Ortadoğu toz duman. Dünya kurulduğundan beri bu topraklar hep cazibe merkezi olmuştur. Bugün yer altı ve yer üstü zenginlikleri birilerinin iştahını kabartıyor. konumu itibari ile Dünya devletleri bu topraklarda hakimiyet kurmak, nüfuz etmek için özel çaba ve gayret göstermektedirler. Bu bölgeye hakim olanın dünyada önemli bir yere sahip olacakları inancını taşımaktadırlar.
Buna üstelik İsrail devletinin vaad edilmiş topraklar, idealini eklerseniz, buranın neden terör örgütlerinin hedefinde olduğunu daha iyi anlarsınız. Çünkü bu coğrafyanın sürekli kaynayan tencere gibi kaynatılması gerekir. Sükunet ve sakinlik olmaması gerekir. Mantığı hakimdir.
İŞTE SURİYE, IRAK, LÜBNAN, FİLİSTİN... YANİ BİZİM KOMŞULARIMIZ, SINIRLARIMIZ...
Bugün bu coğrafyada Dünya devletlerinin elinin olmadığı yer yok gibidir. Herkes bir manada bu coğrafyada yer almaktadır.
Bu nedenle, Ülkemizin güney sınırı her türlü olaya gebe olarak durmaktadır. Senelerden beri oluşan sorunlar neticesinde kaçınılmaz sonuç olarak ortaya çıkmıştır. Şöyle yakın tarihimize baktığımız zaman, her alanda Ülkemizin başına özel anlamda her türlü belayı açan İngiltere, çeşitli entrikalarla Osmanlıdan kopan topraklar üzerinde kendi etkinliğini hissettirmek adına elini hiçbir zaman o topraklardan çekmemiştir. İşte Filistin, Ürdün, gibi. Senelerce Suriye’yi yöneten İngiltere oradan çekilirken azınlık bir zümreye iktidarı bırakarak çekilmiştir. Yine de elini oradan çekmemiştir. Kanayan bir yara olarak bırakıp gitmiştir. Kıbrıs’ ta olduğu gibi. Kendi yararı gözetilen de o topraklarda ne olursa olsun mantığı ile olaylara bakmıştır. O bölgelerin zenginlikleri her zaman iştahını kabartmıştır.
Bugün Filistin'de göz önünde soykırım yapılırken hala dünyaya meydan okurcasına başta ABD, İNGİLTERE silah yardımı yapmaya devam etmektedir. Tüm Dünyaya şu an o bölgede saldırgan ve soykırım yapan yahudilerin zulme uğradığı mesajını vermeye çalışmaktadır. Zulmü yapan değil de, mador olan halk konumunda İsrail devletini gösterme çaba ve gayreti vardır. Öldürülen onbinlerce çoğu çocuk ve kadın olan filistinlileri görmemezlikten gelmektedir.
Durum böyle olunca, Ülke olarak dikkatli olmak zorundayız. İngiliz ve ABD sömürgeci düşüncesinin o coğrafyayı yani Ülkemizin güney sınırını terk ettiğini söylemek, saf dillilik olur. Devletler arasındaki gücünü kullanarak daha önceden Osmanlıdan sonra senelerce sömürdüğü bu coğrafyadaki yararlarını gözetmek adına uluslararası örgütlerde yönetici olarak görev almıştır. Alınan kararlara müdahil olma yetkisini elinde tutan bir konumda olmaya da her zaman özen göstermiştir. Böylece dolaylı olarak da olsa yararlarını gözetmeye devam etmiştir.
Bu bölgelerin kültürel zenginlikleri, Din ve Dil, mezheb ve meşreb, farklılıkları da İngiltere gibi ülkelerin her zaman kurcaladıkları bir konu olma özelliğini de korumuştur. Orada oluşabilecek bir birlikteliğin kendilerinin yararına olmayacağını bildikleri için, bu birlikteliği bozabilecek her türlü çabanın içerisinde olmuşlardır. Kültürel farklılıkları, Dini, mezhebi, Dil ayrımlarını körüklemişlerdir. Gönderdikleri ajanlar ile, kullandıkları taşeron gruplarla, bu birlikteliklerin oluşmaması için her türlü oyunu oynamışlardır. Emperyalizmin bir taktiği olan menfaate giden yolda her şey mübahtır. Düsturu bu coğrafya için kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Yukarıda sıraladığımız ayrışım yollarını körükleme yöntemlerinin karşısında, Devlet tarafından, Millet tarafından birlik ve beraberlik, kardeşlik ve dayanışma adına yapılacak tüm girişimler desteklenmelidir. Halkın bir araya gelerek tek vücut, tek yürek olma çabalarının tamamı teşvik edilmelidir. Yabancı güçler açısından, karıştırıcı güçler açısından, Orada oluşacak her türlü, beraberliğin kendi etkinliklerinin sona ermesi anlamına geldiğini bildikleri için; birleşim adına yapılacak tüm çalışmaların engellenmesi gerekmektedir. Onunla da yetinmeyerek ayrışım hareketleri körüklenmeli ve teşvik edilmelidir. Onların mantığı budur.
