Tüm İnsanlık tarihi boyunca, insanlığın uğraştığı en önemli konulardan birisidir, insan yetiştirme işi. Her topluluk kendi içerisinde her şeyi ile yararlı, yaşadığı topluma uyumlu ve diğer toplum üyelerinin zarar görmediği, bir canlı olarak insan yetiştirme işlemine çok kafa yormuştur. İlahi uyarıların da asıl hedefi insan gibi, insan yetiştirmektir. Peygamber öğretileri insanlara bunu tembih etmiştir. Toplum içerisinde kendi hukukuna, başkalarının hukukuna saygı gösteren, hakkının ve hukukunun sınırını bilen bir hedeftir, insan yetiştirme çabaları…
Bu uğraş çoğu zaman başarıya ulaşmak için, kendine göre tedbirler almak zorunda kalmıştır. Hedeflediği insana her alanda yararlı bir insan yetiştirme modelinde yapılan çalışmalar, bu modele uyum sağlayamayanları ya modele uyma konusunda zorlamıştır yahut modele uymakta direnenleri cezalandırmaya veya terbiye etmeye çalışmıştır. O nedenle zorlu bir uğraştır. Asırlar boyu bu çaba ve ona bağlı olarak başarı elde etme amacı devam etmektedir.
Geçen zaman, oluşan şartlar toplumlarda insan yetiştirme işlevini üzerine alan insanlara daha büyük sorumluluklar getirmiştir. Çok daha kapsamlı ve çevrede gelişen her olayı iyice inceleyerek, insanlara daha faydalı olacak metotları bulma mecburiyetini getirmiştir. Bu alanda çalışma yapanlar bu mecburiyetten dolayı çok çalışmak, çok araştırmak ve en önemlisi günün insanını çok iyi tanımak mecburiyetindedir.
Bu amaçla ortaya çıkan sonuçlar toplumun her kesimi tarafından kabul görmeyebilir. Amma, gelişen sosyolojik gerçekler, demokratik ilerlemeler şunu göstermiştir ki; toplumu meydana getiren ortak unsurların iyi tespit edilmesi ve sosyolojik dinamiklerinin yerinde olması lazımdır. Yani siz insan yetiştirmek adına ortaya koyacağınız bir çalışmada o toplumun büyük çoğunluğunun ana karakterine uygun bir çözüm getirmeniz gerekir. Bundan hareketle Hıristiyan ağırlıklı bir toplumda, Buda dininin temel öğretilerine dayalı bir eğitim sistemi getiremezsiniz, getirseniz de geri teper. O toplumun ortak değerlerini göz önünde bulundurarak, o değerlere yüzde yüz ters düşecek bir sonucu çözüm diye sunamazsınız o da geri teper.
ŞÖYLE BİR ÖRNEKLE DAHA DA BASİTLEŞTİRELİM.
Bir toplum tarafından yanlış kabul edilen bir davranışı, kendi toplumunuzda doğru olarak kabul ediliyor diye, o toplumda yapmaya çalışırsanız doğal olarak tepki alırsınız. Bu toplumun adetlerine ters olarak ekmeği alır ayak altında çiğnerseniz, toplum size tepki koyar. Bu nedenle dikkat etmeniz gerekir. Osmanlı toplumunda neden roman yazma geleneği yoktur diye eleştirenlere Cemil Meriç şöyle cevap vermiştir. Osmanlı toplumunda roman olmaz çünkü roman olması için toplumsal çatışma, kargaşa ve aile içi düzensizlikler olması gerekir. Toplum da böyle şeyler olmayınca roman yazmak da olmaz. Ayrıca Aile içi mahremiyet vardır. Herkes her zaman istediği gibi davranamaz. Olsa, olsa insanlar kendi kafalarından uydurdukları hayallerini roman diye Osmanlı sonrasında yazmışlardır. Çünkü Osmanlının aile yapısı şahıslar arası sorunların olmaması için düzenlenmiştir. Şimdi böyle geleneği olan bir toplumda siz diziler çevirerek Haremine yabancı girmesinden bahsedeceksiniz. İşte bu saçmalıktır. Değil yabancı birinin girmesi, yabancı bayanın bile girmesinin yasak olduğu yerde nasıl uygun olmayan durumlar ortaya çıkar. İşte bu Tarihe ihanettir.
Böyle bir olayı Tarihimizde yaşanmıştır, diye yeni nesillere anlatmak yukarıda sıraladığımız insan yetiştirme çabalarına uymamaktadır. Böyle bir yanlışa dayanan sistem de başarılı olamaz. Halkın değer yargılarına hitap etmeyen her türlü girişim sadece anlık heyecanlara sebep olur. Zamanla Halk onu hafızasından siler ve hatta izi bile kalmaz. İnsan yetiştirme gayretleriniz iz bırakıcı, uygulamaya uygun, insanı ile barışık çağı yakalamış amma sadece bilimde olmalıdır. Bu amaçla yapacağınız çalışmalar başarıya ulaşır.
Tarihçi İlber Ortaylı, TV de Osmanlıyı anlatan bir dizinin içeriğinde, Osmanlı kadınını batı kadını ile aynı gösteren yapımcılara müthiş kızmıştır. Cehaletleri ile alay etmiştir. Bu açıdan baktığınız zaman bu cahillik değilse, cahillik ötesi bir hatadır.
Çünkü Bu Ülkede Osmanlıca senelerce yasaklı durumda idi. Arşivler yabancılar için kaynak olurken, biz taşıdığı değerden habersiz olarak, yolumuza devam ettik.
Aynı konuda Rahmetli Prof. Dr. Fuat Sezgin hocanın da şikayetleri olmuştur. “Batı Medeniyeti İslam Medeniyetinin Çocuğudur.” ifadesini kullanmıştır.
Kendi Tarihinize ters, kendi Dini ile, değerleri ile çatışan bir eğitim sistemi nerede başarılı olmuştur. Dünyada örnekleri var mıdır? Şanlı Tarihi ile alay eden bir eğitim sistemi düşünebiliyor musunuz? İşte insan yetiştirme çalışmaları yeniden dizayn edilmek zorundadır. Bu uğurda yapılacak gayretli çalışmaları heyecanla bekliyoruz.