<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İslam, ilim öğrenmenin kadın ve erkek herkese farz olduğunu ilan eden, kusursuz bir yapıdır. Bu yapı içerisinde yer alanlar, kendi fıtratları ve meşguliyetleriyle alakalı okumaya, araştırmaya ve tatbik etmeye memur ve mecburdur. Evvela İslam’ın ilmini tahsil etmeye ve akabinde, İslam ile açılan diğer kapılara yönelmeye gayret etmelidir. İslam’ın yelpazesinde, ilmin pek mühim bir yer kapladığı aşikârdır. Lakin salt bilgi yeterli değildir. Zira ilim denilen bu sahaya, irfâni bir tavır gerekir. İrfansız ilmin ifnâ olması, ya da hükümsüz kalması kuvvetle muhtemeldir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Türk ve İslâm efkâr-ı umûmiyyesi, dinine ve inancına bağlılığını, ekseriyetle hamasi duygular üzerinden yürütmektedir. Hamasi duygular üzerinden yürüyen aidiyetlik duygusu ise, bir aşamadan sonra zayıflamakta ve bidatlere yenilmeye başlamaktadır. Tahripkâr anlayışlara ve bozguncu bakış açılarına kapı aralamaktadır. Olur-olmaz düşüncelere ve uygulamalara maruz kalmaktadır. Zahirdeki mükemmelliğine leke düşmektedir. Dünyanın her yerinde ve zamanında, yanlışlıklar daha çekici ve kolay olduğundan, bu yıkıcı fikri saldırılar, ilimle tahkim edilmemiş hakikatlerin önünü kapatmaktadır. Bugün dahi içinde bulunduğumuz şeraitin izahı budur. İlimsizlik, bizleri yağılarımıza el açtırmakta ve yorgun düşürmektedir.</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İnsan, içinde yer aldığı bir beşeri yapıya muhalif söz ve davranışlarda bulunuyorsa, ona gizliden bühtan ediyor demektir. Ancak fikri bir muhakeme ve kadük uygulamaların ıslah edilmesi gerektiğiyle alakalı bir görüş ileri sürüyorsa, bu durum müstesna mahiyetindeki istisnadır. İslam’ın Allah tarafından tekmil edilmiş olması hasebiyle, beşeri düzenler gibi bir ıslaha ve düzenlenmeye ihtiyacı yoktur. Fakat zaman ve şartlar dairesinde ortaya çıkan gelişmeleri takip etmek, ana kaynaklar üzerinden yorumlamak ve değerlendirmek elzemdir. Bunu yapacak kişiler de, ilim ehlidir. Kalem erbapları ve tefekkür sahiplşeridir. Fertler, şayet İslam sancağı altında olmayı gönülden kabullenmiş ise, bu mükemmel tertip içinde varlığını keşfetmeli ve eşref-i mahlûkat seviyesiyle hemhal olmanın tadını çıkarmalıdır. Çünkü insan, İslam’dan uzaklaştıkça özünü yıpratmaktadır. İslam’ın içinde olupta onun ahkâmına mugayir davranmak, dinin özüne balçık sürmektedir. Elbette ki, güneşin balçıkla sıvanmayacağı bir hakikattir, lakin mesele hakikati görmek değilse, İslam’ında balçıkla sıvandığına inanan bahtsızlar çıkacaktır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">“Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir”</span></span></em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""> diyen Şanlı Peygamberimiz (sav), sadece ilmin mahiyetini değil, onunla meşgul olan, emek ve zaman harcayan kişilerin de, değerini söylenebilecek en harikulade benzetmeyle ifade etmiştir. Hakiki ilim adamı, her mevsim meyve veren dallar gibi sürekli talebe yetiştirir. O yeni fidanlar ise, bayrak yarışıyla mevcut ilmi çalışmaları aksatmadan bilgi üretmeye devam eder. Estetik ve sanatkâr geleneğimiz böyle yürür. Binâenaleyh merhum Necip Fazıl;</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">“…</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Ustada kalırsa bu öksüz