"Sene bilirim ki 1948.
Nerden bilirim hemşehrilerim çünkü Yüce Kudretli TANRIM, bu cılız bedene güçlü unutulmaz bir hafıza bahşetmiş. Ona şükürler olsun…
TANRIM şahit ki yokluk her yerdeydi.
Kör olası o yokluk. Kapısı kitli kalası çaresizlik…
SİVAS Bezirci Mahallesi BİRLEŞMİŞ MİLLETLER gibi idi.
TÜRK, ERMENİ, KÜRT, ÇERKEZ, ÇEÇEN, GÜRCÜ, ROMAN vardı.
Herkes kardeş gibi idi.
YOKLUK çoktu amma, paylaşmalar vardı. Bir komşuda bir şey yok ise hemen öbür komşuda tedarik edilirdi.
Kurban olduğum garip anam MANUŞAK GELİN, iyi bir çorba neyim pişirince bir “sahana” koyar, yaşlı olan komşularımıza salar idi benimle. Onlar da bize salar idiler…
Kimse kimseye hor hakir bakmaz, TANRININ emaneti olarak görür idi herkes kendi komşusunu.
Karakış Sivas´ı kavuruyordu. Kıştı, soğuk keskin idi ki hafızam öyle der.
Bizim BEZİRCİ MAHALLESİ’nde kavaklar bile çatlayacaktı ayazdan.
Kıyı evlere kurtlar bile inmiş, YENİHANLI Abidin Emmi’nin 2 köpeğini parçalamışlardı bile…
Gece erkenden yatıyorduk. Gariban anam MANUŞAK HATUN, “ayaklı başlı yatırıyordu” bizi. Fakirliğin gözü kör olsun döşek mi vardı sanki?
Abeyim ŞAHİN, ben bacılarım ayaklı başlı yatıyorduk. Bir “yün döşekte 4 kişi” yatmakta idik.
Anam KEMAHLI MANUŞAK Hatun, çok vakit ağabeyim ŞAHİN’i alır idi koyuncuğuna. Belki de kurban olduğum koca TANRIM, onu ilerde alacaktı da anamın koklamasına fırsat eyliyordu.
“Kılıç gibi kış” derdi anam. Babam da kışın iş tutardı ne bulursa.
Anam mahallede çok sevilirdi. Herkes anama saygı duyar akıl sorar idi.
KEMAHLI MANUŞAK BACI diye herkes ünler idi.
Anam da yaman bir kadın idi. Elinden her iş gelir idi.
Koyun kırpar, Gözer yapar, Kalbur yapar, Yorgan Sırır, Heybe yapar, Palan yapar daha ne sayayım say say bitmez.
Yemekleri de yenir idi.
SİVAS yemeklerini çok güzel yapar idi. Hatta küçük yaşta KEMAH’tan geldiği halde KEMAH yemeklerinde de iyi idi.
Şimdi yemek mi yapan kaldı ki?
TANRİM şahit ki yokluk her yandaydı.
Ama biz bacılarımla ben o küçük odada “mazaratlık” ediyorduk. Yokluk umurumuzda mıydı ki.
Anamın “bacılığı” Ayşe ablam akşam koşarak geldi eve.
Kara havadis çöktü eve.
Yamaçtaki evde duran ŞERİFE TEYZE´nin tek oğlu, üç kızın tek kardeşi Hasan Hüseyin abi, ADANA´da vefat eylemiş.
ADANA´ya çalışmak için gitmiş. “Tel gelmiş” dedi Ayşe abla…
Anam koşarak AYŞE ablaya katılıp gitti.
MATEM çöktü BEZİRCİ MAHALLESİ´ne.
Ağaçlar bile inim inim inlediler sanki. Kargalar bile sukut eylediler.
Ben de anamın peşine düştüm gittim.
Ağıtlar SİVAS´ı yokladı. ŞERİFE TEYZE öyle yandı ki herkes yandı sanki.
Devlisi gün “cenaze geldi”…
Herkes hüzünlendi. TÜRKÜ, KÜRDÜ, ERMENİSİ, ÇERKEZİ mateme büründü.
O zamandan bilirim ki “acının milliyeti yok imiş acının ırkı yok imiş…”
Defnetti ulu kişiler.
Gelenler, duyanlar çok oldu.
Anam mutfak işine baktı. Kara kara tencerelerde yemekler pişirdi o eve götürdü.
Uzaktan yakından gelenler ağırlandı.
Anam “BİR BAŞ İKİ ELE HÜKMEYLER” der ve işi tutardı.
Üçüncü gün için anam akşamdan helva için “bacılıklarıyla sözleşti”.
Adettir SİVAS’ımızda un helvası. Hala var mıdır bilmem?
Kurban olduğum garip ANAM, öyle bir UN HELVASI yaptı ki dillere destan. Yiyen bir daha yedi…
Sımsıcacık un helvası yiyen yiyene. Kokusu mahleyi sardı…
SİVAS’ta yas 3 gün olur.
Gelen giden eksik olmaz. Anam 3 gün hizmet eyledi. Helva yaptı, temizlik yaptı, durmadı hiç.
Ben de anamın “yumuşlarını” tuttum. Gelen giden bitti. Biz eve döndük.
Birkaç gün sonra ŞERİFE TEYZE elinde bir “çıkın” ile geldi. Anama sarıldı ağladı. Anam da ağladı.
Ben küçüktüm o zaman ağlayamamıştım ama aha şimdi bu yazıyı yazarken o anı anımsıyorum ve şimdi AĞLIYORUM… Gözyaşı borcumu ödüyorum.
Şerife Teyze anama dedi ki “Sağolasın Mor Belikli Gelin, koştun durdun. Sen “düşman tokmağısın”. “Dar zamanda insan yanındasın” dedi. (SİVAS´ta, dar zamanda her işe koşan, elinden her iş gelene DÜŞMAN TOKMAĞI denir hemşerilerim.)
RABBİM seni “uşaklarına” bağışlasın dedi. Anam ağladı, Şerife Teyze ağladı. ŞERİFE TEYZE çıkınından çıkardığı belki de maddi tek varlığı “OYALI YAZMAYI” dillere destan GELİN MANUŞAK HATUN´un başına sardı. Anam da elini öptü.
(SİVASLI hemşerilerim umarım başınızı ağrıtmadım…Hepinize AMERİKA´dan selamlar gönderiyorum . Küçüklerin gözlerinden öperim… Hanım evlatlarımın, bacılarımın hatırlarını sual ederim… SİVAS´ımın dağına taşına selam EDİYORUM.)"