NELERİ KAYBEDİYORUZ ? AMA EN ÖNEMLİSİ İNSAN GÜCÜMÜZ!...
Bir ülkenin gelişmişliğinde en önemli unsur yetişmiş insan gücüdür. Bu gücü sağlamanın yolu öncelikle toplumun aldığı, genele dönük, eğitim süresini uzatmak ve onun niteliğini yükseltmektir.
Türk toplumunun ortalama eğitim süresi 7 Yıl iken Almanya´da 13 Yıldır. Bu durumumuz gözönüne alındığında ülkeler arası gelişmişlik endeksinde yerimizin 72. Sırada olması şaşılacak bir sonuç değildir.
Eğitim alanında öğrenci başına harcamalarımız batılı ülkeleriyle mukayese edersek ancak onların yarısı kadardır. Birçok şehirde bol bloklu Toki Konutları yapıyoruz ama Öğrencilere ortalama standartta bir blok ayırıp da bir yurt oluşturamıyoruz. Gençlerin doğru, yeterli beslenmelerini sağlayamıyoruz. Başını sokacak yer bulamayan, karnını doyurmada zor şartlara düşen gençlerimizi eğitim alamadan kaybediyoruz. Yahut da geleceğin teröristlerini, vatan hainlerini yetiştirecek, devlet konrolünden uzak ışıksız evlere mecbur ediyoruz.
Diğer taraftan; toplumumuzun öz verileriyle, fedakarlıklarıyla bir seviyeye getirdiğimiz milyonlarca gencimiz, yetişmiş insanımız, adaletli, liyakata dayanan esaslarla değerlendirilemiyor, çoğu devlet imkanlarından dışlanıyorlar.
Yakın çevremden biliyorum, basından takip ediyorum. Taraflı tutumlar nedeniyle devlet olanaklarından dışlanan gençlerimiz, yüksek standartta yetişmiş insan gücümüz yurt dışına kaçıyor. Üniversiteden akademisyenler, doktoralı gençlerimiz, kendine güvenen, dünyanın her yerinde iş bulacak değerlerimiz kaybediliyor. Ülke hizmetine hazır gücümüz yaban ellerinin kucağına atılıyor, en büyük, endeğerli sermayemiz, insan sermayemiz kaybediliyor.
O gençleri, akedemisyenleri kaybederken ülke; bilimsel aktivitelerini, uluslararası ilişkisini, etkinliğini, itibarını kaybediyor. Ülke bilimsel çatı direkleri birer birer çekiliyor.
Bu duruma umusamazlıkla bakmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Çıkış yolu; dürüst, hukuk ilkeleriyle yürütülen, liyakata dayanan yöntemlerle insan gücümüzü ülkemiz içinde değerlendirmektir. Onlardan faydalanmak her idarecinin vicdani, ahlaki görevidir ve bu görev günümüzde acil bir görev halini almıştır.
Gençlerimizi, yetişmiş insanlarımızı cephede kaybediyoruz bir de cephe gerisinde kaybetmeyelim.