Günümüzde insan ömrünün uzamasıyla birlikte, "yaşlılık" kavramı da giderek değişiyor. Peki, ihtiyarlık kaçta başlar? Bu sorunun cevabı aslında oldukça izafi ve kişiden kişiye değişebiliyor. Biyolojik olarak, ihtiyarlık genellikle 60/65 yaş ve sonrasında başladığı kabul edilir. Bu sadece bir rakamdan ibarettir ve herkes için de geçerli değildir. Bazıları için ihtiyarlık belirtileri daha erken yaşlarda ortaya çıkabilirken, kimileri için daha geç yaşlarda görülebilir. Bunun nedeni genetik faktörlerden yaşam tarzına kadar pek çok etkenin rol oynamasıdır.
Ancak, ihtiyarlık sadece yaş aralığıyla sınırlı değildir. Daha önemli olan, yaşlılıkla birlikte gelen fiziksel, zihinsel ve duygusal değişikliklerdir. Bunlar arasında fiziksel kırılganlık, bellek kaybı, insanın başını beleye sokan duygusal denge bozukluğu gibi durumlar da bulunur. Bununla birlikte, günümüzde ihtiyarlık algısı sürekli değişiyor. Artık yaşlılık sadece fiziksel bir durum olarak değil, bir yaşam dönemi olarak görülüyor. Emeklilik, hobilerle uğraşma, torunlarıyla vakit geçirme gibi aktivitelerle dolu bir dönem olarak kabul ediliyor.
Dün itibariyle 60 yaşını geçmiş biri olarak diyebilirim ki yukarıdaki yazdıklarımın birçoğunun benimle alakası yoktur. Bunu da tebessüm ederek yazıyorum. İhtiyarlıkla aramda en az 20 yıl var, ölümle ihtiyarlık farklı, o kapıda bekliyor, ona da her zaman hazırız Allah’ın izniyle.
Yaşlılıkla ilgili yazılarda genelde 50 yaşından sonra başarıya ulaşanların isimlerini sıklıkla okuruz. K. Kolomb Amerika'yı keşfettiğinde 50 yaşını çoktan aşmıştı derler. Pasteur kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaymış. Mimar Sinan, Süleymaniye Camisini bitirdiğinde yaşı 70, Selimiye Camisini tamamladığında ise yaşı 86 olmuştu. Yakın dönemde hayatı ellisinden sonra hep ödüllerle geçen Prof. Dr. Fuat Sezgin hocamız hep genç yaşadı, öldüğünde 94 yaşında idi. Prof. Dr. Aziz Sancar hocamız 2015 yılında 69 yaşında Nobel ödülü aldı, Allah ömrünü uzun, ilmini daim eylesin. Örnekler daha da çoğaltılabilir.
Gençlik, hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir. Hayattan vazgeçmiş nice gençler var, hiç yaşlanmaya niyeti olmayan genç ihtiyarların olduğu gibi. İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır. Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan ideallerinin yokluğu, hedeflerinin olmamasıdır. Seneler cildi buruşturabilir ama biten heyecanlar, yok olan ideallerdir ruhu kocatıp, buruşturan. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, hâlbuki hedeflerine götüren yolu yürümedikçe yaşlanırlar. İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün çöküş başlamıştır, o gün ihtiyardır.
60 yaşıma rağmen doğadaki güzellikleri görme yeteneğimi kaybetmemeye gayret ediyorum. İnsanların hırslarından dolayı neredeyse içinde yaşanmaz hale gelen şehrin bunaltıcı ortamından kaçıp benimle aynı fikirde olan dostlarımla Yüce Yaratıcının bize sunduğu doğanın güzelliklerine, dinlendirici ortamına sığınıyorum. Orada ulu dağlara bakıyoruz, kibre girme, alçak gönüllü ol diyor, ormana bakıyoruz yeşilliğinde huzur buluyoruz, gökyüzünün maviliğinde hafifliyor, bozkırın sonsuzluğunda ürperiyor, akan suda, derede, ırmakta, gölde, denizde canlanıyor, yeniden hayat buluyoruz.
İhtiyarlık kaçta başlar sorusunun cevabını aramaktan ziyade, onunla ilgili algılarımızı gözden geçirerek, yaşlanmanın doğal bir süreç olduğunu kabul etmeli ve yaşamın her anını değerli kılmalıyız. Huzur içinde sağlıkla kalın.