BİR HATIRLATMA BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA SEÇİLME HAKKI VERİLMELİDİR
Bu makaleyi 15 Ağustos 2013 Tarihinde yazmıştım...
Ne değişti diyenlere iyi bir cevap...
Bugün baş örtüsü takan bir bayan, Valilik makamını, Rektörlük makamını, savcılık makamını, her türlü mesleğin şartlarını yerine getirerek görevlerini ifa etmektedirler. Hayat normal akışında devam etmektedir. Demek ki, baş örtüsü takmak görevlerini yerine getirmek için, engel değildir.
Hayatın akışı içerisinde bazı bayanların taktıkları baş örtüsünün ağırlığını hissetmediklerine şahit oluyoruz. Bu olumsuz örneklere bakarak bazı insanalar genelleme yaparak, baş örtüsü takan bayanlar hakkında eleştiri de bulunmaktadırlar. Her insan yanlış yapabilir, hata işleyebilir, kusurlu davranabilir. Bunu genelleme yapmayı doğru bulmuyorum. Hayatın akışı içerisinde bazı baş örtüsü takan bayanlar, hiç de istenmeyen hareket ve davranışlarda bulunarak, baş örtülü olmanın ağırlığını taşıyamamışlardır. Bu da eleştiri konusu olmaktadır. Yani İnsanlar başörtüsü taktıkları zaman ahlaklı ve dürüst davranmak zorundadır, gibi bir algı vardır. Ancak başörtüsü bazı insanlara bu özellikleri vermemektedir. Ahlaklı olmak için, sadece baş örtüsünü takmak yetmez. Birey davranışları ile, toplum içerisindeki ağırlığı ile ahlaklı olmak zorundadır. Bu şahsın hayat içerisindeki konumu ile ilgilidir.
Ancak, toplumun bazı kesimlerinde; baş örtüsü farz olmak yerine tarz olarak kullanılmaktadır. Bunu ifade etmek zorundayım. Eğer, baş örtüsü takmanın anlamını ve ağırlığını bilmiyorsanız; O Baş örtüsünü takarak, onun anlamını ve ağırlığını bilenlere saygı duyalım, büyük bir centilmenlik yapmış olursunuz...
Bakın baş örtülü vekiller şu an meclisteler. O birilerinin korktuğu şey ne ise; gerçekleşmedi. O halde, bu toplumu korku paranoyasına sokmanın kimseye faydası yoktur.
Haydi hep beraber ne yazmışım, bir kez daha hatırlayalım...
''BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA SEÇİLME HAKKI VERİLMELİDİR
Anayasa Profesörü Serap Yazıcı hanım başörtüsü ile vekil olmanın önünde yasal bir engel yoktur. Fikrini belirtmiş ve Sayın Nazlı Ilıcak bunu köşesine taşımıştır. Kendisi Merve Kavakçı olayına birebir şahit olan birisi olarak bu konuya destek vermesi ve köşesinde gündeme getirmesini destekliyoruz. Bu Ülke insanını kadınlar açısından değerlendirdiğimiz zaman, çoğunluğunun başörtülü olduğunu göreceğiz. Bu ister geleneksel olsun, isterse türban şeklinde olsun bir gerçektir. Son günlerde CHP Milletvekili Atilla bey de bu konuda görüş belirterek, neden olmasın, diye açıklamada bulundu. Anayasa çalışmalarının yoğunlaştığı şu günlerde bu konunun da çözülmesi gerekir. Önce yerel yönetimlerde sonra sıra Mecliste olmalıdır.
Böyle bir konu gündeme geldiği zaman yasa koruyucudan çok, bu konudan rahatsız olan çevreler hemen itirazı basacaklardır. Olmadık yorumlarla böyle bir şeyin tehlikesinden dem vuracaklardır. Ülkemizde bir çok şeyin elden gittiğinden bahsedeceklerdir. Böyle bir konunun seçim zamanında gündeme getirilmesi bence çok önemlidir. Bu konuyu gündeme taşıyan şahıslara teşekkürü bir borç biliyorum. Siyasi Partilerin bu konudaki değerlendirmeleri veya konuya nasıl baktıkları çok önemlidir. Yine sudan bahaneler mi üretecekler, yahut ta sembolik de olsa böyle bir şeye destek verecekler mi, göreceğiz.
Sayın hocanın yaptığı açıklamalarda kıyafet açısından bir problem olmadığını belirtiyor. Meclis iç tüzüğünde bile başörtüsünün takılmayacağına yönelik bir yasaklama olmadığını söylüyor. O halde yasal bir yasaklama olmadığına göre, iş siyasi partilerin test edilmesine kalıyor. Özellikle başörtülü bayanları oy deposu olarak gören partilerimizin nasıl bir tavır alacağı merak konusu. Her seçimde koşarak yanlarına giden, onlardan destek isteyen insanların, onlara yönelik bir hareket içerisinde olup, olmadıklarını hep beraber göreceğiz. Yoksa siyasetin her alanında bu insanları kullanarak her türlü faaliyetin içerisine sokanlar, vekillik gündeme gelince hele başka bahara mı ? Diyecekler bekliyoruz. Ya da seçim meydanlarında bu meseleyi ancak, biz çözeriz diyenlere, işte fırsat samimiyet derecenizi test ediniz. Başörtülü vekilin başını açarak değil, bizzat başörtülü bayanları önce yerel yönetimler, daha sonra Meclise taşıyarak... Mesele halledilecektir.
