Türkiye, bir kez daha korkunç bir trajediyle sarsıldı. Henüz iki yaşında, hayatının baharında bir yavru, sokak köpeklerinin saldırısına uğrayarak can verdi. Adı Rana. Masum bir çocuk. Bir annenin, bir babanın göz bebeği… Ne yazık ki bu ülkede yıllardır devam eden "başıboş köpek" sorununun kurbanı oldu.
Ve vahşetin yaşandığı yıl 2025. Yani insanlığın medeniyetle övündüğü, teknolojinin sınırları zorladığı bir çağ. Ama biz hâlâ sokaklarda başıboş dolaşan, aç kaldıkça saldırganlaşan köpeklerin insanların hayatını karartmasına tanıklık ediyoruz.
Yetkililerin açıklamalarına baktığımızda, “Gerekeni yapacağız, bu sorunun üstesinden geleceğiz” gibi klişe lafların ötesine geçemeyen ifadeler görüyoruz. Peki, neden şimdi? Neden bir yavrumuzun canı gittikten sonra? Bu çocuk hayattayken neden önlem alınmadı? Belediyeler, bakanlıklar, yasaları çıkaranlar, uygulamayanlar, engel olanlar… Hepiniz suçlusunuz!
Belediye başkanı kolayını bulmuş; “Çalışıyoruz, topluyoruz, ama engelleniyoruz” diyor. Engellendiğinizde istifa etmeyi düşündünüz mü? Ya da yasaları uygulayamıyorsanız neden o koltuklarda oturmaya devam ediyorsunuz? Kendi şehrinizi güvenli hale getiremiyorsanız ne iş yapıyorsunuz?
Bir diğer sorumlu da fanatik hayvan severler. Hayvan sevgisi güzeldir, ancak bu sevgi insan hayatının önüne geçemez! Sokakları başıboş köpeklerle doldurmayı “sevgi” sananlar, kısırlaştırmayı ve barınakları “katliam” olarak lanse edenler, siz de bu cinayetin ortaklarısınız. Çünkü her toplama girişimine karşı çıkıyor, hayvanları sokaklara salarak hem onların hem de insanların hayatını tehlikeye atıyorsunuz.
Kimse yanlış anlamasın, burada mesele hayvan düşmanlığı değil. Mesele, sahipsiz köpeklerin kontrolsüzce çoğalmasının önüne geçememek, mesele, çocuklarımızın, yaşlılarımızın, kadınlarımızın sokaklarda özgürce yürüyememesidir. Hayvanları kutsayanlar bilmelidirler ki; sokaklarımız hayvan barınağı değildir. Eğer bir hayvana bakmak istiyorsanız, buyurun, alın evinize götürün! Yatıyor musunuz, tapıyor musunuz sizin arzunuza kalmış, ama başkalarının çocuklarını tehlikeye atarak sahte vicdan şovları yapmayın!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin yasaya direnç gösterdiğini söylüyor. Şayet gerçekten bir direnç varsa, bunun adı insan hayatını hiçe saymaktır. İçişleri Bakanı, belediyelere sert bir şekilde sesleniyor: “Ya bu işi yapacaklar ya da ben devreye gireceğim.” Çok geç kalmadınız mı Sayın Bakan? Daha kaç çocuk parçalanmalı ki devreye girme kararı alasınız?
Rana yavrumuzun katledilmesi, bu ülkenin utancıdır. Artık bu utancı yaşamamak için radikal adımlar atılmalı. Toplama işlemleri hızlanmalı, yasalar uygulanmalı, bu işi engellemeye çalışanlara hukuki yaptırımlar uygulanmalı. Aksi takdirde her birimiz, bir çocuğun daha ölümüne seyirci kalmanın suçlusu olacağız.
Sokaklarımızı geri istiyoruz! Çocuklarımızın güvenle oyun oynayabildiği, insanlarımızın rahatlıkla gezebildiği bir ülke istiyoruz! Hayvan sevgisi bahanesiyle insan hayatını hiçe sayanlara, basiretsiz idarecilere ve bu trajedilerin devam etmesine göz yuman herkese karşı sesimizi yükseltmeliyiz! Yeter artık!