Hayat bize hep yeni sorular sorar ve yeni dertlerle tanıştırır. İnancı, itikadı, ahlakı ve karakteri temiz olanlar bu soruları doğru işaretleyenlerdir. Ancak cevaplar çoktan seçmeli olduğu için herkes kendine göre bir doğru belirlemektedir. Herkesin kendine göre haklılığının olduğu dünyada hakiki gerçek yetim kalmıştır. Zira modern zamanın imkânları kıymetlidir(!) Daha çok imkân biriktirmek isteyenlerle, elindekileri kaybetmek istemeyenler kendilerine göre haklılık davasını gütmeye devam edecektir.
Bütün insanları dinlediğinizde konuşurken hep idealdir. Ancak icraata bakıldığında paçozluk ve pejmürdelik başlar. Bunu en büyük sebebi zikrettiğimiz hakiki hakikat yerine, nefsi arzular, istikbal beklentisi ve özümsenmemiş kutsallardır. İnsanlar, davalarını iktidar olma yahut güç elde etme hedefiyle yürüttüğünde dünyalığın hamallığını yaparak var olmaya çalışır. Aşksız, samimiyetsiz ve yüreksiz bir yol üzerinde debelenip dururlar. Yeni şeyler söylemek yerine eskilerin yaptıklarıyla övünmeyi tercih ederler. Dostluk bağları hep iyi söylediğinde sıkı tutulur. O yüzden eksiklikler görülmez. Herkesin bir noksanlığının olabileceği hakikati, akıllardan silinmiş durumdadır. Peygamberlerin bile hata yaptığı şu dünyada; bizler günahsız ve tamamen ismet sıfatıyla donatılmış gibiyiz. Kendimizi yanlışlardan münezzeh bir yaşamın en iyi temsilcisi gibi görmekteyiz. Böyle olunca, herkesin ideal bir yerde durması gerekiyorsa bizim gibi konuşması, bizim gibi düşünmesi ve hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz. Şayet bize tam manasıyla teslim değilse o zaman, karşımızdaki kişiyi, eksik, yanlış ve sorunlu hale getirmekteyiz. Hâlbuki herkesin kaleminin rengi farklıdır. Herkesin yazı karakteri değişiktir. Herkesin gözlerinin seçiciliği bambaşkadır. Herkes bana benzerse kendimi ayırt edemem o zaman. Allah insanları bile farklı yaratırken bir mesaj vermiştir aslında. Lakin biz illede herkesi direktiflerle aynı düşünmeye ve konuşmaya zorlamaktayız. Uyuşmadığımız zaman ise kargaşa, dedikodu ve hatta düşmanlığın tohumları ekilmektedir.
Müslümanların birbirlerine karşı bu nefreti ve bitmez bilmeyen kininin sebeplerini iyi tahlil etmek gerekir. Şu Kudüs örneği bile bizim için aslında yeterlidir. Siyonizm´in temsilcisi ve varlığını İslam´ı yok etmeye adamış İsrail, etrafındaki bütün Müslüman ülkelere kan kustururken, İslam ülkeleri bir olup ortak düşmana karşı dayanışma içinde olacaklarına, birbirlerini yiyip bitirme derdinler. İslam ülkelerinin birbirlerine karşı bu husumetlerinin devam etmesi için yine Siyonizm iyi sebepleler kurgulamakta ve körüklemeye devam etmektedir. Mesela Şiilik ve Sünnilik yeterli bir sebeptir. Öyle bir hale gelmişiz ki Şiiler için Sünniler, Hristiyanlardan daha sevimsiz halde. Öyle bir hale gelmişiz ki, aşiretlerimiz birbirimizi yiyip bitirmemiz için büyük bir bahane olmuş, öyle bir hale gelmişiz ki partilerimizin politikaları dinimizin emirlerini gölgelemiş, öyle bir hale gelmişiz ki nefsimiz ve egolarımız göğe değecek kadar büyümüş ve yücelmiş, egomuza dokunanı anında yıpratacak yığınla dedikodu ağı kurmuşuz. Şu yaptığımız ve konuştuğumuz her şeye illede bir kılıf bulma hastalığını bırakma vakti gelmedi mi? Bir meselede haklılığımızı ispatlamak için tonlarca dil dökmek ve kelime oyunlarını terk etme vakti gelmedi mi? Neyi kazandık bu güne kadar? Ben daha haklıyım davası bize ne kazandırdı? Komşumuzu, mesai arkadaşımızı, akrabamızı ve kendimize rakip gördüğümüz herhangi bir kimsenin açıklarını ifşa ettikçe hangi madalyaları elde ettik? Bizi yücelten hasletler bunlar mıdır?..
Geçenlerde Cuma namazında hutbe konusu kardeşlik üzerine idi. Cami çıkışında bir kısım insanlar birbirleriyle tebrikleşip işlerine giderken, hatırı sayılır bir kısım ise kümelenip hemen cami önünde bir dedikodu furyası ile muhataplarının eksikliklerini ve iş bilmezliğini ballandıra ballandıra anlatıyordu. Bunu yapan bir kişide değildi. Hemen hemen her kümelenmiş gruplarda aynı mülahazalar cereyan etmekteydi.
Dostlar bize ne oluyor, biz hangi inanca sahibiz? Yaratanımız, peygamberimiz ve büyüklerimiz bize bugün hangi yaptıklarımızı tavsiye etmektedir? Bize tavsiye edilen güzel ahlak bu mudur? Dinimize, devletimize ve milletimize dışarıdan büyük bir taarruz varken; hangi kapanmaz yara yüzünden birbirimize karşı böylesine bir nefreti muhafaza etmekteyiz? Düşman etrafımıza, sınırımıza, şehirlerimize, sokaklarımıza ve evlerimize kadar dayanmışken ve buna karşı önlem almamız icap ederken birbirimizi çekiştirmeyi bırakalım. Herkes kendi yüreğiyle ve mazisiyle yüzleşip bir inkılap yapması gerekir. Karşıdan beklemeksizin ilk adımı kendisi atması gerekir. Selam ve kelamı, dedikodu, haset ve kine değişmemesi gerekir.
Fani dünyadayız uyanın lütfen?
Fani dünyadayız uyanın lütfen?
Fani dünyadayız uyanın lütfen?