Gündemimiz o kadar yoğun ki; geleceğimizin teminatı olan gençlere; ayırdığımız zaman, yetersiz. Bu söylediğim bahane; kimileri için, gerçekten doğru bir tespittir. Kimileri için ise; gerçekten bahanedir. İş hayatımız, günlük yaşantımız, koşuşturmalarımızın arasında; bir gençlik elimizden sabun gibi, kayıp gidiyor. Her türlü bağımlılık oluşturan maddelerin kullanımı, on üç yaşlara düşmüş. Ahlak dersen? Ne kadar var, derim. Sorumluluk, değerlere bağlılık, onlara sahip çıkma gayreti, aranılan vasıflar. Velhasıl, durum pek de, iyi değil. Bunu zaman, zaman Ülkeyi yönetenler de; ifade ediyor.
Sözde Aile, Okul, çevre işbirliği oluşturulacaktı. Olmadı?
Aile, duyarsız. Topu Okula atıyor. Resmi kurumlardan yardım bekliyor. Çevre, bildiğiniz, gibi. Etrafımızı olumsuz şeyler, kuşatıyor.
Şu anda bu işi, resmi olarak, yapan tek kurum, okuldur.
Milli ve manevi değerlere bağlılık, gittikçe zayıflıyor. Bir MİLLETİ meydana getiren ortak unsurlar; bellidir. Gençlerin yetiştirilmesinde; bu ortak unsurların öncelikli olarak; gençlere, uygulamalı bir şekilde verilmesi gerekir. İyi davranışlar içerisinde olan, önder ahlaklı, sorunsuz, görevini yerine getiren gençler; büyük ödüllerle teşvik edilmesi gerekir. Öğrencilik yılları; bu tür davranışların hayata geçirildiği ve bu tür davranışlar içerisinde olan gençlerin; geleceğine yönelik büyük ödüllerle taltif edildiği yıllar olmalıdır. Başarılı ve değer yargılarına sahip; Ahlaklı gençlerin, ciddi olarak Kazanılması için, uğrunda çaba sarf edilmesi gerekir, bu uğurda, büyük ödüllerle taçlandırılmaları gerekir. Örneğin, sınavsız ya da; daha az bir puanla istediği fakültelerde, okuma imkanının verilmesi, karşılıksız burs temini, gibi...
Bir toplumun en önemli unsurlarından birisi insan ilişkilerinin düzgün olması gereğidir. Sosyal hayat içerisinde, önemli bir yer tutan ilişkilerin bozulması hayatın kendini direkt ilgilendirecek olumsuzlukların ortaya çıkmasına neden olur. Her zaman güvenilir, adaletli, emanet ehli, kimseye zarar vermeyen, insan haklarına saygılı, insanca yaşamanın gereğini yerine getiren insanların oluşturduğu toplumlar; daha az problemli ve daha az sorunların yaşandığı toplumlar olmuşlardır. Topluluğun ve sosyal hayatın asıl unsuru düzgün insandır. Ne zaman bir toplumda, insani unsurlar; yaşanır olmaktan çıkmış ise; o, toplumun bir- çok mekanizması bozulmuş demektir.
Biz kendi toplumumuzda bunu sağlamak adına; Aile, çevre, eğitim kurumları, birlikte çalışma yapmaktayız. Doğal olarak, sosyolojik açıdan toplumu meydana getiren bazı ana unsurlar üzerinde; yeteri kadar etüt ettiğimiz söylenemez. Örneğin bu ana unsurlardan, Dini eğitimi ne kadar alabiliyoruz? Gelenek, adet ve göreneklerimizi korumak adına, çabamız ne kadardır? Bir toplumun en önemli ortak unsuru olan dilimizi ne kadar öğretebiliyoruz, sevdire biliyor muyuz? Mahalli folklorumuz, kültürümüz, el sanatlarımız, yazılı ya da sözlü edebiyatımız, bütün bunlar yeni yetişen neslimize; ne kadar yakın? Acaba, bu temel unsurlara alenen saldıran, onları yıpratmak için elinden geleni yapan insanlara karşı engellerimiz nedir? Koruma amaçlı yasalarımız caydırıcı mı? Bütün bunların harmanlandığı kültürel etkinliklerimizle, gençlerimiz ne kadar barışık? Kültürel etkinliklere gençlerimizin ilgisi ne kadar?
Tam tersine; sokak olaylarına, eylem anarşisine, daha yakın...
Bu tür alanlarda; sivil toplum örgütleri, ortak hedefler belirleyerek; aktif şekilde çalışmalıdır. Öğrencinin boş zamanları, bu örgütlerin yapacağı etkinliklerle, değerlendirilmiş olur. Devlet, gerekli denetimi yaparak; yönlendirici olabilir.
