Ülkesine dönüş yolundaki bir Suriyeli, durumu vecize gibi izah edip özetliyor. “Bizde savaş yoktu, bizde zulüm vardı. Biz savaştan değil, zulümden kaçıp size sığındık”
Üzerinde başka söze hacet bırakmayan bu izahat, Suriyeli avına çıkan bizim azgınları tatmin eder mi?
Tabi ki hayır!
Zira bu güruhun anlamak gibi, anlaşılmak gibi, mahcup olmak ve utanmak gibi bir dertleri yok.
Zira bunlar;
- Göçmene değil, Arap göçmene karşılar.
- Sığınmacıya değil, Suriyeli sığınmacıya öfkeliler.
- Dine değil, İslam’a hasımlar.
- Dindara değil, Müslümana düşmanlar.
- Dini sembollerden değil, İslami motiften. Haç’tan değil Hilalden. Kiliseden değil Camiden. Çan sesinden değil, ezan sesinden… İrite oluyorlar.
- Otomobili değil, yerli ve milli otomobili sevmiyorlar.
- İHA, SİHA ve Savaş uçağından değil, Selçuk BAYRAKTAR’ın ürettiklerinden nefret ediyorlar...
Hasılı Suriyeli kardeşim;
Bir cümle ile özetlesen de herhangi bir izaha gerek yok.
Zira biz zaten size kardeş nazarıyla bakıp, bağrımıza bastık.
Bu azgınlar ise ne dersen de nasıl anlatırsan anlat, ikna olmazlar.
Bu tayfanın, savaştan kaçan on binlerce Rus ve Ukraynalıya tek bir söz söylediklerini duydun mu?
Savaştan kaçılır mı diye aşağıladıklarına, şahit oldun mu?
Defolun gidin yeter artık dediklerini, gördün mü?
Yapmazlar…
Yapamazlar.
Buna ne tiynetleri izin verir ne de meşrepleri.
Bu arada sadece senden nefret etmiyorlar ha!
Aynı nefreti; bu ülkenin gerçek sahibi olan bizlere de duyuyorlar.