<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Dünyanın yeniden kurgulanma anlayışı, Birinci Cihan Harbi’nden sonra, daha da bir önem kazandı. Kavramlar ve ideolojilere ek olarak, daha tesirli ve kolay sahalar icat edildi. Bitmeyen bir hırsla “çirkinler masası” genişletildi ve endişeyle hazzın karışımından neşet ettirilen yeni bir hayat anlayışı ve yaşam tarzı oluşturuldu. Maddecilik ve maddiyat üzerine bina edilen bu hayat biçimi, yorgun azimleri daha yorgun, endişeli gözleri daha endişeli ve ihtiraslı nefisleri daha ihtiraslı hale getirdi. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Uzlaşmacı hakikat, mağrurluk pompalar</span></span></strong></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Medeniyetlerin ihyası ve imhası, fertlerin kalbine bağlıdır. Kişilerin ahlak, estetik ve iz’anı ele alışı, büyük bir zihni ve fikri akımın oluşmasına, ya da var olanın trajik bir biçimde yıkılmasına sebebiyet verir. Ruhun ve idrakin zirveye yolculuğunun altında, daima doku uyuşması yatar. Yani başkalarının ümitlerinden çok, kendi iradesinin kitabi ruhu vardır. Çirkinler masasının cenderesi altında olan dünya milletleri ve özellikle İslam toplumu, kesif ve boğucu bir bağnazlığın süslenmiş dış görüntüsüyle aldatılmaktadır. Kozmik ağlarla donatılmış modern dünyanın yücelerinin ya kölesi, ya da söz dinleyen uslu bir çocuğu olmaktan başka bir yol bırakılmamaktadır. Bu gerçeği fehmedebilmek fermana mahsustur, fakat bir şekilde gaflet kapılarından geçip hakikatin manzarasını görenler için, dünya daha tehlikeli bir hal alabilir. Zira her şeye sahip olma hırsının karşısındaki en büyük düşman, hakikatin manzarasına vakıf olmaktır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Hakikat, tevazuun nimetidir. Devasa kaygılara karşı bile gülümseyebilmektir. Çağları aşan bir haykırış ve mütemadiyen bir gençlik iksiridir. Fakat yapayalnız kalan ruhun gıdası doğru bir şekilde verilmeyince, mertliğin karşısına ekâbir sözler ve tavırlar dikilir. Hakikatin hamurunda masumiyet ve berraklık mevcuttur. Bu veçhile hakikat saftır ve herhangi bir ittifaka ihtiyaç duymaz. Hakikatin esnediğini zannedenlere bunun tersi izah edilince, mağrur bir edaya bürünür ve üst perdeden caka satma merhalesine geçerler. Husumet dalgaları salgılamaya başlarlar. Nehirlerin kenarını deryaların kıyıları gibi gösterme gayretine girerler… İşte medeniyetin ihyası için fertlerin kalbindeki hakikat cevheri, duru ve arı bir şekilde mevcudiyetini muhafaza etmelidir. Yoksa istikbalimizin tarifi, ansiklopedik bilgilerin kucağında zayi olur. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Anlamın meramı, ol’manın nefesindedir</span></span></strong></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İstikrar ve enerji transferinin hemen her yerde batıya ya da batı zihniyetinde olanlara doğru aktığı su götürmez bir gerçektir. Çünkü bugün kurgulanan düzenin içinde hem insan ve insanlık mefhumu, hem de insanın bizatihi kendisi örselenmiş ve yıpratılmıştır. Kendi içinde mühim bir mana ihtiva eden insan, maddeciliğin maskarası haline dönüştürülmüştür. İnsan, ancak modern anlayışlar üzerine kurgulandığında bir kıymete haiz olabileceği dikte edilmiştir. Bu kurgu, batı uygarlığının en bariz tiplemesidir. Bugünkü milyonlarca insan dil, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin bu tipleme gibi olmak ve yaşamak için didinmekte, göçler gerçekleştirmekte ve hayaller kurmaktadır. Çünkü anlamı katleden treninin rayları, batıya doğru montajlanmıştır. Fakat nefsinin hıçkırıklarını dinleyenler, bindikleri trenin menzilinde büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaktır.