<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Sevincimizi ve teessürümüzü, kendi hissiyatımızla ve algımızla yaşayamadığımız ve/veya yaşamamıza fırsat verilmeyen bir hayatın içindeyiz. Bu netâmeli şeraitin fehmindeyiz, lakin meselelere gerek kalemimizin ve gerekse dilimizin ucuyla dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bunun sonucu olarak muvazeneyi kaybetmiş, kâh eğri kâh doğru tartan bozuk terazi görüntüsü veriyoruz. Üzerimize biçilen kaftanı beğenmediğimiz gibi, bize yakışan elbise için ne pamuk yetiştiriyor, ne kumaş üretiyor, ne de terzilik öğreniyoruz.</span></span></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Cihat etmiyoruz mesela... Ne hususi, ne de umumi cihat anlayışıyla münasebet kurmuyoruz. Şayet bu meyanda bir adım atsak bile, bunu da cihat kavramı içerisinde değil, suya sabuna dokunmayan ifadeler dairesinde değerlendiriyoruz. Keyfimize düşkünlüğümüz, bizi tembel ve miskince bir anlayışa sürüklerken, vicdanımızı masabaşı nutuklarla rahatlatmaya çalışıyoruz.</span></span></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Okumuyoruz mesela... Ya da bu ifadeyi değiştirelim, okuyoruz mesela... Fakat bize heyecanlı, derin ve şatafatlı duygular içerdiğine inandıklarımızı kıraat ediyoruz. İçinde Şeyh Edebali’nin, ya da Ali Kuşçu’nun muhayyilesini barındırmayan yalanlarla avunuyoruz. Oryantalistlerin hatıralarını, klasik diye yutturulan entrikaları ve başkaları tarafından rağbet edilen şişirilmiş yazarları konuşuyoruz ve tahlil ediyoruz. Bu da yetmezmiş gibi sözlü ve yazılı bir şekilde hem kendimize, hem de neslimize aktarıyoruz.</span></span></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Neşvemizin sağa sola tosladığı kendi tiyatromuzu izliyoruz. Öyle bir tiyatro ki, silahı onlar üretiyor, sonra kardeşlerimizle aramıza ibadetin neşidesine benzeyen bir ikilik sokuluyor. Biz birbirimizi ibadet aşkıyla tüketirken, ürettiği silahı elimize tutuşturanlar, fotoğrafımızı tüm dünyaya savaşçı yahut katil sıfatıyla servis ediyor. Kendi fotoğraflarımıza bakıp ve kendi kendimize taaccüp ediyoruz. Paramız onların cebine, sevincimiz ise keyiflerine akarken, imanımız ve milliyetimiz amansız bir kan davasına teslim oluyor.</span></span></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Toparlanamıyoruz yanıbaşımızdakilere elimizi uzatarak. Bir tarafımızı sürekli eksik bırakıyoruz. Matematiğe ağırlık verelim derken, tarihten tekliyoruz. Sonra dejavu yaşarcasına tekerrür selinde boğuluyoruz. Fiziğe ehemmiyet verip, kimyayı göz ardı ettiğimizde, ihmalkârlığımızla kimyamızı bozuyoruz. Haliyle tufanlarda savruluyor, ilmin ve idrakin gurbetine düşüyoruz. Hristiyanlar tarafından Hristiyanlık için ortaya çıkan fundamentalizm kavramını <em>“İslamcı fundamentalistler”</em> şeklinde kullanılmasına müsamaha gösteriyoruz ve bir süre sonra dilimize bu kavramı pelesenk ediyoruz. Sonra köktencilik anlayışını kendi ellerimizle üzerimize yapıştırıyoruz.</span></span></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Dilek ve temennilerde eli açık, fedakârlık ve gayret konusunda cimrilik gösteriyoruz. Tezler savuruyor, niteliksiz bir heyulanın ipliğine boncuklar düzerek istikamet pazarlıyoruz etrafımıza. Batıyı örnek gösteriyor, köşeden döner dönmez şark kurnazlığının alasını yapıyoruz mesela… Mesela düzeltmek yerine, tongaya basması için barikatlar kuruyoruz birilerine. Kenar mahallelerin samimi hayatlarından bahsedip, on numaralı rezidansların onuncu katından beş yıldızlı daireler için faize bulaşıyoruz. </span></span></span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="background-color:white"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""><span style="color:#222222">Kilit tutmayan kapılarımızı ıslah etmemiz gerekir. Sövelerinden başlayıp eşiğine kadar elden geçirmek icap eder. Hem toplumumuzun dimağının kapıları, hem ailemizin izanının, hem de ferdi olarak her birimizin gönül kapılarını yeniden derlemek iktiza eder. Kapılarımız açık kaldıkça, ya da anahtarlar başkalarının elinde oldukça, girenin çıkanın haddi hesabı olmayacaktır. Bu durumda, karanlık bir âtîye sürüklenir, ayağımıza taşlar bağlanarak ummanlara terk ediliriz. Ey Müslüman Türk! Selametle kıyıya çıkabilmen için, ayağındaki yüklerden kurtulmalısın. Yüklerin ise, dünya sevgisi, korkaklık, miskinlik ve kaybetme korkusudur...</span></span></span></span></span></span></p>