<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Anadolu, gerek insanı ve gerekse kültür çeşitliliğiyle eşsiz bir fanusa benzer. Her bölgesi farklı bir dünya, her geleneği müstesna içeriğe sahiptir. Huzmeleri renkli bir kelebek kanadını andırır. Havası, suyu ve her bir muhiti, hikmet nazarıyla bakanları taaccübe sevk eder. Cümle beldelerinde kahramanlık ve ibretlik hikâyeleri saklıdır. İmanın tadına varan gönüllerin yoğurduğu ahlak manzumesi ve milli harsın ananelerinin birleşimiyle, “Anadolu İrfanı” diye mühim bir tabiat teşkil edilmiştir. Bu sebeple, halk arasında Anadolu insanı tabiri kullanıldığında, fazilet yüklü karakter kastedilir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Anadolu’nun özellikle kırsal kesimlerinde bazı insanların değişik bir eğlencesi vardır. Dünyanın başka yerlerinde böyle bir durum mevcut mudur bilemiyorum. Bu eğlence, takla atan güvercinleri eğitmek ve onları uçurarak atacağı taklalardan keyif alınmasıdır. Alelumum bu kişilere <em>“kuşbaz”</em> denir. Kuşbazlar kendilerinin beyhude bir uğraşla iştigal olduklarına inanan kişilerin istihfaf edici söz ve bakışlarına pek aldırış etmezler. Zira güvercinlerle iç içe olmak, onları hayatın hengâmesi ve keşmekeşine mukabil, bir nebze nefes aldırmaktadır. Her yükselen güvercinle gözlerinin içi gülmekte, nefesleri ferahlamakta ve etrafında terapi esintileri gezinmektedir. Haliyle hiçbir tahkir ve tezyif edici temayül, onları kuşlardan aldığı zevkten mahrum edemez. Kuşbazlar için taklacı güvercinlerle hemhal olmak, hayatın karmaşasından kurtulup insanın fıtratına dönüşü ve tabiatın varlığını daha çok hissetme aracı olarak yorumlanmaktadır. Cenab-ı hakkın her bir canlıya verdiği mahareti, daha iyi fehmetme vesilesi olarak görülmektedir. Bu nedenle, kendilerini toplumdan mücerret etse bile, içlerindeki sevgiye kanat açan bu alışkanlık, onların can damarlarını besleyen insiyak gibidir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Her taklacı kuşun kendine özgü hususiyeti olmakla birlikte, umumi manada en muteber güvercin oldukça fazla yükselen ve muttasıl bir surette takla atandır. Çünkü burada aslolan takladır. Hatta epey bir sayıda peş peşe takla atmasına <em>“döneğe kapılmak”</em> tabiri kullanılır. Döneğe kapılan kuş, en gözdedir. İsmi özenle konulur ve onun üzerinden diğer kuşbazlara üstünlük taslanır. Taklacı kuşların fıtratına mütenasip bir surette hareket etmesi doğal bir durumdur. Binaenaleyh, herkesin yaratılış hakikati sathında davranması lazım gelir. Lakin bazı insanlar kuşların bu ahvalinden etkilenmiş olacaklar ki, birilerinin gözünde itibarlı olmak ve kendilerine iltimaslı davranılmasını sağlamak için, takla atmanın faydalı olacağı kanaatine varmışlardır. Bunun da getirisini görünce, daha çok imkân için daha fazla dalkavukluğu yönelmişlerdir. Hatta güvercinlere taş çıkaracak nispette döneğe kapılarak makam, mevki ve ikbale kavuşmuşlardır. Hayvanlar âleminde takla atan güvercin muteberken, insanlık âleminde izzet ve haysiyet sahibi olmak makbuldür. Şahsiyetli olmak bunu gerektirir. Bu ayrıntıyı kaçıranlar, dünyanın muvakkat konumları yüzünden ne denli hazineleri heba ettiğinin farkına varamayıp, hamilerini memnun etmek için pek acıklı bir alışveriş yapmaktadır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Şu dünyada hemen herkesin dalkavukluktan hiç hazzetmediğini söylediğine şahit oldum, lakin şahsına dalkavukluk yapılınca bu durumdan rahatsız olan pek kimseyi görmedim. Bilakis ziyadesiyle memnuniyet ifadelerini gözlemledim. İşin vahameti ise bu kişiler, aynı zamanda her platformda liyakat nutukları atanların başında gelmektedir. Zıtlıkların tablosunu andıran bu acıklı manzara, papazların beş vakit namazı ve cimrilerin ise infakı tavsiye etmesine benzemektedir. Böyleleri, liyakat timsali gibi görünür ve kendilerini bu cihette pazarlar. Ancak unutulmasın ki, üçüncü basamakta olan ikinci basamağa kuyruk sallayarak ve takla atarak bir yer ediniyorsa, ikinci basamaktaki de birinci basamaktakine dalkavukluk yapmak suretiyle konumunu muhafaza ediyor veya bir başka mevkie geliyor. Buna rağmen mevcut düzenden en çok şikâyet eden ve mızmızlanan zümre, yine bu taklacı dalkavuklardır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Merhum Âşık Veysel’in dediği gibi;<em> “dünya bir han konan göçer.” </em>Ey insanoğlu! Hangi vazifeyi deruhte edersen et, nihayeti yokluktur. Sonu hiç olan bu seyahatin hatırasını hayvanların hususiyetleriyle kirletme. Seni iki ayak üzere halk eden Yüce Mevla, dik durmanı murat etmiştir. Yokluk yolunda bunca küçülmeye ve yolunmaya ne hacet.</span></span></span></span></p>