Uzun zamandır şehrin gündeminde olan bir konu Aziz Vlas. Son olarak epeyce bir masraf yapılarak hatırasına birde anıt yapıldı. Kimler öncülük etti, kim kabul etti, kimler yaptı? Sivas’ın geleceği açısından derinlemesine irdelenmesi gereken, ders çıkarılacak önemli bir konu.
Azizlik kavramı Hıristiyan dünyasında kilisenin tekelinde olan onlara göre kutsal bir kavram. Aziz ya da azize neredeyse peygamberleştirilmiş kişilerdir. Onlara göre yeryüzünde Tanrı'nın müjdesini, ihsanını, inayetini temsil ederler ve yaşayanlar için Tanrı katında aracılıkta bulunabilecek, şefaat edebilecek inancıyla yüceltilen ve yetkili kilise organlarınca kutsal/aziz ilan edilen kişilerdir. Bizde de buna benzer yaratıklar çıkar ama bizde bunu tescil eden kilise benzeri merciler yoktur. Bizde daha çok yüzeysel inanç sahipleri birini yüceltir, uydurulan menkıbelerle birisi, insanüstü kutsal bir varlık haline getirilir. Daha sonra da şeyh uçmaz, müridi uçurur. Bunların tamamı inanç akidemize uymayan, şirk olan insani sapkınlıklardır. Şimdi bizdeki uyduruk azize ve yapılanlara dönelim.
Burada bir azizin yattığını kim söyledi? Fazla uzağa gitmeye gerek yok, diyenlerin çoğunu tanıyoruz; yakınımızda olan, kendini akıllı zanneden, sözde bu şehrin yerlileri olduklarını iddia eden, her dönemin adamı denilebilecek ve omurgasızlık sorunu yaşayan zavallılardan başkaları değil. Sayıları çok değil ama etkileri bugün yaşadıklarımıza bakarsak çok. Bunlar şehir kültürünü, estetiğini savunurlarmış gibi yaparlar, bol bol nostaljik fotoğraf, uydurma hikayeler paylaşırlar ama şehirde en büyük bozulma da bunlar aracılığıyla olur. Babalarından kalan konağı, alacağı birkaç daire karşısında şehrin estetik katillerine gözlerini kırpmadan verirler. Gariban köylüden haraç mezat tarım toprağını alıp, imar düzenlemesi yaptırarak ucube yapılar olan villalarda keyifle otururlar. Kirli mekânlarda şehirle ilgili güya kaygıları varmış gibi işkembeden fikirler üretenlerde bunlardır. Bunlar belli boncuk, çok meziyetlerini anlatmaya gerek yok, çoğumuz tanıyoruz. Kızgınlığımız bunlara inanalara.
Olmayan bir mezarı önce Kale Camii yakınında olduğunu iddia ettiler, kabul görmeyince Gök Medrese karşısında var olan ve halkın “Göz Evliyası” olarak kabul ettiği mezara musallat oldular. Burada anıt mezar yapılırsa batıdan inanç turizmi nedeniyle milyonların geleceği yalanıyla kamuoyu oluşturdular. Hepsi yalan. İnanç turizminin artacağına yönelik iddiaları da yalan, mezar yerinin azize ait olduğu da yalan. Biraz araştırma yapıldığında, Hıristiyanlıkta azizlerin ve azizelerin anıt mezarları, genellikle kutsal alanlar olarak kabul edilir ve bu mezarlarda bazı tipik unsurlar bulunduğu görülür. Yapılan kazılarda ortaya çıkan bu unsurlar, Hıristiyan inancının, azizlerin ve azizelerin kutsallığına dair sembolik ve dini önemi yansıtır. Neler çıkar kazılardan? Azize ait kutsal sayılan eşyalar, haçlar, ikonalar, madalyonlar gibi dini semboller, el yazması İncil sayfaları, dua kitapları veya azizle ilişkili diğer dini metinler. Bu metinler bazen deri, parşömen veya papirüs gibi malzemelere yazılmış olabilir. Mezar odalarının duvarlarında, azizi veya azizeyi tasvir eden freskler veya mozaikler bulunabilir. Bu tasvirlerin birçoğu, azizin hayatından sahneleri veya mucizelerini gösteren dini sanat eserleridir. Şarap veya kutsal yağ için kullanılan kaplar, lambalar ve diğer seramik veya cam eşyalar. Mezarların yakınında veya içinde, dönemin sikkeleri de bulunabilir. Bu sikkeler genellikle mezarın tarihlendirilmesine yardımcı olur. Bunlardan hangisi çıktı, Allah aşkına birisi de dese ki evet, şunlar da çıktı. Yok. Çıkanların birçoğu Gök Medresenin devamı olan Selçuklu kalıntıları.
Konunun muhatapları fazla zaman kaybetmeden kazı sonucu elde edilen somut bilgilerden yola çıkarak malum kendi çıkarları peşinde koşan farfara ekibinin uyduruk inanç turizmi palavrasına dur demesi ve yapılan tesisi Gök Medresenin müştemilatı olarak tescilletip, hizmete sunmalıdır. Bunun dışında yapılacakların ne ilimize, ne ülkemize ne de milletimize zerrece faydası olmayacaktır.