Ülkemizin içerisinde çeşitli nedenlerle oluşan olumsuz olayların içerisinde gençlerin çoğunluğu oluşturması kimilerine bu soruyu sorma ihtiyacını ortaya çıkardı. Kim bu gençler? Bakıyorsunuz taraftar kavgalarında onlar, mahalle kavgalarında onlar, çeşitli suç işleme olaylarında onlar, hatta Anne ve Ailesine zarar verecek kadar suç işleyen onlar... Son TAKSİCİ CİNAYETİNDEN KENDİ YAKINLARINA ZARAR VEREN konumunda olan onlar. Sorumsuz ideolojik olaylarda en önde giden onlar. Hatta güvenlik güçlerine çeşitli bahaneler ile kafa tutanlar onlar...
Bu örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan şudur. Bir fabrika örneği gibi düşünürseniz gençleri de bu fabrikanın ürünü olarak kabul ederseniz, o zaman ürünün hatalı olmasında suçu ürünün kendisinde mi, yoksa Fabrikasında mı aramak gerekir? Tabiiki fabrikadadır. Kısacası bu sistem, bu eğitim politikası yetersizdir ve hatalı ürün ortaya koymaktadır. O zaman ürünü değil, Fabrikayı düzeltmek gerekir...
İşin başka ilginç olan yanı ise; çocuklarımızı emanet ettiğimiz kimi eğitim kadrosu gençlerimize asıl görevlerini yaparak branşı olan dersleri öğretmek yerine, yanlış yaklaşımla, siyasi ve ideolojik fikirler aşılamaktadırlar. Çeşitli eylemlerde kimi öğretmenler Devletin okulunda sınıflarındaki öğrencilerine hadi eyleme, diyecek kadar da pervasızlaşmaktadırlar. İşte bu yanlışı yapan insanların yaptıkları yanlarına kar olarak kalmaktadır. Üzülerek ifade edelim her zaman söylediğimiz gibi, Ülkemizde her alanda en az yapılan şey, denetimdir... Doğru ve düzenli denetim bazı yanlışların önüne geçer. Bir başka eksiklik te, bu tür yanlışlara verilen cezaların caydırıcı olmamasıdır.
Bakın işte bir avukat hanım dini değerlere hakaret ediyor, bir başkası kelime-i Tevhit bayrağına saldırıyor. Biliyorlar ki, bu tür eylemlerden ceza almayacaklar. Evet işte gerçeklik budur. İşte, öğrencisini yanlış yollara sevk eden öğretmende de bu rahatlık var. Ceza ve yaptırım almayacağını biliyor.
Devleti yöneten insanlar da bu olaylara müdahale etme konusunda bir nevi yasalardan kaynaklanan boşluklardan dolayı etkin olamıyorlar. Bu tür yanlışları yapan hiçbir eğitim çalışanı bu yaptığından dolayı herhangi bir soruşturma geçirmediği gibi, caydırıcı bir ceza da almamıştır. İleri de yapılacak eylemler için de bir nevi daha da cüretkar olmuştur. Bazıları ise terör örgütün yakın olmakla bilinmektedirler.
Böyle sorumsuz adamların emanet edildiği yavrularımızı, bir de müfredat açısından yetersiz, gereksiz değerlendirmelerini de üzerine eklerseniz, bir nevi yavrularımız bu toplumun temelini oluşturan temel kültür sayılabilecek Vatan ve Millet sevgisinden yoksun, İnanç açısından da zayıf ve korumasız olarak yetişmektedirler. Bir de buna hatalı ve kusurlu eğitim kadrosunu eklediğiniz zaman, vay zavallı çocuklarımızın haline... Acınacak durumları var. Doğal olarak bu çocuklar her türlü tehlikeye açık olarak yetişmektedirler.
