Evet en önemli konudur. Helal lokmanın boğazdan geçmesi. Hem kendimiz için, hem ailemiz için...
En çok şikayetçi olduğumuz helal lokma kazanımı ve tüketimi konusunda özen gösteremedik. Ne alışveriş yaptığımız yerlere dikkat ettik. Ne faize, ne Emeksiz kazanmaya... Hep çuvalladık...
Belirlediğiniz hedefe ulaşmak için; her yolu mübah saydık. Bizim dışımızda inancımıza uymayan insanların kullanım alanlarını tercih ettik. Onların kullanım alanlarına girmekten zevk aldık. Kendi yaşam alanlarımızı, çevremizi oluşturamadık. Kendi alışveriş alanlarımızı oluşturamadık. Helal alışveriş merkezlerini ciddiye almadık, yeteri kadar araştırmadık. Adam sende, deyip geçtik.
Hep başkalarının oluşturdukları alanlarda; esir gibi, yabancı gibi, dolaşır olduk. Domuz eti satılan yerlerden alışveriş yapar olduk. Hatta ürünlerini tükettik. İlahi mesajı önemsemedik... Başkalarının yapmış olduğu yanlış uygulamaları açıklar olduk. Bizler, doğrusunu yapmayı, helal gıda üretmeyi hedefe koyamadık. Onlar ise; hakim oldukları bu alanlara bizlerin zorla girme çabasından hep rahatsız oldular. Bu rahatsızlık bile; bizi uyandıramadı.
Israrla alışveriş konusunda gereken özeni gösteremedik. Dini inançlarımızın, örf ve adetlerimizi, milli değerlerimizi aşağılayan firmaların ürünlerini, böbürlenerek sırtımıza geçirdik..
Yahudi malımı değil mi? Diye sormadık. Milli damgalı ürünleri tercih etmedik... Kendi inancımıza uygun mekanları, alanları, zeminleri oluşturamadık. Beceremedik. Hazır başkalarının kullanıma açtığı alanlara girmeye çalıştık. Öyle yaparak, avunduk... Heyhat, bizim sosyal hayat alanlarımız, çevrelerimiz, mekanlarımız nerede? Diye sorgulamadık. Sorunu çözmek için; kafa yormadık. Prangalı esirler gibi davrandık...
Çocuklarımıza ideal meslek kazansınlar diye; maddi manevi destekler verdik. Amma, öncelikle onlara; insan olmaları gerektiğini, adam olması gerektiğini öğretemedik. Helal lokma kazanmanın önemini onlara anlatamadık. Üstelik senelerce başkalarının hakkını çalan insanları onlara örnek gösterdik.
Bize göre eğitim açısından başarılı diye takdim edilen okullara çocuklarımızı; koşarak gönderdik. Eğitim açısından başarılı olduğu iddia edilen; O, okulların ahlak ve maneviyat durumu nedir? Diye sorgulamadık. Oğlum-kızım, falan meslek sahibi olsun da; ne olursa olsun, mantığı ile hareket ettik. Meslek sahibi olsun ama mutlaka helal kazanç elde etsin demedik!
Baş örtülü annesinin yanında kızımızın neden başının açık olduğunun hesabını dahi; kendi kendimize veremedik. Adam sende dedik, geçtik... Hep Diyaneti ve din adamlarını suçladık... Koca bir dinin yükünü onların omuzuna yükledik... Düğünlerimizi, derneklerimizi, kendi inancımıza uygun hale getiremedik.
Çözümler, değil; ekonomik alanda bile; çözümsüzlükler ürettik. Dini de Diyaneti de camiye hapsettik. Sosyal hayatın içerisine bir türlü inanç değerlerimizi yerleştiremedik. Hayatımızın kırmızı çizgilerini inancımızla belirleyemedik... Cami dışındaki hayatımızı hep başka değerler yönlendirdi.
Yine bedavacılığı tercih ettik. Bütün bunlara rağmen, kurtarıcı aradık... Kimi zaman siyasette, kimi zaman tarikatta... Asıl kurtarıcılık yükünün bizim omuzlarımızda olduğunu unuttuk.. Ucuzluğa soyunduk, sorumluluktan kaçtık... Doğruyu sorgulamayı bile; unuttuk... Çünkü, biz her şeyi biliriz... Biz, suçsuzuz.. Biz Deviz... Suçlu hep başkasıdır, dedik... Bütün bu olumsuzlukların temelinin haram lokmanın boğazdan geçtiği zaman, olması ihtimalini aklımıza getiremedik. Faiz demeden, emek sarf edilmemiş kazanç demeden, yedik, yuttuk... Bedava hayatı gençlerimize örnek gösterdik. İş yerlerimizin bize emanet edildiği gerçeğini görmedik. Oradan elde edilen gelirler ile, ailemizi beslediğimiz aklımıza gelmedi.
Mesaimizin çoğu zamanını; inanç sistemimize uygun bir şekilde değil; zamanın ve zeminin uygun şartlarına göre; düzenledik. Kısacası, mevcut sistemin çepeçevre bizi kuşatmış haline; isyan edemedik. Dışarıdan bizi gözlemleyen insanların, görüş ve düşüncelerine göre; uygun hareketler yapmaya başladık. Acaba ne derler? Sorusuna karşı vereceğimiz cevap hep ağır geldi. O, ne derler, sözü sosyal hayatımızın alanlarını belirler oldu.
İşte o zaman savrulduk... Helali, haramı gözetemez olduk...
Sonuç;
Haram kazanılan aş aştan sayılmaz.
Allah için akmayan yaş yaştan sayılmaz...İlkesini ıskaladık...