Anadolu, neredeyse 12 bin yıllık geçmişi ile yaşamın başladığı topraklar olarak anılır.
Her geçen gün yapılan yeni keşifler, bu tarihi daha da derinlere indirecek gibi.
Yine de bu zenginliğe rağmen, Mısır ülkesi kadar ilgi çekmez.
Yaşamın ilk izleri ve dünyanın en eski tapınakları, Piramitlerin ağırlığı altında ezilirler.
Ağırlık söz konusu olduğunda, doğal olarak piramitlerin rakipleri yoktur!
Mısır ülkesinin ekonomisi için, turizm gelirlerinin çok önemli olduğunu tahmin etmek zor değil.
Maşallah henüz teknolojik bir başarılarını görmedik.
Hava kirliliğinin nedeni de ağır sanayi hamleleri olmasa gerek.
Para o kadar önemlidir ki, dünyanın değişik yerlerinde piramidal anıtlar bulunmasına karşın,
Bosna´da piramit olduğu açıklamaları, adı eski eser kaçakçılığı konularına da karışan Mısır Eski Eser Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Zeki Havas tarafından, büyük bir basın toplantısında hararetle reddedilmiştir.
Mesleğinizi kendi kendinize bitirdiğiniz bir an gelir.
Arkeoloji ilginç bir alandır ve insanlık adına yapılan değerlendirmeler,
sadece o ana kadar bilinenler çerçevesinde olma özelliği taşır.
Veri her an değişebilir, her an daha eskisi, ondan da eskisi ile karşılaşılabilir.
Dr. Havas´ın karşı çıkışı konusunda birçok neden bulunabilir.
Ülke sevgisi, reklamın kötüsü olmaz zihniyeti vb.
İyi taşınıp düşünmeden, acele yapılan açıklamalar mesleki olarak kendi kendinizi gömmeniz anlamını taşır. Bu duruma düşmemeyi meslek ahlâkı olarak tanımlıyoruz.
Kimsenin bu hale düşmemesini diliyorum.
Bu giriş sonrası artık başlığımızdaki soruya dönebiliriz.
Piramitleri kim yaptı?
Yaklaşık olarak 2 milyondan fazla taş blokla inşa edilen bu devasa yapılar, dünya tarihinin en
tartışmalı eserleridir. Kim tarafından ve nasıl yapıldı soruları,
çok sayıda uzman tarafından hala tartışılmaktadır.
Çünkü, hala çözülemeyen ve o dönem insanının sahip olması mümkün olmayan bilgiler söz konusudur.
Zaman zaman bizim medyatik tarihçilerimize de sorulur aynı soru.
Piramitleri kim yaptı hocam?
Her konuyu bilen hocaların olması büyük zenginliktir.
Hiçbir yabancı tanıdığımdan ?bu taşları buraya nasıl çıkarmışlar acaba?? sorusunu duymadım.
Bizde ise bütün çabamıza rağmen, kendi öğrencilerimiz bile sorabilmektedir.
Öbürü sormaz, çünkü alet ve ilkel makine tarihi konusunda az da olsa donanımlıdır.
Kültür Tarihi diye dersleri vardır ve hikâye duymazlar.
140 metre yüksekliğe 2,5 ton ağırlığında bir taşın çıkarılmasına şaşırmazlar.
Fransa´da Norte Dame Katedrali´nin güney kulesindeki Emmanuel adlı çan, 13 ton ağırlığındadır
ve 69 metre yüksekliğe çıkarılabilmiştir.
Şaşırmazlar çünkü Arşimet,
?Bana bir dayanak noktası verin, Dünya´yı yerinden oynatayım? diyeli çok uzun zaman olmuştur.
Sorun taşların kaldırılması ve taşınması değildir.
Bu anlamda, Deneysel Arkeoloji de sınırları zorlamaktadır.
