USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kilisenin Masum (!) Çocukları

28-03-2019

Miladi olarak son iki bin yılının tarihsel seyrine baktığımızda, kilise zihniyetinin hep çarpık, karanlık, sadist ve vahşi yüzü ön plana çıkmaktadır. Önceleri kendi içlerinde, İslam´dan sonra yine hem kendi içlerinde hem de Müslümanlara yönelik kahpece ve zalimce saldırıları ve tuzakları açıkça görülmektedir. Ancak son iki asırda Müslümanların daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacı varken Hristiyanlar kendi içlerinde sosyal, siyasal ve ekonomik olarak iş birliği oluşturarak varlıklarını idame ettirmek için iç barışlarını sağlamışlar ve İslam´ı da ortak düşman edinmişlerdir. Bu ortak düşmana karşı kin ve nefreti gürbüzleştirmek için de, mazide yedikleri tokatları özellikle yeni nesillere bilinçli bir şekilde işlemek suretiyle kuvvetlendirirmişler ve hala aynı yöntem ile bu birinci diri tutmaktadırlar. Şayet teyakkuzda olunmazsa Türkler yeniden gelebilir anlayışı hala Batı´da aktif bir şekilde hüküm sürmektedir.

Batı, kendi coğrafyasında Türklerin ve İslamın kara propagandasını pompalarken, tahakkümü altında bulunan yerlerde ise oranın geçmişine uygun argümanlarla düzenini kurmuş ve bu düzeni muhafaza etmek için her türlü tedbirini almıştır. Şu an itibariyle dünya haritası kilisenin tahakkümü ve siyonizmin gizli ortaklığı ile idare edilmektedir. Ben bu ortaklığa çirkinlerin kanlı masasını adını vermekteyim. Bu masada uzman ve sistematik bir yapı yer almaktadır. Önce bir kargaşa veya düşman teşkil edilmekte, sonra o düşmanla mücadele yolları öngörülmekte, daha sonra bu sıkıntıyı ve düşmanı ortadan kaldırmak için silah kullanılmakta ve satılmakta, bunlar devam ederken düşmanı da İslami bir söylem olarak planlayıp İslam´ın değeri düşünülmektedir. Her şey olup bitince; harabeye dönmüş bir İslam yurdu, fakirleşmiş Müslümanlar, umutların tükendiği bir ülke ve İslam´ın yıpratıldığı yorucu bir süreç... Kazananlar ise bunu planlayıp uygulayan kilise ve siyonizm...

Bu süreçte hakikati görüp uyaran, ancak büyük planlayıcıların yerel maşaları tarafından kurulan tuzaklara mağlup olan fikir insanları... Çünkü kanlı masada yapılan iş, gizli kalmalı ve öngörülen bedeli alabilmek için özellikle fikri ayaklanmalar bastırılmalıdır. Yerelde kimseyi kuşkulandırmadan kapalı kapılar ardında nevaleyi götürmenin hesabı en iyi şekilde nasıl yürürse plan o minvalde nihayetlenmelidir. İnsanların çoğunluğu bu süreçte yapılan algılara teslim edilmekte ve hipnotize bir şekilde düşmanının papağanı haline getirilmektedir. Mesela bugün İslam dünyasına şu fikir aşılanmıştır. Araplar Amerikancı, İran sapık fikirlere batmış, Türkler Avrupacı ve Uzakdoğu Müslümanları ise duyarsız... Bakıldığı vakit evet bu doğru diyecektir birçok kimse? Çünkü kanlı masada önce bununla ilgili kanıtların tamamı tertip edilir ondan sonra bu fikirler ortaya atılır. Herkes bu söylemlere doğal olarak inanmak mecburiyetinde kalır.  Dikkat edilirse Arap Dünyası Avrupa´dan çok Amerika ile ilişkileri daha ön plandadır. Türkiye ekonomik ve içtimai olarak Avrupa´nın bir parçası, ama askeri ve siyasi olarak ise Amerikancı konumuna yerleştirilmiştir. Bunun en önemli sebebi ise Araplara Amerikancı yaftası vurulacağı zaman Arap Dünyasının da Türkiye´ye karşı ?sizde siyasi ve askeri olarak Amerika´nın güdümündesiniz? kozunu kullanmasını içindir. İran ise aslında başka sebeplerle tecrit edilmekte, lakin İslam dünyasına karşı da sapık fikirleri ön planda tutularak batının haklılığını savunacak hale getirilmektedir. Yoksa batı, İran´ın İslamla ilgili farklı fikirler söylemesinden rahatsız değil, bilakis ehl-i sünnet Müslümanları için kullanacağı iyi bir bahane olması dolayısıyla oldukça memnun. Uzakdoğu İslam ülkeleri ise batının markalarını üretmek ve bu sayede eline geçecek bir kaç kuruş ile oyalanarak dünya gündeminden uzak tutulmaktadır. Ne zaman ki, bir ülkede milli bir fikir filizleniverse işte kanlı masa aktörleri anında o ülkenin kodlarına göre ve yeniden uyanışı ters yüz edecek bir uğraş peyda etmektedir. Bazen bir terör grubu marifetiyle, bazen halk gösterileri, bazen lokal ama seri bombalar ve silahlı saldırılar bazen ayaklanmalar ve darbeler bazen de komşu ülkelerin birbirleriyle savaş eşiğine gelmeleri sağlanmaktadır. Yakın zamanda özellikle Türkiye´de yaşanan gezi olayları, akabindeki süreçte bombalı saldırılar ve 15 Temmuz darbe girişimi, ülkemizdeki en somut örneklerdir. Aslında bunların yanında kültürel emperyalizmin yapmış olduğu büyük yıkımlar, tarımsal ve sanayi üretiminin yok edilmesi, fikri üretimin ve toplumsal tahammülün yerle yeksan edilmesi ile alakalı ortaya atılan birçok dedikodu ve yanlış yönlendirmeler, en az darbe girişimleri kadar tehlikelidir. Hariciye için somut bir örnek verilmek gerekirse özellikle Suudi Arabistan ve Katar arasında gerilimin tırmandırılması ve akabinde iki ülke ile de Amerika Birleşik Devletleri´nin silah anlaşması yapması en göze batan konuların başında yer almaktadır.

Devam edecek?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?