<p style="text-align:justify;">Gitmek geliyor içimden; nereye sorusunu raftan indirip, hayallerimin tozunu üfleyerek, geçen zamanı çereveletip, istikametini sormadığım ve haliyle de yönünü bilmediğim bir yere gitmek geliyor içimden. </p><p style="text-align:justify;">İnsanlar insanları insan ededursun, insanlıktan çıkmamak için direniyor; yine de bazı insanlar (başaramasalar da) tasımı tarağımı, Allah ne verdiyse etimle kemiğimle toplayıp bir yağmurun toprakta yok olması, bir buzun güneşte erimesi gibi zevalde kaybolan gölgelerin ardından gidesim var. Şöyle bir bakıyorum da geçen yıllar ne çabuk geçmiş... Ölürsen, gelir mi yarın o meçhulün bağından bostanından, bilmiyorum </p><p style="text-align:justify;">İnsanın içindeki ülkesinin sınır hatlarıyla uyumsuzsa ne yapabilir ki gitmekten başka ne yapabilir? </p><p style="text-align:justify;">Hangi anıma bir mayın gibi döşendi acaba son nefesim? Hangi adımım en son, en son hangi rengi görüp, hangi sesi duyacağım? Hangi sular yıkayacak bedenimi, hangi toprağa sarılacağım ben de bir toprak olmak için? Kefenim ki -o da tabi nasipse -çıktı mı acaba dokuma fabrikasından?</p><p style="text-align:justify;">Saatlerin akrebiyle, yelkovanıyla, saniyesiyle ve salisesiyle hayatımdan çıkışlarını izleyeceğim onların mekanından ayrılarak.</p><p style="text-align:justify;">Ağlayanım olacak biliyorum. Az mı ağladım ben de gidenlerin ardından, iyi bilirim; ağlayacaklar. Belki hatıralardan iki üç hikâyeyle anacaklar beni, belki bir iki tebessüm edecekler (onları güldürmek için) gülümsediğimi hatırlayarak. Olsun, bir "Allah rahmet eylesin" deseler kafi bana. Bir "iyiydi" deseler kafi. İyi bilsinler beni. Evet, imam "nasıl bilirdiniz?" dediğinde, "iyi bilirdik" diyecek kadar en azından, iyi bilsinler.</p><p style="text-align:justify;">Çok sakladım kendimi kendimde, üzülmesinler diye üzüldüm çoğu zaman. Yıkılacak duvarların dibinde gölgelenmeyi iyi bilirim, kırılacak dallarda gezdim ben bir ömür. İncindim incitmeden sevdiklerimden. Neden, niye sorularını kandırılmak için sordum çoğu zaman. En güzel yaralarımın ahını, en güzel, yarenlerim besteledi. Can dediklerim canımı acıttı en çok ama yine sevmekten vazgeçmedim kimseyi. Ağlayacaklar evet ağlamalılar, ağlasınlar.</p><p style="text-align:justify;">Hayat felsefesi hep kıyamda kalır insanın, oturtamaz bazı şeyleri. Onun içindir belki cenaze namazı ayakta kılınır herkesin. İnsan kendini kendinden sıyıra sıyıra kendini arar durur, sanki birgün kendinden başka bir kendi çıkacakmış gibi, ama nafile!... </p><p style="text-align:justify;">Gözün karası keşke silebilse bahtın karasını. Doğumla başlayan yolculuk, ölüm denen hüzünle nihayetlenmeden güle oynaya mutluluğu yakalayıp sarılsa insan. Bir defa dizinde uyuyabilse huzurun, bir defa fotoğraf çekinirken poz derdine düşmeden içinden gele gele bir gülebilse. O zaman yaşamanın günlerle kayda geçen tarihi anlam yitirir.</p><p style="text-align:justify;">Derin bir ah ile oh kapısı görünürken anlar ki ademoğlu anahtarlar yitmiş, derman gitmiş, ömür bitmiş. Onun için duyarız belki de devamlı "Şimdiki aklım olsa" Ama şimdiki aklı olmaz ki insanın, o yaşananlar olmasa. Yanlış yolun yolculuğunda her köşe başı bir dönemeçtir aslında dönmek için. Alışkanlıklar gözümüzü korkutsa da bir koza örüp içine girip uçmayı denemeli insan zira "Bir yıl sürünmektense bir gün uçabilmek evladır" Vesselam...</p><p style="text-align:justify;">Leylifer</p>