Bütün bu gelişmelere karşılık belkide böyle bir yorumun yapılmasından sonra hemen birileri senaryolar ortaya koyabilirler... Çeşitli yorumlar yapmaya başlarlar. Kimileri kamusal alan der, kimileri buda mı başımıza gelecekti der. Kimileri irtica hortladı, der…der…der… Ama, seçimin yakın olduğu şu günlerde herkes kadınların oylarını almak için her türlü yolu denerler. Milletvekilliği seçimlerinden önce yerel seçimler, tam da bu girişimin oluşması için bir fırsattır. Sonra sıra Milletvekili seçilmeye de gelmelidir. Söz konusu başörtüsü olunca Ne kadın savunucuları ne kadın dernekleri bu olaya destek vermezler. Çünkü inandıkları bazı şeyler kadın haklarından onlar için daha önemlidir. Sonra da bağırırlar bu Ülkede kadınlar ikinci sınıf muamele görüyor, diye. İnsan hakları, seçme seçilme hakkı onlara tanınmaz ... seçebilirler ama seçilemezler neden çünkü oyunun kurallarını hakim güç belirler. Hakim güç tarafında olmak onlar için önemlidir. İnsanları aşağılamak, hakaret etmek, küçümsemek, onlara tepeden bakmak, onları insan yerine koymamak, ötekileştirmek, onlar için daha önemlidir. Bunları ben söylemiyorum işte internete düşen kadın değerlendirmecilerin yaptığı bir toplantıda bunu konuşuyorlar. Kendi cinsinden olan kadınlara hakaret ediyorlar. Bunlar mı kadın haklarını savunacak? Kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan bu insanlar, başkalarının hakkını savunur mu? İşte çifte standart buna denir.
Halkımız yine de sabırlıdır, sebatlıdır kendisinin bu konuda kandırıldığını bile, bile yine destek verir. Ama, unutulan bir şey var insanlar hep dışlanarak, itilerek, kakılarak bazı şeylerin dışında tutulursa onlarda insandır. Dayanma güçleri bitebilir, dışarıya karşı bir şey yapamasalar bile içten, içeriye kendilerini yer bitirirler. Böyle bir anne sağlıklı olabilir mi? Hayır, hayır olamaz… Birçok derdi taşımaya başlar. Bence en tehlikelisi budur. Böyle ikinci sınıf vatandaş gibi algılanmak nereye kadar… Devleti yönetenlerin bu gerçekleri görmesi lazım. Çözüm çok uzaklarda değil, Meclistedir... Sadece cesaret ve yüreklilik gerektir...''
O gün ifade etmişim, Meclis cesaretli ve yürekli davranmalıdır. Oysa Meclis 411 Milletvekilinin desteği ile bu yasayı Meclisten geçirmişti...
Evet bu yazımız şunu hatırlatmaktadır. Her işin çözüm noktası Meclistir. Bugün baş örtüsüne yasal zemin hazırlamak için, Meclis çalışma yapacaktır. Hatta ANAYASA çalışmaları yapılacaktır... Meclis umarım bu değişiklikleri yaparak, uygulama alanına sokar.
Ayrıca sürekli nafaka konusunun da gündeme geleceği belirtilmektedir. Bu kanayan yaraya da bir çözüm bulunması istenmektedir. Aileyi koruma yaslarının daha da kuvvetlendirilmesi gerekir. Dünya sapkınlıklara karşı tedbir almaktadır. Çünkü, bir salgın gibi yayılmaktadır.
Okulların açılması bir-çok konuyu tekrardan tartışma ortamına taşımıştır. MEB ve Talim Terbiye kurulunun Müfredat konusunda yapacakları çalışmalar dikkatle takip edilecektir. Üniversiteler umarım bu sene yüz yüze öğretime geçerler. Öğrenci kardeşlerimiz yurt bulma konusunda acele edince bazı yurtlara önceden yatırdıkları peşin parayı alma konusunda, Devlet yurtlarına kayıtları çıkınca sıkıntı yaşamaktadırlar. Oysa buna da çözüm bulunabilir. Vatandaşlar ve vakıf ve özel yurt yöneticileri karşı karşıya gelmezler. Ya devlet yurtlarının kesin kayıt listelerini bekleyeceksiniz, ondan sonra kendi yurtlarınıza kayıt alacaksınız daha garanti olur. Ya da Devlet yurtlarının konumları açıklanınca size geçici kayıt yaptıran öğrenci velilerine zorluk çıkarmayacaksınız. Bugün nerde ise bir emekli maaşı kadar bir paranın öğrenci velisinden alındıktan sonra ödenmemesi, sıkıntılı bir durumdur. Maddi imkanları olmayan veliye zulümdür.
Ekonomik olarak alınacak tedbirlerin önceliği vardır. Emekliler ve çalışanlar Ekim ayında başlayacak Meclis çalışmalarını dikkatle takip edeceklerdir.
Ufak bir not; sokak köpeklerinin yaptığı tahribat göz önüne alınarak, gerekli tedbirlerin alınması gereklidir. Okulların açıldığı şu dönemde, aileler çocuklarını okullara götürürken endişe yaşamaktadırlar.
Kalablığın olmadığı daha sakin ve tenha yerler bu açıdan tehlikeli olabilirler. Çünkü o durumların yaşandığı yerler, bu şartları taşıyan yerlerdir.