Bugün Dünyanın gözü önünde bir millet yok edilmeye çalışılıyor. Eşit şartlarda olmayan bir savaşta bir taraf en modern silahları korumasız insanlara karşı kullanıyor. O da yetmiyor, nükleer silah kullanmak ile tehdit ediyor. Buna rağmen kendilerine meydan okuyan insanlarla savaşmak yerine; masum, korumasız, mazlum, silahsız, savunmasız, insanlara saldırmayı, onları kadın, çoluk, çocuk demeden öldürmeyi, kendine görev edinmiş gibi gözükmektedir. Gözlerini kan bürümüş... Katliam yapmayı kendine görev edinmiş konumdalar. Hatta bu katliamlara kendi dini inançlarına göre yorum getiriyorlar.
FİLİSTİN YALNIZ... YÜREKLİ MÜCAHİTLERE SELAM OLSUN...
Malum devlet Kendilerine meydan okuyan silahlı guruba karşı ise, öyle efelenemiyor. Kendisi de insan kaybı veriyor. Üstelik bunu en yetkili ağızları açıklıyor. Her gün başkent meydanlarında ölen insanların yakınları eylem yapıyor.
DÜNYA DEVLETLERİ İSE, BIRAKIN itidal çağrısı yapmayı. Şu an ateşkes bile yapın diyemem diyor. İyi de sen ateşkesi savaşan taraflara değil, masum insanları öldüren insanlara da mı söyleyemezsin? İşte dünya devletlerinin iki yüzlülüğü açıkça kendini gösteriyor.
Üstelik adamlar kendilerine göre bir ideal sınır çizerken, bölge ülkelerine dolaylı olarak meydan okuyorlar.
Adı İslam devletleri olan teşkilat ise, sadece kınıyor. Arap birliği ambargo yapmayı bile kabul etmiyor. Yani Filistin'e ne halin var ise, gör diyorlar. Buna rağmen bu cılız tepki karşısında bile Saldırgan Devletin başkanı, Arap devletlerinin liderlerini tehdit ediyor...
Bazen bu anlamda yazmış olduğumuz değerlendirme yazılarımız, birileri tarafından pek beğenilmedi.
Hatta fikrimizi, düşüncemizi kaleme aldığınız yazılarımız, birilerini rahatsız eder oldu. Bazı arkadaşlar, sizi uyarma görevini kendinde bularak, sosyal medya üzerinden ikazlar vermeye çalıştılar. Ne kadar garip bir durumdu. Şaşırdık, kaldık... Bir kalem erbabına, hiç de hak etmediği bir tavırla; yön vermeye çalışmak...
Bir başka önemli ayrıntı da yıllar, yıllar önce; Müslüman olduğu için, İslam'ı savunduğu için, sorgulanan, dışlanan, ceza gören, soruşturma geçiren, fişlenen arkadaşların, EZİLEN İNSANLARIN, İslam'ın bir emrini yerine getirmek için, gayret gösteren insanların takdir edilmesi, teveccüh edilmesi gerekirken; o tür davranışları yapan insanlarımıza bile, birileri; o zamanlar, ağır ol, yavaş gel tavsiyesinde bulundular. Hatta yanlış yapmakla eleştirdiler. Kendileri; O, günlerin şartlarında SİSTEME YALAKALIK YAPAN, ona uyum sağlamaya çalışan, insanlarla göstermelik te olsa, dost olmaya çalıştılar. Hatta yanlış ile mücadele eden dostlarına; ''Bırakın artık bu mücadeleyi'' Diye tavsiyelerde bulundular. Kendileri birilerine yamanmaya çalıştılar.
Bu bazı dostlar, Ülkemdeki uyanışı hazmedemeyen bazı çevrelerin, Orduyu göreve davet eden, mitinglerine canı gönülden katılır oldular. Taviz üstüne taviz vererek; hanımının başını açan, istikbali için, endişe duyarak İslami STK' lardan uzak duran, kaçan insanları gördük.
Belirli zaman sonra ise, kimi insanlarımızın bu tür önceden yanlış davranış içerisinde olan insanlarımızı o, tür adamları, Ödüllendirdiklerini gördük. Baş tacı eder oldular. Amanın iltifatlar, öne çıkarmalar, yağlamalar... Tabii ki, o insanlar bu tür iltifatlar sonunda kendilerinin yaptıkları eski yanlışların unutulduğunu sandılar. Hatta bu durumu fırsata çevirip yeni hamlelerde bulunmak istediler.
Amma bizler, yeri geldi, İslami kimliğinden taviz vermeyen, bu uğurda çeşitli sıkıntılara katlanan, mücadele eden, İnsanları; ise unutur olduk. Hatta, O, yıllarda inanç kimliğini taşıdığı ve sahip çıktığı için, bu insanlara ve çevrelere sırt dönen, dışlamaya çalışan, küçük gören, alay eden, insanların; bazı dostlar tarafından takdir edilmesi kabul edilecek bir durum değildir...
Şimdi neden bunları yazdım. Yerel seçimler var. Bu tür adamların nasıl koşarak bazı makamlar için, ne kadar eğileceklerini göreceğiz. Eskiden yaptıkları anlamsız tavırlara rağmen baş köşeye talip olacaklardır. Hatta belki de ödüllendirileceklerdir. Amma gerçekler hiç bir zaman değişmez. Hakikatin üstü asla örtülemez... İşte böyle davranış içerisinde olup, işin kaymağını yeme gayreti içerisinde olanlara yuh olsun... Diyorum...
Yarın belki Filistin'de olan bu olaylar da sona erer. Akan masum insanların kanları, dökülen göz yaşları diner. Ortalık sükunete erer. Oraya Müslümanlar ADINA HUZUR VE BARIŞ GELİR. ALLAHTAN dileğimiz budur.
Ancak, insanın kendi insanından olan ihanetleri, aldatılmışlıkları, yalnız bırakılmaları, terk edilmişlikleri, tarihin derinliklerinde gerçekliğini her zaman koruyacaktır. Kim gerçek dost, kim gerçek düşman? Belli olacaktır. İşte o , zaman iki yüzlüler, sahtekarlar, sanki bu yapılanlar unutulmuş gibi, belki ileride kendilerine verilecek değişik imkanlar için en önde olma çaba ve gayretini göstereceklerdir.
Yukarıda da anlattığım gibi, böyle insanlar her toplumda mevcuttur...
İşte o zaman, Böyle davranan hem insanlara hem ülkelere yuh olsun diyorum...