Talha Gurbetçi

Talha Gurbetçi

NECİP FAZIL KISAKÜREK SİVAS KONFERANSI 2

Artık, zaman geçmiş, akşam olmuş, bizim de; ümidimiz kesilmişti. Oturduğumuz yerden tahminler yürütüyorduk. Tahminimize göre; Ankara’ dan uçak aktarması gerçekleşmeyip, iptal olunca; Necip Fazıl Bey de İstanbul'a döndü diye, düşünmeye başladık. Bu değerlendirmeler içerisinde, bizi en çok rahatsız eden şey; halka ne diyeceğimiz? idi. Çünkü, o kadar reklam yapmış ve hazırlanmıştık. Kara, kara düşünüyorduk. Konferans cumartesi günü idi. Bir de genel merkezi arayıp onların fikrini sormak istiyorduk. Alternatif, programlar, yapmayı planlıyorduk. Öyle ya; sinema tutulmuş, her türlü masraf yapılmıştı. Üstelik sinema yaklaşık iki bin kişiye yakın insan alabiliyordu.

Aniden beklenmedik bir şey oldu. MTTB Sivas şubesinin yeri gayet mütevazi hal esnafının bulunduğu 3. katta bir yerdi. Gençlere göre düşünüldüğünden o kadar fazla lüks bir yer değildi. Saat 8, 9 civarında MTTB' nin merdivenlerinden babamın çıktığını gördük. O dönemde babamın o yeri bilmesine rağmen; içerisine hiç girmediğini ve oranın içerisini hiç bilmediği bir yer olduğunu düşünürseniz, o günün şartlarına göre; Babamın oraya gelmesi orada oturan arkadaşlarla birlikte, beni de heyecanlandırmıştı. Tedirgin olmuştuk. Hepimiz ona doğru yöneldik. Babam bizim heyecanımızı görünce; Hele durun evlatlarım... Hayırlı bir haberle geldim, diye bizim heyecan yapmamamızı istedi. Akabinde bizim eve Necaattin' nin telefon ettiğinden bahsetti. O dönemlerde, biz TCDD lojmanlarında oturuyor olmamızdan dolayı; telefonla şehirler arası görüşme imkanı vardı. Telgrafla iletişim kurma imkanı vardı. Neyse Necaattin, Kayseri’ de tren durunca; İstasyondan bizim evi aramıştı. Çünkü, O günün şartlarında bir PTT şubesine giderek, yıldırım telefon etmek istediğini dahi belirtse; kısa zamanda konuşma imkanı yoktu. Üstelik tren istasyonunda O, imkan hiç yoktu. Telefon ise, zaten herkeste olmayan bir imkandı. O nedenle, Necati, bizim yakın arkadaşımız olduğu için, DDY, nın telefon imkanı aklına gelmiş. O, günün şartlarında DDY nın böyle bir imkanı vardı. Bizim ev lojman olduğu için; bizim evde de, telefon vardı. Evi arayınca, Babama konuyu söylemişti. Bunu da, tarihe not düşmek için, belirtelim. Babama Doğu ekspresi ile Necip Fazıl Beyi beraberinde getirdiğini, bize haber vermesi gerektiğini söylemiş. Babam bunları nakledince; orada bulunan az sayıda arkadaş birden yerlerinden fırlayarak heyecanla bağırmaya, sevinç çığlıkları atmaya başladılar. Kulaklarımıza inanmıyorduk. Herkes heyecanını değişik şekillerde ifade ediyordu. Necip Fazıl Bey, Necaattin ile birlikte, ekspresle geliyordu. Bir anda her şeyi ile biten ümitler, yerini heyecana bırakmıştı.

Kısa bir heyecan ve sevinç gösterisinin ardından ne yapacağımızı planlamaya başladık. Bizim gençleri hemen toplamaya başladık. Zaten önceden onların haberi olduğu için; hazırlıklı idiler. Gençlerden bir kısmını istasyona gönderecektik. Necip Fazıl Bey, trenden iner inmez; orada karşılama yapacaklardı. Ama kar yağışının devam ettiği soğuk bir günde nasıl becerecektik, bilmiyorduk. Henüz Sivas’ da Üniversite gençliği olmadığı için; lise öğrenimi çağındaki gençlere nasıl ulaşacaktık. Üstelik zaman da dardı. Bu arada sonradan öğrendiğimize göre; Ankara' dan uçağın kalkmayacağını öğrenince; Necaattin Çelik Bey, Necip Fazıl Beyi ikna ederek onu trenle, Sivas‘a ulaştırabileceği garantisini vermiş ve onunla birlikte yola çıkmış, idi. O arada tren garında bulunan Eski Akıncılar Derneği başkanlarından Rahmetli Mehmet Tokmak beyin, yardımı ile; biletini alarak trene bindirmişlerdi.

Bütün hazırlıklar tamamlandı. Her şey gözden geçirildi. Kısa bir zaman kalmasına rağmen; çok uzun bir süre gibi beklemeye başladık. Aynı zamanda kendilerini OTEL KÖŞK te misafir edeceğimiz için; bir grup genci de otelin önüne yerleştirmiştik.

Beklenen an geldi tren saat gece bir sıralarında istasyona geldi. Necaattin Beyin refakatinde, Üstat trenden iniyordu. Temizliği ve saflığı anlatan bembeyaz bir kar yağışı altında; Lapa, lapa yağan karla birlikte; Sivas'a ilk adımını atıyordu. Şairlere yakışır bir hava vardı. Kendisinin de sonradan ifade ettiği gibi; Bu koca şehre, Sultan şehre niye bu zamana kadar gelmediğini sorguluyordu. Sivas' ı sevmişti. Nihayet trenden iner inmez, orada organize ederek topladığımız gençler büyük bir coşkuyla trenin arka bölmesinde bulunan yataklı vagondan kendileri, inerken hep bir ağızdan heyecanlı ve yüksek bir sesle bağırıyorlardı: ÜSTAD,ÜSTAD, ÜSTAD.., Rahmetli Üstad, bu karşılamayı çok sevmişti. Anlatılan o dur ki; yolculardan bazıları da bu heyecanlı tezahürat sayesinde Üstad kelimesini üskat anlayarak orada ne var diye gençlere sormuşlar…, rivayet...

Nihayet yolculuk ekibi Otel Köşk' ün önüne de geldiği zaman; yine otelin önünde bekleyen orada oluşturduğumuz, gençler de büyük bir coşku ile tekrar; ÜSTAD,ÜSTAD, ÜSTAD..,diye bağırmaya, tezahürat etmeye, sevinmeye başladılar. Misafir edeceğimiz, Otele gelmiştik. Bu görsel o günün şartlarına göre hazırladığımız afiş...

getattachmentthumbnail.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Talha Gurbetçi Arşivi