Bazı otoritelerce dünyanın en zeki insanı olarak nitelendirilen ünlü fizikçi Albert Einstein´in bu sözlüyle başladığımız yazımızda niyetimiz tabi ki "aptal" ifadesini kullanırken hakaret etmek değil. Ki aptallık ifadesini de aslında hakaret olarak kabul görmemek gerekir. Bana göre insanlar başkalarına hakaret etmez; başkalarının kendisine hakaret etmesine imkan verir. Neyse?
Yazımızın başlığından da anlaşılacağı üzre insanın kendisiyle olan problemleri üzerine durmak istedim. Çeşitli derlemelerden uyarladığım ve insanın saplantı haline dönüştürerek kendisiyle olan mücadelesine değinmenin anlamlı olacağı kanaatindeyim.
Geçtiğimiz günlerde okuduğum ve anlamlı bir bulduğum bir tespiti köşemde paylaşmak istedim. Lolly Daskal isimli ´liderlik ve yöneticilik uzmanı´, insanın kendisiyle olan problemlerini 11 madde üzerinde özetleyerek bu problemlerde mücadele yöntemlerini ele almış. Üzerine düşünülmesi gereken bir konu olarak sizlerin de okumasının anlamlı olduğuna inanıyorum.
İnsanın kendi kendini sabote edebilme becerisinin haddi hududu yok. Hepimiz şu hayatta bir şeyleri başarmış olmak, kendimizi güzel yerlerde görmek isteriz; ama bu olamasın diye de birçoğumuz elinden geleni yapar. Farkında olmadan bazen de farkında olarak kendimizi sabote etmekte üstümüze yok. Aslında insanın kendisiyle olan meselelerini çözdükten sonra emin olun hayata ve gerçeğe dair pek çok şeyi de halletmiş olacaktır.
Kendini değersiz görmek,
Kendine bir işi başaramayacağını, beceremeyeceğini, bir işin olmayacağını, hedefe ulaşamayacağını işlemek, yetersiz ve düşük görmek daima 1-0 geride olmaktır. Şu hayatta tamamen senin kontrolünde olan tek bir canlı var; sen.
Açıkçası kendimize neyi işlersek onu geri alıyoruz. Başarı hiçbirimize gümüş tepsiyle kendiliğinden gelmiyor. Odaklanıp elimizden geleni yapmadan gerçekten neyin olup olamayacağını bilmenin de imkanı yok.
Kolayca pes etmek,
Denemeyi bıraktığında, başarıya ulaşma şansını da otomatikman sıfırlamış olursun. Herkes batar, çıkar ve hata yapar. İflaslar eder; yeniden dener, sıfırdan başlar. Bir çıkmaz sokağa girdiysen, basitçe geri geri gelirsin ve olması gereken de budur. Hatalar insanı besler, akıllandırır ve hiç yoktan mükemmel birer öğrenme şansı yaratır. İşler gözünde büyüyüp ilerlemek zorlaştığında, yola devam etmelisin.
Senin değerine başkalarının paha biçmesine izin vermek,
Ne yöneticilerin, ne de çevrenin yeteneklerin ve becerilerin hakkında senin yerine değerini belirlemesine izin vermemelisin. Kendinin farkında ol ve olduğun kişiyi doğru şekilde ifade etmeyi öğren. Başkalarının sana biçtiği değeri kabul edip hemfikir olmamalısın.
Zihni bin bir türlü olumsuzlukla işlemek,
Negatiflik bir hayali, bir hedefi oracıkta öldürmenin en kestirme yoludur; seni ilerlemekten alıkoyar. Açıkçası beraberinde başarıyı getirmesi imkansız. Zihnini serbest bıraktığında nerelere gittiğini gözlemle. Eğer endişeler, şüpheler ve mazeretler arasında gezinip duruyorsa, düşünce biçimine biraz ayar çekmenin vakti gelmiş demektir.
Kendi kendinin moralini bozmak,
Nereye gidersen git, hangi işe girersen gir ve kiminle olursan ol, hepsinin sonunda seni mutlu ya da mutsuz eden tek kişi sensin. Elbette hayat koşulları, iş gerginlikleri, finansal problemler ve başımızdan geçenler bizi dönem dönem hayli mutsuz edecek. Ama zaten mutluluk ortada hiçbir problem olması değildir; problemlerle başa çıkıp o dönemi de geride bırakabildikten sonra hissettiklerimizdir.
Gerçek dışı beklentiler içinde olmak,
Tabii ki optimist olmak ve çıtayı yükseklere koymak güzel bir şey; ama ayakların da bir yandan yere basıyor olmalı. Aksi halde hayal kırıklığı ve heves kaybı yaşaman kaçınılmaz olacaktır. Olaylara ve işlere teorik zirveler belirlemek yerine, şu anki durumlarını nasıl en iyi hale getirebileceğine odaklanmalısın.
Kendini devamlı başkalarıyla kıyaslamak,
Ulaşmak istediğin hedef, sahip olmak istediğin şey ne olursa olsun; daima oraya senden önce ulaşmış, ona zaten sahip birileri olacaktır. Senin yaşam ve kariyer yolculuğun sana özgü bir şey; senin kişiliğin, seçimlerin ve başka sana ait şeylerle yolunu çiziyor. O nedenle kendini başkalarıyla kıyaslamak, kolaylıkla başarısız veya "geride kalmış" hissettirebilir.
Her şeye bir mazeret üretmek,
Mazeretler çok kıymetli zamanı katletmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Ne sorunları çözüyor, ne kimseyi ikna ediyor; ne de senin öğrenmeye devam etmeni sağlıyor. Ters giden, veya olmayan her şeyi dışarlıklı sebeplere bağlayıp durmak nereden baksan biraz kolaya kaçıcılık. Bunun yerine, gerçekten değiştirebileceğin etkenlere odaklanmalısın.
Geçmişe saplanıp kalma,
Geride bırakıp devam etmek kolay değildir evet; özellikle de içimizde kalanlar ve başarısızlık hissi söz konusuysa. Ama seni ayaklarından zincirler; nefes alamayacak hale gelinceye kadar boğar ve zihnini negatif ve depresif düşüncelerle doldurur. Geride bırakabildiğinde, aslında nasıl bir esaret içinde debelendiğini hayretler içinde görecek, nihayet özgür kalmanın tadını alacak ve ilerlemeye devam edebileceksin.
Kronik kararsızlık,
Kararları dikkatlice muhakeme etmek için kendine zaman tanımak ve acele etmemek elbette iyidir. Ama her karar, başka bir seçimi reddetmektir ve dolayısıyla içerisinde kendine ait riskleri ve dezavantajları da mutlaka barındırır. Bunca ince eleyip sık dokumak ise, bir türlü karar verememenle sonuçlanır. Dolayısıyla, olduğun yerde çakılı kalmanla. Böyle böyle, fırsatlar yanı başından geçip giderken izlemekle yetinirsin. Unutma en kötü karar, kararsızlıktan iyidir.
Ve aynı hataları tekrar etmek,
Hiçbir şeyin değişmemesine şaşırmamak lazım. Yeni bir şey denemiyorsan geçmişin replikasını çıkarıp çıkarıp durursun; üstelik de işe yaramadığını defalarca deneyimlediğin halde.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?