Kızı yurtdışında okuyan bir tanıdık anlatıyor:
“Bir tatile denk getirip, kızımı ziyarete gittik.
Kızımın okulunda, o hafta yapılacak geleneksel törene tesadüf etmemizi başta şans olarak saysak da sonra sonra bir sancıya döneceğini bilemezdik elbette.
Mevcudunun ekseriyeti; Dünyanın dört bir yanından gelen yabancı öğrencilerden olan okuldaki program; her öğrencinin kendi ülkesine ait geleneksel kıyafetlerini giyerek, kalabalığın önünden bir resmi geçit vari yürüyüşüyle sona erecekmiş.
Hintlisi, Çinlisi, Malezyalısı, Avustralyalısı, Arabı, Acemi… Birbirinden ilginç kıyafetlerini giymeye hazırlanırken, kızım, ben ve eşim öylesine kaldık.
Zira bizim bildiğimiz, temin edebileceğimiz ve giyebileceğimiz bir milli kıyafetimiz yoktu.
Bu kadar yaşıma geldim ilk kez böyle bir durumla karşılaşmıştım.
Aynen bizim gibi; milli kıyafetlerinin ne olduğunu bilmeyen bazı Balkan ülkelerinden öğrenciler ve benim kızım, öylesine baka kaldılar.
Ne yalan söyleyeyim başka zaman bahsi geçse, hiç önemsemeyeceğim bu mesele, o gün düştüğümüz durum sebebiyle çok ağrıma gitti.
Zira Dünyanın en köklü 3-5 milletinden olup da milli bir kıyafeti bile olamamaktan çok rencide olmuştum.
O gün bu gündür birçok şeyi sorgulayıp duruyorum.