Dün TDV organizasyonunda iyilik ödülleri adı altında bir sunum gerçekleşti. Sayın Cumhurbaşkanımızın katıldığı ödül töreni dikkat çekti.
TÜM İNSANLARA MADDİ VE MANEVİ ANLAMDA İYİLİK YAPMAK, GÜZELLİKLER SUNMAK TAKDİRE ŞAYANDIR.
Eğer bu Devlet eli ile gerçekleşiyorsa, daha da dikkat çeker. Çünkü daha güçlü, daha geniş kapsamlı, muhtaç durumdaki insanlara ulaşma imkanı daha fazladır.
Bu da Ülkenin çok daha gelişmiş, güçlü ve zengin olmasından geçer...
Bu arada gönüllü yardım kuruluşlarının ne kadar önemli bir görevi üzerine aldıklarını söylemeden geçmiyelim. Dünyanın her yerine her türlü yardımı ulaştırmanın çaba ve gayreti içerisindedirler. Başkanlığını yapan kardeşimizin geçmiş yıllarda öğrencim olan KEŞKÜL derneğini de özel olarak anıyorum...
İHH, DENİZ FENERİ gibi kuruluşlar sivil toplum kuruluşlarının başını çekmektedirler.
Şimdi Devlet değişik zamanlarda açıkladığı rakamlarla resmi açıklamalar ile insanımızı bilgilendirir.
Geçen yıllarda, Devletin ilgili kurumlarının açıkladıklarına göre; gelir dağılımı dengesizliğinin biraz geçmiş yıllara göre, azaldığı bildirilmektedir. Bu sevindirici bir haberdir. Devletin yaptığı bu ataklardan sonra, Gönül ister ki; bu aradaki fark daha da azalsın. İnsanlarımız kimselere muhtaç olmadan hayatlarını devam ettirsinler. Ailesini, geçindirmek adına kimseye muhtaç olmasın. İnsanlar alın terlerinin kazancı ile hayatlarını devam ettirsinler.
Ancak, Pandemi, arkasından deprem felaketi, ekonomik kriz, bu durumu biraz yıpratmış gibi gözükmektedir. Bu da gelir kayıplarına karşı, yeni gelir kaynakları ilavesi bulma çabasıdır. Kira yardımı, çalışma ödeneği, geliri olmayanlara para yardımı, kimilerine yiyecek yardımı, SSK prim desteği... Sivil toplum örgütleri de bu sorumluluğu üzerlerine almışlardır. İnsanımız yardımseverlik alanında yarışma çabası içerisindedir... Ülkemiz için bu bir gurur vesilesidir. Dünyada örneği azdır...
Bu çalışmalardan büyük şehirlerde görev yapan devlet memurlarına ya da çalışanlara kira yardımı konusu hayata geçmemiştir. Artık büyük şehirlerde tek sorun vardır. Kira fiyatları. Aldı başını gidiyor. Bunu kim önleyecek? Belli değil. Normal bir dairenin kirası 20 bin tl nin çok üzerindedir. Yani tek maaşlı bir insan bu şehirlerde yaşayamaz. Hele asgari ücretli hiç yaşayamaz. Bir ailede en az dört çalışan olması gerekir. Şimdi asgari ücrete zam yapılamayacağı söyleniyor. Yahut emekli maaşlarında tatmin edici bir artış olmayacağı söyleniyor. O zaman ev kiralarının artış düzeyini yasalarla belirleyin. Böylece ev sahipleri ile kiracılar arasındaki huzursuzluk ortadan kalksın. Yani çözümü Devlet üretsin… Şu an adliye koridorları kira meselesi ile sorununu çözmek isteyenlerin dosyaları ile doludur. Mahkemeler, aylarca sürmektedir.
Buna bağlı olan kayıt dışı ise devam etmektedir. Piyasanın ateşi, gereksiz zamlar ve ev kiralarının yüksek oluşudur...
Lojmanlar sorunu ortadan kaldırılmak yerine Devlet daha da fazlalaştırarak büyük şehirlerdeki çalışanını koruma altına almalıdır. Yahut bu lojmanları makul fiyatlarda kiraya vermelidir. Bugün tam tersine lojman yapımı fazlalık olarak görülmektedir.
Bu sıkıntılara rağmen sevindirici gelişmeler de olmaktadır. Devlet eli ile kapanma döneminde sıkıntı yaşayan esnafa ve dar gelirliye, yardım imkanları seferber edilmiştir. Amma yeterli amma değil. Ancak, niyet halistir. Ya bu imkan Devlette olmasa idi, o zaman ne yapardık? Eskiden yaşanan nice olumsuzluklar hafızalarımızda yer etmektedir.
Bir başka sıkıntı emekliler için tatmin edici bir zam oranının hayata geçirilmemesidir. Hala bu sorun ortada durmaktadır.
