Fransa'da, abimin Cezayirli iş ortağı ailecek ziyaretimize gelmişti.
Sıcak ve samimi bir ortam oldu.
Lisan diliyle anlaşamasak da hal diliyle kalplerimiz ısınmıştı.
Aynı dine mensuptuk.
Üstelik Cezayir 400 yıldan fazla bir süre bizim vilayetimiz olmuştu.
Ama ne o bir kelime Türkçe biliyordu ne de ben Arapça.
Zaten abimle de ortak dilleri Fransızcaydı.
Ve yine anlattıklarından anlamıştım ki; nerdeyse Fransızca bilmeyen Cezayirli yoktu ve Fransa izin verse hepsi Fransa'ya yerleşirdi.
Oysa Fransa, yakın bir zamanda tarihin en büyük katliamlarından birini yapmış, yüzbinlerce Cezayirliyi vahşice katletmişti.
Ama aynı Fransa; dedelerinin katillerine, torunlarını aşık etmişti.
Cellat mı çok marifetli, yoksa mahkum mu çok karaktersizdi bilmem ama sonuç bu idi.
Bundan önceki Kıbrıs Cumhurbaşkanı ay geçmiyordu ki; hazmı kabil olmayan ve direk bizi hedef alan ihanet açıklamaları yapmasın.
Hatta "Türkiye’yi istemiyoruz. Bize İngiliz Devleti garantör olsun" bile demişti.
Ve bir Rum’dan farksız o hain, az daha yeniden seçilecekti.
Ne yazık ki Kıbrıs halkının yarısı, verdikleri oy ile onun gibi düşündüklerini tescil etmişlerdi.
Bugün de gün geçmiyor ki; sendika, vakıf, kulüp adına çıkıp birileri, Türkiye düşmanlığı yapmasın.
Aşık oldukları İngiliz'in oyun ve desteğiyle dün soykırıma uğrayan halkın torunları, bugün celladının kollarına atılmak istiyor.
Üstelik bunlarla, aynı Milletteniz ve aynı dili konuşuyoruz.
Binlerce kahraman evladını onlar için şehit vermiş ve gazilerini de artık birer ikişer ahrete yolculayan bizler; yine bir kez daha, uğruna öldüklerimizin ihanetine uğruyoruz.
Kıbrıs’ın bu hali karşısında; kendinizi bir an için, yüzlerce arkadaşı gözlerinin önünde can vermiş bir Kıbrıs gazisinin yerine koyunuz lütfen!
Ne hissederdiniz?
Kafanızda binlerce deli sorular ve hüsran değil mi ???
Biz bu işi tarih boyu hiç bilememişiz dostlar.
Ve korkarım hiç öğrenemeyeceğiz de.
El, döve döve kendini sevdiriyor da
Biz!
En ölümcül darbeyi hep sırtımıza aldıklarımızdan yiyoruz...