Burada birkaç önerimizde bu Devletin yöneticisi olan kişiler içindir. Öğretmen yetiştiren okulların içler acısı ortadadır. Yukarıda belirttiğimiz Vatan ve Millet sevgisinin aşılanması, inançlı bir nesil yetiştirilmesi adına hangi çalışmalar yapılmaktadır. Bu gençleri yetiştirecek olan bu kadrolar bu temel kültürden ne kadar nasibini alarak yetişmektedirler. Eğer bu mukaddes Dava içerisinde yetişmesi sağlanmıyorsa, o zaman o kadrolardan düzgün ve hatasız genç yetiştirilmesini nasıl bekleyebilirsiniz? Bu sadece hayalcilik olur. Önce Devlet bu alanda üzerine düşen görevi yapmalıdır. Öğretmen yetiştiren kurumların ve onların müfredatlarının ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yoktur. Daha sonra ise, normal KPSS sınavları ile öğretmen açığının kapatılması fikri ise zaten hepten yanlış.
Öğretmen adaylarına sınavlarda Bu Milletin kutsal değerleri ille ilgili hangi sorular yöneltilmektedir? Ya da eğer bu sorular yöneltiliyor ise; soruların kaçta, kaçını oluşturmaktadır. Böyle sorunlarla yetişen bir öğretim kadrosundan başarılı bir sonuç beklemek, öğrencilerini iyi hasletlerle yetiştirmesini beklemek hayalcilik olur.
EN ÖNEMLİ MESLEKLERDEN SAYILMASI GEREKEN ÖĞRETMEN kadrosunu sıradanlaştırdığınız zaman, eğitim ve öğretimi de sıradanlaştırmış olursunuz. O nedenle her canı sıkılan çıkar ve ben neden öğretmen olamıyorum, diye eylemler yapar! Çünkü Bu Ülkede öğretmen olmak vasıfsız işçi gibi algılanmaktadır. Bir de çözümü sadece öğretmenlerin kazandığı para açısından gidermeye çalışmak da olayı basite almaktır. İşini gerçekten işini iyi yapan, ehli olan insanları öğretmen yap, ücretini de ona göre en yüksek seviyeden ver, ondan sonra da yetişecek olan nesilden ümit bekle, gözün arkada kalmasın.
Arada sırada öğretmen kadrosunu da ciddi olarak denetle. Kimse ben nasıl olsa öğretmen oldum bana artık kimse dokunamaz, demesin. Çünkü öğretmenin yetiştirdiği gelecek neslimizdir, yani geleceğimizdir. Ona göre ne kadar önemsememiz gerektiğini söylemeye gerek yoktur. En azından bu çalışmaları ortaya koyarsan, bugünkü gençliğin ne kadar sorumsuz olduğunu, ne kadar şiddet yanlısı olduğunu, suça meyyal olduğunu, korumasız olduğunu sorgulamana gerek kalmaz.
EĞİTİMİN VE ÖĞRETİMİN ÖNEMİNİ ANLATACAK daha nice yeni ve güçlü fikirler olabilir. Bu amaçla her üç senede bir planlı toplantılar yap. Devlet olarak bunları yapmak senin görevindir.
Bu tür çalışmalar ve çalıştaylar yapıldığı zaman Eğitim ve Öğretimin içerisinde olan, her zaman sahada bulunan kadrolardan fikir al. Destek al... İŞİN MUTFAĞINI DA BİLMEK GEREKİR. ÖYLE DEĞİL Mİ?
Samimi ve ihlaslı yapılan tüm çalışmaların Yüce Rabbim sonucunu verecektir. Yeter ki, sen onun rızasını almak üzere yola çık ve o yönde çalışmalar yap. Sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. O zaman suç işleyen gençler kendiliğinden azalacaktır... Sorumluluk taşımaya başlayacaktır.
Batı Kültürünün esiri olmuş bu gençleri kurtarmanın yollarını aramalıyız. Her gün gençlerin sıkıntılarını anlatan sunumlara TV ekranlarında rastlıyoruz. Oyun bağımlılığından, Aile içerisindeki uyumsuzluktan, akran zorbalığından, çeşitli psikolojik sorunların ortaya çıktığını anlatan sunumlar... Uzman kişiler tarafından analiz edilmektedir.
Bir Milletin göz bebeği denilen gençliğin bazılarının çok önemli sorunları vardır. Bunları görmemezlikten gelemeyiz... Vakit geçmeden olayı iyi analiz edip, çözümler üretmek zorundayız...