Bir çingene güzeli saçlarında menekşe
Adını söylemiyor kim nereden bilecekse
Uzaklardan esen rüzgar ruhunda tepiniyor
Gerçeği acı zehir büyüyüp serpiliyor
Bilmiyorum bu rüyanın kaçıncı levelinde
Geleceğe beton dökmüş sevdiği evvelinde
İncecik ellerinde bir varı yoku kalmış
Dolaşık saçlarını beline kadar salmış
Gözlerinin karasında renkleri allı morlu
Gülecek gülmesine ağlamak onu yordu
Sanki takılı kalmış bir oltanın ucunda
Koza örmekte derdi unutacakmış uçunca
Biraz mahzun biraz arsız aynasını çıkarıp
Baktı batan kirpiğine cilveleşip şimarıp
Yaşı daha on altı ne çocuk ne de büyük
Hayali boşa basmış burkuk yürek, onca yük
Geceyi o esmer kucağında uyutup
Deli olmayı seçmiş hüzünleri avutup
Tanıyanlar diyor ki adı Mihrican bunun
Ağzını bıçak açmaz ne sorarsanız sorun
Bir oğlana aşıktı yandı yandı kül oldu
Gül olup açacaktı gonca olmadan soldu
Ne oldu ne bitti kimse bir şey bilmiyor
Başka aleme geçti ölmüyor dirilmiyor.