Merhamet duygusu, insanın en ulvi duygularındandır...
Yeryüzünde yaşanan onca, olumsuzluktan sonra; bu cümleyi, avazımızın çıktığı kadar, bağırarak, herkese duyurmak istiyorum. Evet, İslam Medeniyeti, merhamet medeniyetidir. Günümüz Dünyasında, eksik olan ve unutulan en önemli özellik; merhamet duygusudur, acıma hissidir. Sevgisizliktir, şefkatsizliktir.
Batı Medeniyeti, kan ve gözyaşı üzerine kurulmuştur. Hala, aynı özelliğini korumaktadır. İnsanları köleleştirme, vazgeçmedikleri bir kuraldır.
Batı Medeniyetinin, İslam Medeniyetine karşı olan, düşmanlığı; bitmez? Asıl amaçları, İslam medeniyetin temsilcisi olan, Milletlerin, torunlarına; merhametsizliğin zirvesini yapmak; Dolayısıyla, O medeniyetten intikam almaktır? Katar kuşatması, bunun en güzel örneğidir.
Tarihte, İslam medeniyetin hakim olduğu zamanlara bakın; en öne çıkan özelliğin merhamet, duygusu olduğunu göreceksiniz. Bu medeniyetin ana ilkesinin; sevgi, şefkat, acıma, yaraları sarma, yanında olma, gibi özellikleri taşıdığını görürsünüz. İnançları, bunu gerektirmektedir.
Kurulan vakıfların, müesseselerin, tek amacı; İnsanları, başkalarının merhametine bırakmadan; özgürce yaşamasını sağlamaktır. En yakın OSMANLI tarihi, bunun yüzlerce örneği ile, doludur. Yoksul ve yardıma muhtaç insanları, bağrına basan vakıflardan; hayvanların hayatının, devam etmesine yardımcı olan vakıflara kadar; Hayatın her alanına nüfuz etmiş, vakıflara rastlarsınız. Hatta, isimlerini bile duyduğunuz zaman; sadece isminin, ifade ettiği mana, zaten sizi hayrete düşürür.
Bu anlayışta olan, bir Devlet yönetimi; asırlarca ayakta kalabilir. Dayanağının merhamet, şefkat ve sevgi unsurlarından olmadığını gördüğünüz devletler; tarihin derinliklerine gömülmüşlerdir. Adları, şanları, unutulmuştur. Bugün, o medeniyetin nişaneleri olarak; kuş evleri, sadaka taşları, imaretler, aş evleri, hala diriliğini ve canlılığını korumaktadır. Adeta, biz; O medeniyetin kalan temsilcileriyiz, diye haykırmaktadır. Hele, bir borç silme geleneğimiz vardır ki; üzerinde düşünmek gerekir. Hali, vakti yerinde olanlar; belirli zamanlarda; esnafın yanına giderek; kendilerini tanıtmadan; tanımadıkları, bilmedikleri, yoksul ve yardıma muhtaç insanların, defterlerde yazılı olan borçlarını ödeyerek, sildirirler.
Zaten, zekat müessesi; bu anlayışın, atar damarıdır. Hatta, daha ötesi; insanlar infak yapmaya teşvik edilmiştir. Taaa ki; fakir ve yoksul kalmayana kadar...
Bugün, sözde İslam topluluklarına bakarak; İslam medeniyeti hakkında yorumlar yapmak, yanlıştır. Son yüz yılda, Müslüman topluluklar üzerinde oynanan, oyunlar bellidir. Sömürücü ve emperyalist güçler; kendi hakimiyetlerinin devam etmesi için; Bu medeniyetin izlerinin silinmesini, yaşanabilir olmasının; önünün kesilmesini hedeflemişlerdir. Bu anlamda bütün güçlerini kullanarak; adının bile anılmasından rahatsız olmuşlardır. Ellerinden geldiği kadar; O büyük medeniyetin tanınmasına ve tanıtılmasına yönelik çaba ve gayretlerin, önüne; engeller koymuşlardır. Kendi imparatorluklarının, devam etmesi için; bu engellemeleri yapmak şarttır.
Bu anlamda, yakın tarihimizin düşünce adamlarından Cemil Meriç, şu veciz ifadeyi kullanmıştır."Şeytan, insan için ne ise; İngiltere, Dünya için, odur" Batılının ve emperyalist güçlerin konumunu; ne kadar güzel ifade etmiş, Üstat.