yapı,</span></span></em></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Onu sürdürmeyen çırak utansın”</span></span></em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif""> ifadesini, bu geleneğin sorumluluğuna ve görev bilincine dayanarak belirtmiştir. İlmin pınarları, İslam’ın sınırları içerisinde akarken, başka uygarlıkların elinde hayat suyuna dönüşüyorsa, üzerimizde büyük bir veballe yaşıyoruz demektir. Tıptan hendeseye, gök biliminde tabiat olaylarına kadar, insanın ve kâinatın her bir zerresine dair, malumat veren yüce kitabımızdan nasiplenemiyorsak, nasipsizliğimizi kendi ahlaki hezeyanlarımızda aramamız gerekir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Toplumumuzda cahil cesareti diye bir söz vardır. Buradaki mana aslında cahilin hadsizliğidir. Neyi nasıl yapacağını ve söyleyeceğini bilmemesidir. Meselelere bodoslama dalmasıdır. Yüce kitabımızın, <em>“De ki:</em> <em>Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Doğrusu ancak akıl iz‘an sahipleri bunu anlar,<a href="#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">[1]</span></span></strong></a> </em>ifadesi, Cenab-ı hakkı tanıma bilme ve itaat etme konusundaki iki karakter üzerinden çağlara verdiği fevkalâde mühim bir derstir. Dikkat ediniz İslam’a en çok saldıran, İslam hakkında en az bilgiye sahip olan cühela zümresidir. Yani bu güruh, bilgisizliğin sefaletini yaşamaktadır. İşin daha vahim tarafı ise, Müslüman olup, İslam’a aykırı davrananların, temel hükümlerle değil, tevâtürle hareket etmesidir. Haddizatında bu durum, müminlerin ne denli Müslüman olduğunun en bariz göstergesidir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Üzülerek ve bilmüşâhede ifade edebilirim ki, yaşadığımız çağda İslam hüviyetinde olanların, gerek müspet ve gerekse menfî ilim noktasında büyük açıkları ve eksiklikleri bulunmaktadır. Ebeveynler, ilmin terennümünde cehd etmeyi kendi akıllarına getirmedikleri gibi, evlatlarına tavsiye noktasında da, oldukça zayıflar. Kâinatın ve hayatın içindeki boşlukları biz değerlendirmediğimiz vakit, başkaları gelip kendi değerlendirmelerini, bize değer olarak pazarlamaktadır. İlmin engin ufuklarından doğan bilim ile yitirdiklerimizi bulmakta ve gözümüzün önündekini, farklı ambalaj ile bize yutturmaktadır. Bu aşamadan sonraki yakınmaların ise, bir kıymeti ve manası yoktur. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Ezcümle, ilim bize yitik malımız gibi sunulmuşsa, mesaimizin ekseriyetini buna vakfetmemiz icap eder. Çünkü ilimin kapsamı, inancımız ve medeniyetimiz için, insana ve insâniyete hizmet eden en mühim keyfiyettir. Bu sebeple, toplumlar ilimle hemhal olma oranına göre hür ve özgürdür. İslam, ilme zinhar muhalif değil, bilakis onu içinde barındıran sınırsız bir vadidir. Bu uçsuz bucaksız vadi içinde Müslümanın da, yeniden ayağa kalkabilmesi için, zamanını ve gayretini ziyadesiyle kaleme ve kitaba yedirmesi gerekmektedir… </span></span></span></span></p>
<div>
<hr />
<div id="ftn1">
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:10pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><a href="#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span style="font-size:10.0pt"><span style="font-family:"Calibri","sans-serif"">[1]</span></span></a> Zümer Suresi Dokuzuncu (9) Ayet-i Kerime, Diyanet İşleri Başkanlığı Meali,</span></span></p>
</div>
</div>