</span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Celladına âşık yeni insan modeli, bir şeylerin farkındaymış gibi gözükse de, refah (!) içinde yaşama hayaline yenik düşerek, düşüklüğünü ve mağlubiyetini derinleştirmektedir. Adalet namına başkalarının kayırılmasına itiraz ederken, aslında kendinin neden kayrılmadığına isyan etmektedir. Ruhunu melezleştiren tarifsiz bir basitlikle, hukukun toleransının kendine yönelik işlememesinden şikâyetçi olmaktadır. Çünkü yumuşak bir dille buyurulan yeni hayat tarzında çalışma ve emekten çok, şâşaa, debdebe ve gösteriş öne çıkarılmaktadır. İdealize edilen kıyafetlerin, eğlencelerin, evlerin ve mutluluk resimlerinin izdüşümü, aslında büyük bir yanılsamadan ibarettir. Zihinlerin iğdiş edilerek, insanların bedenlerinin ticari bir araç olarak görücüye çıkarıldığı ortamların başında gelen medya, çirkinler masasının en tesirli silahlarından biridir. Bu silahla nice olmazlar olur, nice olurlar ise olmaz kılınmaktadır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Gençlerin ve gençliğin kimliği, tek çatı altında toplanarak etrafına istinat duvarları çevrilmiş durumdadır. Yeni medya araçları ve onların sözcüleri, hüviyetlerin bir kenara bırakılması ve “insan” başlığı altında herkesin ünsiyet kurması gerektiğini fısıldarken, insanın tanımının ne olduğunu gizli tutmaktadır. İnsan gizli-kapaklı ve izahtan vâreste bir şekilde onların kitaplarında ve planlarında tanım zindanına maruz bırakılmıştır. Buna mukabil örseledikleri fıtrat üzerinden esaslı bir tuzağın kurulması da, ihmal edilmemiştir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İslam’ın ferahlatıcı sancağından nasiplenemeyenlerin bu girdaba kapılmaları bir kenara, İslam’ın hakikatiyle boyanmışların seraplara hücum etmesi, şayan-ı hayret edilecek bir durumdur. Köleliği ortadan kaldıran İslam’ın müntesipleri, bile isteye sarsıntılı akımların teknesine kırbaç yiyerek kürek çekmektedir. Muvazenesini kaybetmiş bir kalbin, İslam’ın öznesi olması mümkün değildir. İslam aynı İslam olduğuna göre, Müslümanın kendine eziyet ettiği aşikârdır. Hiçliğin sahteliğine meftun olduğu açıktır. Güneşi bırakıp zavallı yansımaların peşinden koştuğu bir gerçektir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Anlamın meramının, ol’manın nefesine soluk olduğu ayandır. Meselenin püf noktası da, burasıdır. Neden hakiki anlamın önüne barikatlar kurulmakta ve olgunluğun gözlerine mil çekilmektedir? El cevap; aciz ve zayıf fertler, sûistîmâllerle dolu bir toplum teşkil eder; böylesi toplumların ne yedi başlı ejderhaya karşı mücadele edecek cesareti, ne de toplumsal birlikteliği olabilir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><strong><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Sonuca doğru, çözüm halleri</span></span></strong></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Peki, şeytani ve rahmani anlayışın mücadelesinde hakkın yanında olabilmenin ve hakkıyla cehdedebilmenin sırrı ne ola ki? İşte İslam medeniyetinin ve toplumunun birkaç asırdır tıkandığı husus burasıdır. Birçoğunun teşhis koyduğu, fakat bir türlü tedavi yönteminde aciz kaldığı nutuklar çöplüğündeyiz. Tespit enkazı altında tedavi umudumuzun pusulası, her an farklı bir yönü işaret ederken, mahremiyetimizin perdeleri bölüm bölüm hissiz ve duygusuz münasebetlere kurban edilmektedir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif""><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Masum canlara kıyan canilere katil derken, nice mânânın ve dahi kutlu davanın can çekişmesine göz yuman ve aval aval seyreden bizlerin hükmü nedir acaba? Bu suale ilmin ışığında hulûs-i kalple cevap verenler, çözümün ilk kısmına ayak basmış demektir. </span></span></span></span></p>