Bu bakış açısından hareket ederek; günümüz İslam topluluklarına baktığımız zaman; o parçalanmışlığı, bölünmüşlüğü, görebiliriz. Yaşadığı çağlara damga vuran, Bir asil medeniyet; tüm unsurları ile hedef alınmıştır. Buna ek olarak; Günümüz İslam dünyasının bu hale düşmesinin, nedenleri; çoğaltılabilir, çeşitlendirilebilir. Ancak, ana fikrin bu olduğu, düşüncesindeyim. Çünkü, O muhteşem medeniyeti kurabilmek için; İslam inancını; öngördüğü şekilde yaşamak gerekir. O zaman, O muhteşem medeniyet, ortaya çıkar. O nedenle; yetişen nesiller;" İslam inancından uzaklaştırılmalıdır." İlkesi, batılı devletler tarafından hayata geçirilmiştir. Tam tersine; İslam, kavramı ile; şiddet kavramının, yan yana ifade edildiği, adeta iç, içeymiş gibi gösterildiği, senaryolar düzenlenmiştir. Kimi bu senaryolar hayata geçirilmiştir.
İstanbul üniversitesinden, Osmanlı ulemasını kovarak; yerine Almanya kaçkını yahudilerin, getirilmesi, dikkat çeken bir ayrıntıdır.
Bugün, Dünyanın neresinde, olursa olsun; sade bir vatandaşın kafasında; İslam kavramı ile, şiddet kavramı, aynı mana ifade eden, bir kavram olarak, algılanmaktadır. Dünyaya, bu mesaj iletilmiştir. İnsanlar, İSLAM kavramından korkar, hale getirilmiştir. Kısacası, planları tutmuştur.
Yanı başımızda, hemen sınırımızda olan, olaylar; bunun belgesi, özelliğini taşımaktadır. Bu kargaşa içerisinde; farklı bir olay olarak; pkk terör örgütü Ülkemizin gündemini meşgul etmektedir. Çünkü; Türkiye insanı, tarihte devletler kurmuş bir geleneği olan, neslin torunlarıdır. O halde; O nesli sadece, Tüm Dünya üzerinde oynanan; İslam ve terör kelimelerinin içi, içe geçirildiği olaylar ile ikna etmek yetmez. O halde, O Ülkenin başına; yerel anlamda uğraşacağı bir bela açmamız gerek, dediler. Bu belanın adı da; karşımıza, pkk, olarak çıktı. Hesap bu kadar basittir. Şimdilerde, pkk nin uzantısı örgütlere açıkça silah vermesi; pkk yi açıkça desteklediğinin, bir delilidir.
O nedenle, Bizler; Hem Dünya üzerinde, oynanan oyunlar ile; İslam kavramı ile, terör kavramının yan yana telaffuz edilmesinin yanlışlığının, doğru bir değerlendirme olmadığının, mücadelesini veriyoruz. Hem de; pkk, terör örgütü ile, uğraşıyoruz. Şimdi anladınız mı? Bizimle, ne kadar çok uğraştıklarını? Bu adı konulmayan savaş; ekonomiden, psikolojiden, siyasi alana kadar; soğuk savaştan, algı savaşına kadar, her alanda devam edecektir, devam etmesi gerekmektedir. İçten ve dıştan işbirlikçileri, aynı yerden yönlendirilmektedir. ABD nin iki yüzlülüğünün altında; bu yatmaktadır.
Böyle olması gerekiyor. Ola ki; Bu nesil, Muhteşem Medeniyeti besleyen ana damarları keşfeder, O damarlarla tanışık olur? Bundan korkuyorlar? Böyle olmaması için; önünün kesilmesi gerekir. Tam tersine; yalan, yanlış şeylerle; Tarihinin, O medeniyetin karalanması, küçük düşürülmesi, aşağılanması, alaya alınması gerekir? Bu anlamda projelerin hayata geçmesi şarttır? Tüm güçleri ile; bu tür çalışmaları desteklemektedirler?
Kimi eski zaman yöneticileri; şöyle dememişler miydi; ´´ Cumhuriyetin yerleşmesi için; Osmanlıyı kötüledik.´´ Yani Osmanlının şahsında; medeniyetini, dilini, irfanını, ilmini.., kısacası her şeyini...
Yeni bir nesili geliyor... O, nesil, her şeyin farkında. Bugün Ülkemde; Hilye-i Şerifi yazan insanlara ödül veriliyor... Osmanlıca öcü olmaktan çıkarılıyor. Arşivler, öğrenmek isteyen herkese açılıyor...
BEKLEYİN, GÖRECEKTİR,
DURANLAR YÜRÜYENİ!
SABREDİN, GELECEKTİR,
SOLMAZ PÖRSÜMEZ, YENİ !...
NECİP FAZIL
Ramazan Ayı bu medeniyetin, insanlar arasındaki bağı; en güçlü hale getirdiği zaman, dilimidir.
Ne kadar büyük bir medeniyete sahipmişiz. Yaklaşık bir asırdır, yok etmek için; her taraftan saldırıyorlar? Amma, Necip FAZIL´ IN deyimiyle; "Ceketimizin astarında; Güneşi ve ışınlarını kaybetmeye, niyetimiz, yoktur? " Bu böyle biline?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?