Milletimiz de, bu çarpık düzende farkında olmadan değişmeye başladı. Hakkın ve haklının yanında olmak yerine, her duyduğunun ardına gitmek ve onu yaymakta mahir konuma gelmiş durumda. Hâlbuki kişiye duyduğunun yalan olarak yettiği bize ilahi bir mesajla bildirilmişken, küçük dünyevi hesaplar ile olmamışların ardına düşerek yaygara koparmak, toplumun kemirici kurdudur. Unutulmasın ki, rüzgâr eken fırtına biçer. Hayat bugünden ibaret kısacık bir süre değildir. İnsan, öleceği gün bile pabucu dama atılabilir. Bu dünyada ki rüsvaylık yetmez, birde işin ahiret kısmı vardır ki, hakkaniyet yolunda yürüyen ve bu yolda sabır ve sebat edenlerin umudu orasıdır. Dünyadaki haksızlık ve iftiralara, fitne ve hasetliğe sabredenler, büyük günü bekleyenlerdir. Bu durum tabi ki yetmez, çirkefin yöntemlerine başvurmadan bu toplum mikroplarını temizlemekte ayrıca bizim boynumuzun borcudur. Haklılar sabretmelidir, bununla birlikte zulme karşıda mücadele etmelidir. Yoksa daha çok dinsiz hocalara, pastacı dava adamlarına, gelecek kaygısıyla vakıf ve dernekçilik yapan sefillere aldanır dururuz.
Hülasa; Zamanın bir gün kendilerine doğru işleyeceğini umup olmayan bir ülkenin ve düzenin pastalarını yeme hayali kurup bu yolda milleti kullananlara Bilge dedem şöyle derdi?
Lanet olsun Allah´ın adıyla iftira ve fitne tohumları ekenlere?
Lanet olsun bizi Allah´la ve Allah´ın değer verdiği hakikatlerle kandıranlara?
Selam olsun sabır ve sebat gösterip hakiki mücadeleden asla vazgeçmeyenlere?