TÜKETİM ÇILGINLIĞININ ZİRVE YAPMASI için uydurulan günler... Böylece gelir dağılımındaki makasın giderek daha acımasız bir hal alacağı gerçekler...
Evet haydi bakalım çılgınca para harcamaya, koşun durmayın... Nasıl olsa cebinizde emrinize amade hazır kredi kartınız var. Gelirinizle uyumlu olmayan kredi kartlarınız sizin geleceğinizi karartıyor...
İşte size bu çılgınlığı teşvik edecek günler... Sırası ile arzı endam ediyor... Tutun, yakalayın birini...
Bu çılgın tüketim gerçeğinin arkasından, gelir dağılımdan dolayı meydana gelecek sosyal patlamalara, kapı aralamaya hazırlıklı olunuz... İşte o geçeklerde, hırsızlık, gasp, yaralama, sahtekarlık, gibi vasıflarla donatılmış insan gerçeği var. Bakınız her gün biraz daha emek harcamadan para kazanma hevesli insanların dolandırıldığı haberleri ile güne uyanıyoruz... Yahut bu gerçeklere dayalı cinayete varan adli vakalar ile... Kumar oynamanın adı şekil değiştirmiş gibi geliyor insana. Ya kazanırsam! Mantığı hakim olmuş. Emeksiz para kazanma hırsı insanlara...
Bakın çevrenize, insanlar farklı bir duygu ortamına sürükleniyor. Cicili, gösterişli, albenisi olan vitrinler sizleri adeta teslim alıyor. Köle ediyor... ‘Sevgililer Günü’ temalı vitrinlere bakmak için çarşı pazar dolaşan milyonlar... Üstelik TV Ekranlarında reklamlar da reklamlar... Adeta insanları esir almaya çalışıyorlar. Öyle ya, eğer bugün hatırına bir hediye alamazsanız eşinizi, sevmiyorsunuz demektir! Bu anlayışın topluma bir bağımlılık yaratan aşı gibi tutturulmaya çalışıldığına şahit oluyoruz...
Sevmenin sevilmekten bir adım geriden geldiği zamanlar... Sevmenin bile maddi imkanlarla ölçüldüğü bir anı yaşıyoruz.
İnsanların sevmeye değil de daha çok nasıl sevilebilirim için yatırım yaptığı ve ölçüsünün hediyeleşmek adına dönüştüğü anları yaşıyoruz.
Çiçekleri sevdiğini iddia edip, onları kopararak en sevdiğine armağan etmeye çalışan insanların bocaladığı samimiyetsiz zamanlar...
“Sen benimsin” Demenin aşk olduğunu zannedenlerin, “Ben seninim,” Diyenlerle kavgasına denk geldiğimiz zamanlar...
Yaşasın Kapitalizm, sloganlarının hayata geçtiği anların adıdır, günler, .....günler, .....günler...
Evet haydi bakalım hangi günden almak istersiniz? Buyurunuz...
Sonuç, israf ve arkasından gelen tükeniş, bitiş, iflas...
Bakınız kredi kartı harcamalarının vardığı nokta her geçen gün zirve yapıyor. Tüket, alışveriş yap, şunu da al, bunu da al... Beynimiz otomatikman tüketmeye yönelmiş durumda. Sanki bir esir gibi, Tercih etme şansı kalmamış... Böyle olunca hangi gelir sizin bu israf ekonominizi karşılar, hangi gelir sizi tasarruf etmeye yöneltir... Devlet insanların bu gereksiz harcamalarını kontrol etmek adına, bir nevi önlerine sat çekmenin uğraşını veriyor. Durmadan yeni değişiklikler yapıyor. Bu gidişatın sonunun iyi olmadığını gördüğü için, önüne setler çekmeye çalışıyor.
Çünkü adliye koridorları bu tür davların dosyaları ile dolup, taşıyor...
Oysa inancımız defalarca israf etmeyiniz diye uyaran ilahi mesajları her zaman insanoğluna hatırlatmaktadır.
Irmaktan abdest alan arkadaşına,'' Suyu israf etmeyiniz...'' Uyarısında bulunan Peygamberin (A.S.) peşinden gidenlerin bu duyarsızlığını anlamak mümkün değil...
Fazla söze ne hacet, çöpe atılan yemekleri, ekmekleri, görmemiz bu gözler için sıradan bir manzara olmuştur...
Allah'ım sen bize acı, merhamet et... Akıl, fikir, iman nasip et...