görevlendirilmeli, okullardaki ders başarısızlıklarına ilişkin analizler yapılarak bu okullara yönelik başarıyı artırıcı çalışmalar planlanmalı ve ders ders analiz ve istatistikler çıkarılarak ilin eğitim politikası buna göre belirlenmeli
6. Okullarda yapılan sosyal kültürel ve sportif faaliyetler eğitim öğretim amaç ve hedefleri doğrultusunda tüm öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkaracak şekilde planlanmalı, İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde oluşturulacak bir birim tarafından koordinasyon ve denetimleri yapılmalıdır.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?