Sivas´ta bugün icra edilen çok eski sanatlardan birini ele alacağız "BIÇAKCILIK" sanatı evet ZANAAT değil SANAT olarak adlandırıyorum. Çünkü asıl BIÇAK ustaları kendilerine özgü BIÇAK TASARIMI yaparak ülke genelinde özellikle BURSA da yapılan BIÇAK VE TASARIM yarışmalarında TÜRKİYE BİRİNCİSİ VE İKİNCİLİĞİ alarak memleketimizi en iyi şekilde temsil etmişlerdir. Ben buradan Ustalarımıza TEŞEKKÜR ediyor ve çalışmalarına yine aynı şevkle devam etmelerini istirham ediyorum. Bu Hafta Sivas´ın kıymetli ustalarından SİVASLI İSMAİL USTA İLE (GÖLEBATMAZ) Sivas bıçakçılığı hakkında konuşacağız, ama daha evvel Bıçakçılık hakkında bir çalışma yapmak için bazı araştırmalar yaptım ve sonucunda SİVAS Acıyurt köyünden Dr. Doğan KAYA hocamın yazılarına ulaştık, konu ile ilgili bilimsel araştırmaları mevcuttur. Çalışmalarını okurken, Derinlemesine tahlil ederek bilgi ve belgeler ışığı altında detaylı bir bilgi bırakmıştır. Bu çalışmalarından dolayı Dr. Doğan KAYA hocama saygılarımızı iletiyorum. Köşemizde yazılarından faydalanacağız ve sizlerle paylaşmak istedim.
Türkler, medeniyetleri tarihleri kadar eski olan bir millettir. Destanlar devrinde dahi onların maden işlediği, çelikten kılıç ve kargı yaptıkları, bakırı, altını ve işledikleri dünya tarihçilerinin ittifakla kabul ettikleri gerçektir. Millî kültürümüzün belli başlı öğelerinden birisi demircilik ve silahtır. Türk geleneğinde demirin ve demircinin bu derece değer kazanmış olması biraz da Türk´ün yaşantısındaki özellikten gelmektedir. Türkler henüz aydınlığa kavuşturulmamış devirlerden ilk çağın sonuna kadar Asya´ya buyruk veren bir millet olarak görülürler. Asya´nın doğusundan Avrupa´nın içlerine kadar uzanan bir coğrafya içinde çeşitli ırklardan gelen devletlere karşı yüzyıllarca egemen olmuşlardır. Bunda karakteristik ve fiziki yapılarının yanında atın ve silahın rolünü göz ardı etmemek gerekir. Zaten, Ergenekon destanında demirden dağın eritilmesi, bu dağı eritmek için 70 büyük körüğün kurulması, Türkler arasında demircilik sanatının ne derece eski olduğunu işaret eder. Türk´ü atsız, kılıçsız, yaysız ve oksuz düşünmek mümkün değildir. Bu sebeptendir ki kılıç, kılıcın yapıldığı demir ve bu kılıcı yapan demirci halkın düşüncesinde üstün bir değer kazanmıştır. Bu görüşün ifadesi olarak Manas destanında Alpların kılıçlarının, uzun emeklerle ve günlerce çalışmaların sonunda hazırlandığı bilinmektedir. Bu anlayışın devam eden bir şekli olarak savaşlarda er meydanında başarılar kazanan yiğitlere, padişah veya baş vezirlerce kılıçların ihsan edildiği de tarihte yer almaktadır.
Sivas, yüzyıllardır başta halı ve kilim olmak üzere, Türk el sanatlarının nadide örneklerinin üretildiği yörelerimizden biridir. Sivas´ta yakın zamanlara kadar, dokuma, deri, maden, gıda diğer iş alanlarında üretim yapan pek çok meslek grubu vardı.
Tarih boyu Türklerin hayatında var olagelmiş bir madendir. Ev eşyalarından savaş aletlerine kadar bu madenden azami derecede istifade etmişlerdir. Bu yüzdendir ki, pek çok millet Türkleri demirci millet olarak tanımıştır. Yaptıkları eşyalar içinde en önde geleni de bıçak olmuştur. Elbetteki, buna bağlı olarak da bıçakçılık mesleği gelişmiştir. Bıçak sözü Kaşgarlı Mahmud´un Divanü Lügati´tTürk´ündebıçak sözü biçek şeklinde geçmektedir. Bunun yanında biçeklemek "bıçaklamak, bıçakla vurmak" ve biçeklenmek "bıçak sahibi olmak" fiilleri de geçmektedir. Ama şurasını da söyleyelim ki, aynı eserde, "bıç" köküne bağlı olarak şu kelimeler de bulunmaktadır: bıçım "kesim, dilim", bıçınmak "kendi için doğramak. Kendini doğrar gibi göstermek; kendi başına doğramak", bıçışmak "biçmekte ve kesmekte yardım ve yarış etmek", bıçma "biçme, kesme", bıçmak " kesmek, biçmek", bıçturmak "biçtirmek, kestirmek, bıçuk "kesik, parçalanmış herşeyin yarısı, tarih boyu çeşitli Türk kavimlerinde hem bıçak hem de biçek sözü kullanılmıştır.
