Devletler tarihine baktığımızda bir çok ülke kurulmuş uzun veya kısa bir süre hüküm sürmüş ve nihayetinde yıkılmıştır. Bu ülkelerin kimisi din odaklı, kimisi ulus ve çok azı da insana hizmet odaklı icraatlarda bulunmuştur. Bugün varolan devletlere göz attığımızda da aynı manzaranın ortada olduğu görülecektir. Bir devletten bahsedebilmek için üç önemli hususun var olması şarttır. Bunlardan birincisi, toprak parçası, ikincisi nüfus ve üçüncüsü ise egemenliktir. Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkeler hem toprak hem de nüfus açısından büyük iken; San Marino, Lihtenştayn ve Singapur gibi ülkeler ise hem toprak hem de nüfus açısından küçük ülkelerdir. Dünyanın bugün kapitalist ve yamyam düzeninde; devletler maddi güçleri ölçüsünde hareket etmekte ve hukukun üstünlüğünü lafların ötesine geçirmemektedirler. İşte kaos ve kargaşanın, zulüm ve gözyaşının, savaşın ve keşmekeşin asıl sebebi de haklının değil güçlünün düzeni olmasındandır.
Bu genel tanımların dışında kalan ve hiç bir kurala ve kalıba sığmayan tek bir ülke vardır ki, oda Türkiye´dir. Toprak büyüklüğünü 780 bin km, nüfusunu ise 81 milyon üzerinden değerlendirenler büyük bir yanılgıya düşmekten kurtulamazlar. Zira Türkiye, kendinden büyük tek ülkedir. Hem kendisinin politikaları açısından hem de gönül coğrafyamızın Türkiye´ye bakışı ve beklentileri açısından çok büyüktür. Bunun anlamı ise maziden atiye uzanan bir hikayenin hülyasında saklıdır. Bu hülya, Ahmet Yesevi ile başlayan, Sultan Alpaslan ide devam eden ve Abdulhamid Han ile süre gelen bir fetih ve medeniyet hülyasıdır. Türkiye kendisinden büyüktür çünkü, Bosna darda kaldığı zaman Türkiye´den medet bekler ve Bosnalı kadınların her duasının başında Türkiye vardır. Türkiye kendisinden büyüktür çünkü Filistin; terör devleti İsrail´in zulmüne maruz kalınca yüzünü Türkiye´ye çevirir ve her sabah Kudüs topraklarında Ay Yıldızlı sancağımızın dalgalanıp dalgalanmadığına heyecanla bakar. Türkiye kendisinden büyüktür çünkü, Sudan, Bruma, Nijerya, Katar, Türkmenistan, Azerbaycan ve daha niceleri her müşkül duruma düştüklerinde yanlarında olmasını istedikleri yegane ülke Türkiye´dir. Türkiye kendisinden büyüktür çünkü, bütün ümmet Kabe´de ayrı ayrı veya topluca dünyanın selameti için Türkiye´ye dua eder. Türkiye kendisinden büyüktür çünkü, bu millet asırlardır kendini mazlum ve mağdur dünyanın hamisi olarak kabul etmiş ve her şartta fedakarlığın şahikasını icra etmiştir.
Bunlar, maddi bir bakış açısının aciz kaldığı derin ve muazzam faktörlerdir. Bu durum tarihte defaatle tekerrür etti ve günümüzde de devam etmektedir. Sultan Alpaslan´ın "biz Türkler temiz milletiz, bid´at nedir bilmeyiz" sözü ile aslında üstlendiğimiz misyonu nasıl yürüttüğümüzü en iyi şekilde gözler önüne sermektedir. Gerek Selçuklu ve gerek Osmanlı ile birçok milleti hakimiyet altına aldığımız ve ticari ilişkiler yürüttüğümüz halde sömürmeyen, asimile etmeyen ve zulmetmeyen tek millet olduğumuz aşikardır. Aynı durum bugün El Bab´da ve Afrin´de de geçerlidir. Zira biz aşk ile ve rıza-ı ilahi dairesinde her işimize başlamayı şiar edinmiş bir milletiz. Bakınız üç misal ile maddi nazarın nasıl aciz kaldığını izah edelim. Sultan Alpaslan´ın ordusu Malazgirt ovasında Bizans ordusu ile kıyaslandığında daha az ve teçhizat bakımından daha zayıf iken, mana ile cihad eden cengaverlerin aşkı ve Allah´ın Nusret nasip etmesiyle galip gelinmiştir. Aynı durum Çanakkale Savaşında ve 15 Temmuz darbe girişiminde de kendini göstermiştir. Şanlı tarihimiz bu misallerle doludur. Aynı sevda şarkısı dilimizde terennüm ettiği müddetçe buna benzer vakıalar varolmaya devam edecektir.
Şimdi son zamanlarda dünyaya jandarmalık eden Amerika ve onun ruhsal bozukluk içinde çırpınan müptezel yöneticilerinin Ülkemizle alakalı güya tavır ve yaptırımlarına gelelim. Amerika´da kapitalist bir nazarla baktığı için Türkiye´yi rakamalar ve nicel istatistiklerle analiz etmeye çalışan bir ülkedir. Lakin bu tahlil ve analiz geçmişte de yanlış bir hesaplama idi günümüzde de. Bugün hiç ummadığımız milletler bile yüksek bir sesle bu asil milletin yanında olacaktır. Yeter ki biz dik duruşumuzu ve endamımızı muhafaza edelim. Amerika devleti meselelere parasal bir sistem üzerinden baktığı için Ülkemize içten içe kan kustuğu mevzularda intikam alabilmek için kendisinin en çok önem verdiği ekonomik bir saldırı tertip etmiştir. Ancak dünyada sadece Anadolu topraklarında görülebilecek fedakar bir anlayış vardır. Bu anlayışı hesap etmedikleri müddetçe mağlup olmaya mahkum olacaklardır. Israrla ifade ediyorum ki, bir yıldan az bir süre içerisinde her adımında ve sözünde kibir dökülen Amerika, Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için gizli veya açıktan heyetler gönderecek ve yaptığı hataların özrünü dileyecektir. Hakkın mefkuresi, batılın sinsiliklerine ve tuzaklarına galebe geldiğini ömrümüz yeterse hep beraber göreceğiz. Bu da yukarıda izah ettiğimiz gönül coğrafyasının bu topraklarla kurduğu rabıtadan kaynaklanmaktadır. Elbette bunda bizim doğru adımlar atmamız, ekonominin küresel boyutu, siyasi dengeler vb. etkilidir, lakin bunlarla birlikte en önemli faktör Türkiye´nin kendinden daha büyük bir ülke olmasıdır.
Ecdadımız Merv´de, Semerkant´ta, Sivas´ta, Bursa´da, Erzurum´da, Ahlat´ta ve daha nice beldelerde mimari şaheserler inşa ederken, toprak varlığının bile insanlık tarafından bilinmediği Amerika kalkıp bu millete medeniyet öğretemez ve terbiye etme küstahlığına girişemez. Bu sadece Amerika değil, onun nezdinde diğer şımarık batılı devletler için de geçerlidir. Biz her sıkıntıya düştüğümüzde tevekkül etmeyi ve iman varsa imkan vardır diyerek ondan çıkmayı evelallah biliriz. Yeter ki, bir ve beraber olmaya devam edelim.
Çünkü bizim mefkuremiz, arz-ı aleme nizam getirmektir.