<p> </p>
<p>Ülkemiz insanlarının en çok ihtiyaç hissettiği, bizlere şu an lazım olacak en önemli şey karşılıklı anlayıştır. En çok şikayet edilen konuların başında gelmektedir, anlaşılmamak, yanlış anlaşılmak, yanlış değerlendirilmek. Bütün bunların sebebi konuştuğumuz kelimelerin, cümlelerin içerdiği anlam itibarı ile birileri tarafından yanlış anlaşılması veya bizim yanlış şeyler söylememiz, içerdiği manaları anlatamamak veya bizim anlatmak istediğimiz anlamları ifade eden kelimeleri, cümleleri kuramamaktır. Dolayısıyla anlaşılmak veya anlaşılmamak hem sözü ifade etmeye çalışan kişi açısından, hem de o sözün muhatabı olan kişinin anlama durumundan kaynaklanmaktadır. Bazen her iki taraf açısından da bulunduğu konum, her iki tarafında sinirli, sakin, öfkeli, neşeli, v.b. durumların olması da söylenen sözün anlamını değiştirmekte veya sözün muhatabı açısından da sözün anlama durumunu etkilemktedir. Demek ki hem sözü söyleyenin hem o sözün muhatabının sakin, sabırlı bir şekilde olması yanlış anlamaların önüne geçecektir. Buna bağlı olarak toplumda yanlış anlaşılma şikayetleri azalacaktır. Gerçi Ülke insanının çoğunun tüm ömrünün konuşmalarını bin kelime civarında oluşan bir alfabe ile ifade ettiğini düşünürsek, işin ne kadar zor olduğunu da belirtmemiz lazımdır. Bu da anlaşılma şikayetlerinin devam edeceğinin bir göstergesidir.</p>
<p>Bütün bunlara rağmen yine de yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için insanların çaba sarf etmesi gerekmektedir. Konuşan ve yazanların daha açık, anlaşılır ifadeler kullansınlar. Anlaşılmayacağına inandıkları ifadelerini daha anlaşılır hale getiren kelime ve cümlelerle ifade etsinler. Dinleyenlerde, dinleme işlemini gerçekleştirirken daha sakin olarak anlamadığını zannettiği ifadeleri tekrar dinlesinler açık bir şekilde anladığına inandıktan sonra değerlendirme yapsınlar. Böyle olunca hem düzgün ve doğru şeyleri kendisi yanlış anladığı için alay edilmekten kendini kurtarır. Hem de karşı tarafı daha net şekilde anlamış olur. Anladığı, düzgün ifadelere de ona göre cevap veririler.</p>
<p>Her türlü dikkat gösterilerek, ifadeler anlaşılmaya çalışılıp yeterli özen gösterilerek ve cevap verilmeye çaba sarf edilmiş ise, karşılıklı anlayış sağlanmış olur. Hala yanlış anlaşılmaktan söz ediliyorsa onun altında yatan sebepler başkadır. İşte o zaman aynı dili, aynı kelimeleri, aynı ifade şekillerini kullanmamıza rağmen anlaşılamıyorsa orası sözün bittiği yerdir.</p>
<p>Bu anlamda Sayın Diyanet işleri başkanı da, hutbelerde ifade edilen kelime ve kavramların daha net anlaşılır şekilde olması için çaba sarf edeceklerini belirtmişlerdir. Ben bu konuyu önemsiyorum. Az olsun fakat net bir şekilde dinleyen insanlar analamak istedikleri mesajları alabilsinler. Kavramlar net bir şekilde aktarılsın...</p>
<p>Atalarımız bu anlamda söze sahip olmayı önemsemişlerdir. Dil vardır insanı başından eder, canı gider... Dil vardır insanı lider eder... Bu açıdan söz sözleme sanatı da ayrı bir yetenektir. Hitabet diye, bir ilimin gerçekleşmesine sebep olmuştur. Lider konumundaki insanlar düzgün konuşma, anlaşılır konuşma adına yetenekli olmak zorundadırlar. Bu anlamda eğitimden geçmeleri şarttır. Her önüne geleni düşünmeden konuşmak, insanın başına her alanda dert açabilir.</p>
<p>Biz toplumumuzda insanlarımızın birbirlerini anlayan, her zaman o anlayış içerisinde olması gereken insanlar olarak görmek istiyoruz. Yanlış anlaşılmaların bitmesini istiyoruz. Söylenen şeyler hoşumuza gitmese bile doğru ve düzgün ifade ediliyorsa anlamamız gerekir. Sonra düzgün ve hatasız şekilde söylenen ifadelerden bile yanlış anlamalar çıkarırız ki; işte o tehlikeli bir durumddur. Öyle bir durumu hiç bir zaman istemeyiz. Kasıtlı olarak net ve düzgün ifade edilen cümleelrden başka manalar çıkarmak ta bir hastalıktır. Toplumda ve insanlar arasında kargaşaya neden olur. Dilimize sahip olalım. Sözümüze sahip olalım. Sonrada söylediklerimize sahip çıkalım. İştte o zaman doğru, dürüst, güvenilir insan olarak tanımlanırız...</p>