Bizim babalarımız; tatil nedir bilmeden, ahrete göçtüler.
Dedelerimiz ve onların dedeleri de öyle.
Bizim çocukluğumuzda; ne kadar amir, memur, gurbetçi varsa yaz tatilinde köyüne gelir, en az bir ayını çoluk çocuğuyla sılasında geçirirdi.
Tatil bizlerle başladı ve kısa zamanda hayatımızın bir parçası oldu.
Hızlıca evrilen bir zihniyet değişimiyle şimdi;
Büyüklerin yerine, büyük büyük otelleri,
Babamızın köyü yerine de tatil köylerini tercih ediyoruz...
Bu durumun da bazı kazanımları olmuştur elbet.
Mesela;
Farklı tecrübeler, farklı beceriler kazandık.
Görgümüz arttı.
Belki tanıdıklarımız, ahbaplarımız çoğaldı...
Ama
Bizden, bizlerden ve çocuklarımızdan o kadar çok şey götürdü ki; hesap edebilene aşk olsun.
Öyle ki, neler götürdüğünü anlayacak idrakimiz bile kalmadı belki.
Keşke bu değişim, bu kadar zarar açmasaydı sinelerimizde.
Bu kadar sarsmasaydı bizi.
Daha makul olabilsek ve daha makbul davranabilseydik…
En tutumlumuz bile tatilde müsrifleşip, daha çok su, daha çok elektrik harcayan, kırılanı döküleni umursamayan oldu çıktı.
En muhafazakârımız daha rahat,
En kapalımız daha serbest,
En abidimiz daha mülevves oldular.
Sade bu da değil;
Açık büfe önünde tepeleme dolduranlar.
Aç gözlülük edip doymayacağını zannedenler.
Hepsinden almak için fır dönenler.
Kim ne almış, bir şey unutmuş muyum diye, diğer masaları gözetleyenler.
Saçanlar saçılanlar, dökenler dökülenler ve savurup savrulmalarla,
En temel aile terbiyesi olan sofra adabını terk edişimiz bile sıkıntı olmadı kimseye.
Hele bir de evinde haremlik selamlık otururken, kumsalda bronzlaşmak adına sınırları kaldıranlar yok mu?
Belki; şuur altımızda, "Helal tatil" paketindeki "Helal" şemsiyesinin bizi kurtaracağını düşünüyoruz zahir.
Kasım Demir 1 yıl önce