Amerika Michigan´dan Wally Wollington adlı bir duvar ustası, 20 ton ağırlığındaki taş blokları
tek başına ve ahşap malzeme ile yaptığı aletler sayesinde, küçük bir dayanak üzerinde fırıldak
gibi çevirebilmekte ve yükseltebilmektedir.
(Okuyucularımız Youtube´da, Man lifts 20 Ton Block By Hand adı ile ilgili haberi bularak izleyebilirler).
Kuşku yoktur ki, piramitler insan eli ile inşa edilmiştir.
Bu devasa yapıları yapan işçi ve mimarların mezarları, aynı alandadır ve bunu anlamak için yeterli kanıttırlar.
Şaşırtıcıdır ki, sanılanın aksine bu işçiler köle değildirler.
Piramitler, özgür Mısırlı işçiler tarafından yapılmıştır. Antik Mısır´da kölelik yoktur.
Ama sonraki kültürler de olacaktır!
Hem güya Mısır´daki kölelikten kaçan Yahudilerin bile köleleri olacaktır!
Taşlar insan eli ile biçimlendirilerek yerlerine konsa bile,
Bugün yanıt bekleyen daha karmaşık sorular söz konusudur.
Örneğin: Gize piramitleri olarak bilinen Keops, Kefren ve Mikerinos
piramitlerinin dizilişlerinin, Orion takım yıldızında bulunan Alnilam, Alnitak ve Mintaka yıldızlarının gökteki konumlarını aynen tekrarladıkları ortaya çıkarılmıştır.
Hadi Antik Mısırlıların takvim ve zaman bilgisi konusundaki bilgileri nedeni ile
yıldız gözlemi yapabildiklerini kabul edelim.
Hadi yine, bu gözlem bilgisi ile yıldızların yeryüzündeki izdüşümlerini bulabildiklerini de kabul edelim.
Nasıl olur da Gize piramitleri kutup hattı üzerine yerleştirilebilir?
Hadi bunun da bir tesadüf olduğunu var sayalım.
Peki nasıl olur da her biri uzaylılarla İlişkili olduğundan şüphelenilen
Petra, Gize Piramitleri, Sahra, Nazca, Easter Adası gibi yerleşmeler aynı meridyen üzerinde
yer alıyor olabilir? (Youtube´da, pyramides on the same line yazarak arayınız)
İşin bu tarafı, tesadüfü biraz aşar.
Ya bize sunulan Dünya haritalarında bir oyun vardır, algımız yönlendirilmektedir ya da
ancak bütün görülerek belirlenebilecek bu noktaların tespiti konusunda başka bir el´in yardımı alınmıştır.
Bu konuda, özellikle Amerikan devletinin bilgi sakladığından kimsenin kuşkusu yoktur.
Ve Vatikan uzaylıların varlığını kabul ettiği gibi, astrofizikçi kardinaller ve rasathaneleri de vardır.
İslâmiyet´in bu konuya bakışı ise düşünülenden çok daha ileridedir.
Kur´an-ı Kerim, üzerinde yaşadığımız Dünya dışında, birçok âlemin yaratıldığını bildirmektedir.
Yine de?
Rahmetli babam okumayı severdi.
Orta Okul öğrenciliğim sıralarında olmalı, görüp okumayayım diye,
Erich von Däniken´in yazdığı Tanrıların Arabaları adlı kitabı saklamıştı.
Endişesini anlıyorum. Aklım karışır ve bazı şeyleri inkâr ederim diye korkmuş olmalı.
Okudum. Korkulan olmadı. Bilgiden korkmamak lazım.
Tanrı sevgisi bilgi ile ilgilidir.
Bildikçe ve öğrendikçe insan daha çok saygı duyar ve Tanrı, hikâyeyle değil bilgiyle sevdirilir.
Hem nerede olduklarını anlamaları hem de nereye gideceklerini belirleyebilmeleri için, çocuklarımıza kültür tarihi okutmamız gerek.
Evet, bütün piramitler insan eli ile inşa edilmiştir.
Ancak, o bilgi kendisine, başka bir kaynaktan verilmiştir.