Bu nedenle bizlere düşen bunun karşısında Devlet ve Millet olarak tüm birleştirici hareketleri desteklememiz gerekmektedir. Gücümüzün birleşmek olduğu unutulmamalıdır. Hiç değilse asgari müştereklerde buluşmalıyız. Ortak paydalar oluşturmalıyız. Ülkemizin geleceği için mutlak şarttır.
Bütün bu gerçekler ortada iken Yurdumun insanının olan biten bu olaylara bir de bu açıdan bakmasında fayda vardır. Neden biz hedef seçiliyoruz? Neden bizim güçlü bir Ülke olmamız istenmiyor? Asırlarca barış içerisinde yaşayan bu insanların aralarının açılmasından kimin ne faydası vardır? Her türlü değişik dilleri kullanmalarına rağmen aralarında asırlarca bir sorun yaşamayan bu insanlar şimdi birbirlerine neden düşman edilmek isteniyor? Dinlerini rahatça yaşayan bu topluluklar neden bugün bir araya getirilmek istenmiyor? Birbirlerine komşu olarak asırlarca yaşayan insanlar ne olmuş ta bugün düşman tavırlar içerisine sokulmak istenmektedir?
Hatta çeşitli nedenlerle Ülkemizi terk etmek zorunda kalan sıkıntılı zaman yaşadıklarında gözü gibi sevdiği evladını komşusuna emanet edip gitmemişler midir? Komşuluk kültürü o kadar güçlüdür ki; komşunun Dini ve Diline, ırkına bakmadan asırlarca beraber yaşamışlar ve evlatlarını emanet edecek kadar bağlılıklarının güçlü olduklarını bilmektedirler.
Bugün biz yeteri kadar güçlü bir Ülke olursak, bu coğrafyadaki kan ve gözyaşının dineceğini bilen batılı devletler, bizim her alanda önümüzü kesmek için olağanüstü gayret göstermektedirler.
Ey Milletim! Tarihin derinliklerinde Medeniyetimizin gereği olarak insanca yaşamanın zirvesinin örneklerini verdiniz. Size yabancı olan tüm unsurların insanlık duygularınızı yitirmesine sebep olacak davranışlardan kaçınınız. Sizin aranızı açarak düşmanlık sokmaya çalışanlara karşı dikkatli olunuz. Önce biz insanız. Medeniyetimiz insan merkezli bir medeniyettir. Küçük yararlar gereği aranızı açmak isteyen insanlar kim olursa olsun yüz vermeyiniz. Dünyada en huzurlu ortamın barış ortamı olduğunu hatırlayalım. İşte çeşitli nedenlerle silahlara sarılan ve isteklerini silah zoru ile elde etmeye çalışanların getirdikleri sadece ölüm, umutsuzluk, kaos ve sonu belli olmayan maceralardı.
Bu kargaşanın tek ilacı Birlik ve Beraberliktir. Acıyı paylaşmaktır. Sevince ortak olmaktır. Kazanımı pay etmektir. Tüm insanları kardeş veya en azından insan olarak görmektir. Onu da Yaradan’ın yarattığı bir varlık olarak görmektir. Yüce Yaratıcının insanlar arasına özel üstünlükler koymadığını bilmektir. O halde temeli barış ve huzur, adalet olan Yüce Dinimizin insanlara bakışı ortada iken, çeşitli bahanelerle kendi yararlarına yaptıkları yorumlarla insanlara düşman olmaya çalışmak, ne demektir?
Bu ayrışımın ilacı inanç birliğidir. Asırlar boyu bu inanç birliği altında huzur ve barış ortamı oluşmuştur.
Uyanık olalım, bizim bizden başka dostumuz yoktur. Meselelerimizi tartışarak, konuşarak çözebiliriz. Yoksa birileri huzurumuzu böyle bombalamalarla, öldürenlerle, karışıklıklarla, bozmaya çalışacaktır. Bu olayların çoğunun dış kaynaklı olduğunu unutmayalım… Birliğimizi, beraberliğimizi koruyalım.
UNUTMAYALIM EN BÜYÜK GÜÇ, BİRLİĞİMİZ, BERABERLİĞİMİZ DİR...