Bilinen bir gerçek de şudur. Ülkemizde sağlık hizmetlerinden tüm gelir guruplarının ücretsiz yararlanma gerçeğidir. Bu küçümsenmeyecek bir olaydır. Sonuçta böyle bir olay ücretli olsa idi, insanımız çok madur olurdu. Bu da insanımıza dolaylı bütçe katkısı demektir. Ek bir gelir gibi algılanabilir. Ciddi bir katma değerdir. Bugün sağlık hizmetleri, her türlü takdirin üzerindedir...
Dar gelirliler için, bu beklentiler; eğitim, sağlık, barınma ihtiyaçları devlet tarafından karşılanana kadar, desteklenene kadar durmadan devam ettirilmeldir. Bu konuda yeni tedbirler ortaya konulmalıdır.
Yine aynı Devlet kurumunun belirttiğine göre, Bu Ülkede yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip olan aile sayısı toplumun % 15 ini oluşturmaktadır. Yaklaşık bir rakamla altıda biri demektir. Bu kadar yoksulluk sınıra sahip bir Ülke vatandaşlarının olduğu bir yerde; insanların gözlerinin önünde her türlü yiyeceğin reklamını yapmak hangi kurala sığar. Büyüklerimiz göz hakkı, derlerdi. Hadi aile büyükleri akıllı ve mantıklı düşünerek o, reklamı yapılan yemeklere ulaşamayacaklarını bilirler amma, çocuklara ne demeli… Erişemeyecekleri her türlü ürünün reklamı yapılırken o çocukların yaşadıkları olumsuzlukları hiç mi düşünmezler? Bir an olsun kendi çocuklarının aynı durumda olduğunu düşünseler, bu abartılı reklamlara bir son verirler.
Hele TV sunumlarında çeşitli, çeşitli yemek tarifleri... Sanki ortada bir yemek yarışması olayı var... İnsanların o nimetlere erişip erişemedikleri, düşünülmeden yapılan anlamsız yayınlar...
Görsel medya, Yapmış oldukları yayınlarla neleri özendirdiklerini, neleri yıprattıklarını, hangi olumsuzluklara sebep olacaklarını akıllarından hiç mi geçirmiyorlar? Benim TV’min seyredilme oranı yükselsin ve bende reklam pastasından en büyük dilimi alayım, mantığı ile; nice insanların hayallerini yıktıklarını, geleceklerine ait arzularını yıprattıklarını, hele, hele küçücük yavruların ağızlarını nasıl sulandırdıklarını, onların beyinlerinde oluşturdukları tahribatları anlamazlar mı? Bu bir sosyal travma oluşturma çabası gibi algılarım. Yazıklar olsun...
Birde sağlıklı beslenme ve diyet yayınlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir yanda açlığını giderme ve temel ihtiyaç maddeleri ile kendilerini beslemek durumunda olan insanlar, öbür yanda fazla yiyerek doyuma ulaştıktan sonra aşırı şişmanlıktan nasıl kurtulursunuz yayınları… Çöpten ekmek toplayan veya başkalarının yardımı ile; açlığını gidermeye çalışan insanlara mı üzülesin, Fazlaca yiyip bu kilolardan nasıl kurtulabilirim, çabası gayreti içerisinde olan insanlara mı?
Yine Tv yayınlarında insanlar ayaklarına giyecek ayakkabı bulamaz iken, kimi magazin programlarında yüzlerce ayakkabıya sahip olan insanlarla porogram yapılması akıllara zarar bir durumdur. Sosyal barışı zedeler. İnsanlar çok zengin olabilirler. O eşyaları almak ta hakları olabilir. Ancak bu konuda dikkat etmek gerekir. Zaten TV dizilerinde zengin ve konforlu hayatın reklamı yeteri kadar yapılıyor. Ülke gerçeklerini anlatan dizileri bulmak çok zor. İnsanları hayal peşinde koşturan temaları işliyorlar. Görsel konforun en güzelleri takdim ediliyor. İnsanımız hayretle izliyor.
Bir de kafamı kurcalayan bir soru. Bu Ülkede bu kadar maddi sıkıntı var iken birilerinin birikimlerini, tasarruflarını, paralarını ‘’Ben yiyemiyorum sen ye’’ mantığı ile, daha fazla kazanç sağlayacağını vaat eden insanlara kaptırmalarıdır. Üstelik bu durum hayatın normal bir akışı gibi her an devam etmektedir. Yaşananlardan ibret te alınmıyor.
Memleketimde biliyorum ki, yüzlerce sivil toplum örgütü hayırseverlerin desteği ile insanımıza yardım yapmada yarışmaktadır. Dayanışmanın, paylaşmanın, bölüşmenin, en güzel örnekleridir. Yaklaşan KURBAN Bayramı nedeni ile yardımlar daha da ileriye taşınacaktır. Bu gurur duyulacak bir durumdur. İnsanımızdan ALLAH razı olsun…
Devlet Millet elele vererek bu sıkıntıların da altından kalkacağımıza inanıyorum.
İnsanların sorumluluğunu yerine getirdiği, daha mutlu, daha huzurlu olduğu nice günlere…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?