Şiirden öte bir köy vardı;
Sevdiceğin gözlerinde doğardı güneş her sabah
Endamında öğrenirdi rüzgarlar, nasıl esilir?
Secdeye dururdu gök dağların doruğunda
Sonra o köy yanardı hep kalbimin kovuğunda.
Kelebekleri sakladım oraya dair içimde
Bir ben ve yine ondan bir hiç sadece kaldı elde
Şatolar kuruldu şimdi tacı tahtı altından
Gökte kaldım mekanlar kaydı gitti altımdan
Ama gel gör kum gibi ufalandım da durdum
Benden hicret etti devamlı sığındığım o yurdum
Aynalarda yansıyan benden değil bilirim
Ölmedim ama bir gün, muhakkak dirilirim
Şimdi kalkıp geçmişe gitsem elimdeki bastonla
Gözlerim ne görecek katarakttan bir tonla?
Der zaman, şimdi elmas sandığın aslında o dem kömür
Sevmek ki iki hece, ama bulmak bir ömür...