Et veya meyva yenirken, bele asılı olan bu küçük bıçaklar çıkarılıp kullanılırdı. Nitekim Harzemşahlar çağı kültürünün değerli bir aynası olan Mukaddemetü´l-Edeb´de, bıçakların bu bölümleri ayrıntılı olarak verilmiştir. Pıçak kını, pıçak bağı, pıçak sorkuçı gibi. Bıçağın sapının ucunda, bir sorguç veya bir püskül bulunuyordu süs olarak. Topkapı Sarayındaki hazine demirbaş defterlerinde de ´kınlu, kınsız, sade kınlu çakı, bendlü, gümüş bendlü, şirazi yekpare, bir kabze, üç kabze, beş kabze bıçak´ gibi bıçak kayıtlarını gürüyoruz. İnsanoğlunun en eski tarihlerden itibaren bıçak, vazgeçemediği aletlerden biri olmuştur. Öncelikle ihtiyacı karşılamak için yapılırken, ilerleyen zaman içerisinde, sanat ve zevk sahibi kişiler tarafından işin estetik boyutu ihmal edilmemiş, sapına işlenen nakışlar ve figürlerle sanatsal bir değer kazandırılmıştır.
Bıçakçılık mesleğini konu ettiğimiz Sivas´ta, önceki asırlarda demir işlemeciliğine bağlı olarak bıçakçı, kilitçi, kılıççı, mismar, temürcü ve tüfekçi gibi çeşitli meslekler vardı. Şimdi bunlardan sadece bıçakçılık ve demircilik zanaatı hayatiyetini sürdürmektedir. II. Mahmut döneminde (1808-1839) tutulan Şer´iye Sicillerinde yer alan bilgilere göre geçmişin gözde kılıçları, bugünkü Subaşı hanı´nın kuzey girişindeki kapının karşısına düşen yerdeki Kılıççılar Çarşısı´nda yapılıyordu. Zamanla kılıcın yerini güçlü silahlar alınca, ustalar da çakı-bıçak yapmaya başladılar.
Bu güzel bilgileri bizlere miras bıraktığı için Sayın Dr. Doğan KAYA hocama teşekkür ediyorum. Yüreğine, kalemine sağlık?
Evet Şimdi Bıçak Ustamız
İSMAİL GÖLEBATMAZ ile Sivas
Bıçakcılığı hakkında konuşalım;
Ustam Okuyucularımız için
Kendinizi tanıtır mısınız?
İsmail Gölebatmaz.1972 Sivas Merkez doğumluyum. Babam Sivas´ın meşhur ustalarından Veli Usta dır.Sivas merkezde ilkokulu bitirdikten sonra Sivas Merkez Ulucamii ´inde 1 sene hafızlık eğitimi aldım.Ortaokulu dışarıdan bitirerek eğitim hayatımı sonlandırdım.Bıçak ustalığını çok sevdiğimden dolayı okuldan ziyade meslekle ilgilenmek istedim. Mesleği sevdiğim için hızlı bir şekilde öğrenerek usta oldum.1990 yılında tamamen babamdan işletmeyi devralarak devam ettirdim.Sivas´ta geleneksel bıçak sanatını devam ettirmek için bu tarihten itibaren artık düzenli olarak çalışmaya devam ettim Geleneksel Sivas bıçağında kemik ve boynuz işlemesini ve çeliğin nasıl sertleştireceğini babamdan yani ustam Veli usta dan öğrendiğim ile kalmadan daha neler yapabiliriz? i merak ederek farklı formüller arayışına girdim. Bu arayış içerinde farklı çelikler ve farklı bıçak modelleri yaparak kendimi daha da geliştirdim. Gelişme arayışı ile ülkemizde düzenlenen yarışmalarda farklı tasarımlar yaparak diğer ustaların işlerini ve becerilerini öğrenmeye çalıştım.2010 yılında Sivas valiliği ve Belediyesinin düzenlediği tasarım yarışmasında 113 tasarımcı ve usta arasında il birincisi seçildim. Yine 2011 yılında Bursa´dan gelen davet üzerine ülke genelinde düzenlenen tasarım ve bıçak yarışmasında Türkiye birinciliğini ve İkinciliğini göğüsledim.2012 yılında tekrar davet edildiğimizde yine ülke ikinciliğini göğüslemeyi başardım. 2013 yılında ise sürekli dereceye girdiğimiz için yeni ustaların önünü açmak adına yarışma kuruluna müracaat etmedim. Bu yarışmalara giderken Sivas Valiliği ve Belediyesine ve Esnaf Sanatkarlar Odalar Birliğine davet edildiğimizi söyleyerek bu yarışmaya Sivas adına katıldığımızdan masrafları bize ait olmak üzere katılımımıza resmiyet katmak adına araç tahsis etmelerini istedim. Ancak tüm bu kurumlar bize sadece dua edebileceklerini belirttiler ve hiçbir yardımda bulunmadılar. Dereceler ile döndüğümüzde ise yine aynı duyarsızlıklarla karşılaştığımızda üzüntümüz devam etti. Sadece Esnaf Sanatkarlar Odası bize bir plaket takdim ederek gönlümüzü almaya çalıştılar. Bütün illerin Belediye başkanları ve Odalar birliği başkanları yarışmalar sırasında ustalarının başlarında onlara destek vermek maksadı ile hazırda bulundular. Özellikle Bursa Milletvekilleri, Valisi ve Belediye başkanları desteklerini hiç esirgemediler. Gösterdiğimiz başarı sonucu tüm illerin belediye başkanları ve Esnaf Odaları Birliği başkanları kendi yarışmacılarını bırakarak bize gönülden destek oldular ve tebrik ettiler. Yarışmalar esnasında o dönem Belediye Başkanımız Sayın Doğan Bey ve il yöneticilerimizin yanımızda olmaması ve bize destek göstermemesi bizleri çok üzdü. Başarıya giren eserlerimiz şu an yarışma kurulunun talepleri ile Bursa Merinos El Sanatları müzesinde sergilenmektedir.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?