Neden, davranış önemli çünkü; yetiştirdiğin insan hırsızlığın doğru bir şey olmadığını öğrenecek ki; yapmasın. Vergi kaçırmayacak, kaçak Devlet mallarını kullanmayacak ve çalmayacak, arkadaşının arkasından konuşmayacak, iftira atmayacak, yalan söylemeyecek, büyüğüne saygılı küçüğüne şefkatli olacak, insanların içerisinde insanca yaşanması gereken tüm kuralları bilecek ve gücünün yettiği kadar uygulayacak? O nedenle, davranış, çok önemlidir.
Bütün bunları yeterli kadar şu an öğrenebiliyor mu? Diye sorarsanız? O zaman; size derim ki; Sokağa bakın?
O, zaman, ya da yabancı hayranlığını gözleyin, kültür savaşları karşısındaki çaresizliğini hissedin... Biyolojiden bir kuralı ezberlemek için harcadığı zamanı neden, düzgün bir davranışı veya iyi bir hareketi öğrenmek için harcamadığını sorgulayın. Okullarımız bu anlamda, hayatın içerisinde olan gerçekleri, ne kadar öğretiyor? Diye, kendi, kendinize sorun...
Okullarda, rehberlik uzmanları var. Ancak, rehberlik uzmanlarının yetiştirilme sürecine baktığımız zaman; Milli ve Manevi değerleri, eğitip, öğretmek adına; verilen derslerin, müfredat bilgilerinin, uygulamaların yeterli olmadığı görülmektedir. Problem çözücü konumunda olan; bu arkadaşların, daha donanımlı, daha kabiliyetli, daha becerikli olmaları şarttır. Hatta okullarda; istediğimiz düzeyde, rehberlik uzmanlarının olması gerekir. Bu alandaki boşluğun; İlahiyat tahsili almış kadrolar tarafından doldurulması gerektiğine inanıyorum. Hatta; O, fakültelerin bir bölümünde; rehberlikle ilgili, içeriklere çalışmalara ağırlık verilerek; eleman yetiştirilirse iyi olur. O elemanlar, gerektiğinde, okullara direkt rehberlik uzmanı olarak, atanabilirler. Mevcut ilahiyat fakültelerinde; bu yönde bir çalışma yapılması gereğine inanıyorum.
HER 30 ÖĞRENCİYE, BİR UZMAN, atanmasından yanayım?
Bu alanda var olan ciddi anlamdaki, boşluk böylece kapatılmış olur. Rehberlik çalışmalarına gösterilen özenin; Görsel sanatlara verilen ilgi kadar, özen gösterildiği, fikrinde değilim...
Rehberlik çalışmalarının okullarda, ne kadar sıradan ve iş olsun diye yapılmış çalışmalar, olduğunu bilen, biriyim. O nedenle; hatta her okulda rehberlik uzmanları, bire bir öğrencilerle görüşme yaparak; daha aktif durumda olmaları gerekir. Sıradan değil; ciddi anlamda ilgi, sevgi, alaka, gösterecek; Aynı zamanda; yol gösterici, mesleğini severek, benimseyerek yapan birisi; olması şarttır.
Bu toplum bir şeyler kazanarak ilerleyecekse; en önemli unsur insandır. Önce ona insani değerleri verelim, öğretelim. Sonra, neden bir yaşlıya yer vermiyor veya neden bir muhtaca yardım etmiyor diye üzülmeyelim. Niye bu kadar sorumsuz davranışlar içerisinde, diye; düşünmeyelim.
Okul, çevre, rehberlik çalışmaları bir gencin yetişmesinde; önemli unsurlardır. Bunlardan birinin görevini aksatması; doğal olarak, o çalışmalardan verim almama gibi, bir sonuçla karşımıza çıkar.
Atalarımız ne demiş bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. Yetişmekte olan, neslimizi her türlü tehlike ve yanlışlardan korumak hem bizlerin, hem de Devlet yetkililerinin görevidir. Geleceğimiz olan nesillere iyi sahip olalım. Adam sende, deyip geçmeyelim. İyi niyetle yaklaştığımız her şeyin; karşılığını Yüce Rabbim verecektir. Tüm insanları o fıtrat üzerine yaratmıştır. Önemli olan, o zor görevi anlayarak yerine getirmeye çalışmaktır. Unutmayınız! Hepimiz, geleceğimizin umudu olan yeni nesillerden sorumluyuz. Sorumsuz, ne yaptığını bilmeyen, hiç kimseyi dinlemeyen, başıboş, kontrolsüz bir gençliği hiç kimse istemez... O halde... Üzerinde , ciddi anlamda düşünelim...
Çalışalım, çareler üretelim?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?