Seçim bitti, sonuçlarıyla iktidarı ikinci sıraya, muhalefeti de birinci sıraya oturtan bir seçim oldu. Kim kazandı, kim kaybetti? Görünüşte iktidar kaybetti. Muhalefet ise hiç beklemediği bir oranda aldığı oylarla ülkenin birçok şehrinde belediyeleri almış oldu. Seçim sonrası o kadar çok yorumlar yapılır ki, kimi kaybedeni yerden yere vurur, birçok kaybetme gerekçesi yazar, kimileri de yeni gelenlere yaranmak için methiye üzerine methiye düzer. Ben öyle yapmayacağım, gözlemlediğim kadarıyla seçim nasıl kaybedilir, onu yazmaya çalışacağım. Ekonomik sıkıntılar, emeklilerin mağduriyeti, göçmen sorunları, aday tespitinde ki yanlışlıklar gibi birçok etkeni seçim kaybetme gerekçesi sayabiliriz ama bazı konularda yapılan ısrarı anlamak gerçekten zor. Medyanın taraflı kullanımı, Cumhurbaşkanının sürekli sahada olma ısrarı.
Medyayı tek taraflı olarak kullanma ısrarı. Devlete ait medya ve iktidara yakın medya neredeyse hiçbir partinin propagandasına fırsat vermediği gibi muhaliflerin ne kadar eksiği gediği varsa hem de abartarak haberleştirdiler. Ne anlattıklarından kendileri de habersiz kimi yorumcuları aylarca milletin huzuruna çıkartıp papağan gibi tekrar ederek konuşturma ısrarı. Buna en güzel örnek ana akım medyanın baş aktörlerinden CNN Türk'te Tarafsız Bölge adlı programda 31 Mart’ta yapılacak seçimlerde Sivas değerlendirilirken başkan adaylarının yer aldığı listede Büyük Birlik Partisi (BBP) Sivas Belediye Başkan Adayı Adem Uzun’a yer verilmemesi idi. Yer vermedikleri kişi seçim kazandı hem de ezici bir çoğunlukla. Bugün olmuş bu kişiler o kadar yanıltıcı konuşma ve yorum yapmalarına rağmen, hiçbir şey olmamış gibi ekranlarda boş boş konuşmaya devam ediyorlar. Bu tayfayı merhum Abdurrahim Karakoç ne güzel anlatmış:
Onlar dâvâ derler dâvâyı satarlar,
Toprak tükenirse havayı satarlar,
Mecnun hallerine bakıp aldanmayın,
Menfaat görünce Leyla’yı satarlar!"
Cumhurbaşkanın sürekli sahada olma ısrarı. Bir şehre Cumhurbaşkanı geliyorsa o şehirde en az üç gün hayat felç oluyor demektir. Binlerce güvenlik görevlisi koruma refleksiyle adeta etten duvar örüyorlar, reise değil yanaşmak, seslerini dahi duyuramıyorlar ve inanılmaz güç kullanarak kaba da davranabiliyorlar. Başımdan geçeni yazmazsam olmaz. 2019 yerel seçimlerinde Cumhurbaşkanı yine Sivas’a gelecek günler önceden hummalı bir çalışma var. Onun geçebileceği yerlerde park etmiş araçlar bir gün önceden kaldırılıyor. Benim ev o zaman Öğretmenevi yakınında idi. Arabamın kaldırılma ihtimalini düşünerek uygun bir yere park etmiştim. Gece yarısı telefonum çaldı, mahallemizin muhtarıydı arayan, “arabanı çekiyorlar acele aşağıya gel” dedi. Uyku sersemliğiyle üzerime bir şeyler aldım hızla indim aşağıya. İki polis bir çekiciye talimat veriyor benim araba için “bunu da alın”. “Memur bey ben aracın sahibiyim, bakın muhtarda burada, götürmeyin lütfen!” dememe rağmen hiç dinlemediler, hatta görevli memura mukavemetten işlem yaparız diye birde tehdit ettiler. Araba gitti. O kadar sinirlenmiştim ki zamanın valisini aradım, üzgün olduğunu ama yapacak bir şey olmadığını şehrin tamamen Cumhurbaşkanlığı güvenlik birimlerince kontrol edildiğini söyledi. İş başa düştü gidip arabamızı kurtaralım dedik ve oğlumla birlikte İstasyon Caddesinde ki trafik şubeye geldik. Uzun bir kuyruk vardı, hepsi de benim gibi araçları çekilmiş, nerede olduğunu öğrenmeye gelmişler, alacakları bir makbuzla hangi otoparkta ise gidip alacaklardı. Bana sıra geldiğinde gecenin üçü idi, saat dört idi aracımızı bulduğumuzda. Sivas dışında Paşaçayırı denilen çamur deryası bir yerde yediemine teslim etmişler, park ve çekme ücretini ödeyerek aracımızı aldık eve geldik. Ertesi gün yıllardır hayranı olduğum, sürekli duacısı olduğum Reis Sivas’a geldi, bir medya mensubu olarak gitmedim, kalabalığı da, ne söylediğini de merak dahi etmedim. Bu kaos gittiği her şehirde yaşandı. 2024’te yine geldi, yüz binler toplandı denildi, ama sandığa yansıyan sadece % 29 oldu.
Bir önceki yazımda da dile getirmiştim liderliğin öneminden bahsetmiş, siyasetin ilkesizleştiğini, yozlaştığını yazmıştım. Dün alabildiğine geçmişi eleştiren ve milletin aleyhine olan ne varsa ortadan kaldırılacağını iddia ederek başa gelenlerin bugün aynı eleştirilere maruz kalacağını, ısrar edilirse kaybedeceklerini yazmıştım. Oyların %50’lerden %29’lara düşmesini teşkilatlara yüklemek gerçekten kaçmaktan başka bir şey değildir. Kendi tabirleriyle kimse layüsel, yani hesap sorulamaz değildir. Gün geliyor vatandaş sandık başında hesabı soruyor. Bu gerçeklikten kimse kaçamaz, hem iktidar hem de muhalefet için geçerlidir.
Kimse de kazandık diye sevinmesin önemli olan istenilmeyene dönüşmemek, hatalardan ders almak, aşkla çalışmak, hep taze hep diri kalmaktır. Bu vesileyle Sivas’taki yarışı önde tamamlayan yeni başkanımız Adem Uzun’a kendisine emanet edilen şehri mamur etmesi temennisiyle yeni görevinde başarılar diliyorum.