"İnsana intikam almak düşer. İnsan uğradığı haksızlığı sinesine çekmekle insanlıktan çıkar."
İsmet Özel´in bu sözleri kendisine ait okuduğum ilk cümleler idi. İnsan olma mücadelesini çağrıştıran bu cümleler bende büyük etki yaratmıştı. Bu etkinin de etkisiyle sözün sahibi olan Özel´i araştırmaya ve daha çok okumaya başladım. Okudukça da tarzına hayranlığım biraz daha arttı.
İsmet Özel´i daha sık takip etmeye başlamıştım artık. Öyle çok fazla entelektüel olma gibi bir çaba içerisine girmeden yazıklarını anlamaya çalıştım. İsmet Özel bu, öyle bir kere okuyunca hemen anlayamazsın deyiverdiklerini. Çok sevdiğim bir arkadaşımın tabiriyle; ´İsmet Özel´i okumak için bir de İsmet Özel Sözlüğü gerekir.´ Tarzı, üslubu, karizması beni iyiden iyiye cezp etti her geçen gün. İnanılmaz bir ihtişam abidesi olmuştu benim için.
Biraz daha okumaya başlayınca yazdıkları beni bir süre sonra farklı şeyle düşünmeye sevk etti. Giderek ağırlaşan yazılar çok ciddi iddialar taşımaya başlamıştı artık. Ama o müthiş karizmasını hala koruyordu. İslami inançla ve Türklük şuuruyla beslenen yazıları edebiyatımız için oldukça önemli idi hiç şüphesiz. Ancak yazılarında ki paradokslar ve tarihe olan bakışı bir süre sonra hayal kırıklığı yarattı bende maalesef.
Türk kavramını İslam ile sınırlayan Özel´in yazıları artık daha eleştirel bir hal almaya başlamıştı. Daha büyük bir istekle yaptığım inceleme ve araştırmalar ne yazık ki o ihtişam ve karizmanın çökmesine neden oldu. 2007 yılında yazdığı Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü yazısında Türk tarihi ve kültürüyle ilgili en önemli destanlardan birisi olan Ergenekon Destanına bakışı beni hayrete düşürdü. Ergenekon kelimesinin Türkçe olmadığı iddiasında bulunarak Ergenekon Destanı´nın ise Roma´nın meşhur Romüs-Romülüs hikayesinden araklandığını beyan ediyordu. İlk defa İsmet Özel´i tarih ve kültür şuurundan bu kadar uzak görmek beni üzmüştü.
Türklüğe ve milli değerlere bakışı tamamen farklıymış aslında. İslam sentezini aşan bir Türklük ibaresi için afili sözler sarfetmiş ve çoğu kesim tarafından da milli ve milliyetçi olarak lanse edilmişti. Ancak Türk tarihinin en eski yazılı kaynağı olan Çin Han Hanedanlığı tarihlerinden Chiu- Shu tarihinde, MÖ. 2000 yıllarına tarihlenen kayıtlarda bile ismi geçen bir milleti ve o millete ait olan yüzlerce yıllık destanları ´uydurma´ olarak değerlendirmesi Özel üzerine yeniden düşünmek ve incelemek gerekliliği doğurdu.
Tarzına hala hayran olmakla birlik ihtişamını kaybetmesi benim için hazin bir son olsa bile edebi derinlik ve kimliğine söz etmek elbette harcımız değil. Ancak şu da bir gerçektir ki tarihi tarihçiler, edebiyatı da edebiyatçılar yapmalı?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?