Sukutumda meftun olduğum yar, çok yoruldum kanamaktan kırılmaktan, şu beş para etmez dünya ile savaşmaktan her şey leş kargaları gibi üstüme üstüme geliyor, diyorum ki gelsem sonra eteklerimden tutuyor dünya, ne de olsa bulduklarım burda yanında ne bulacağım acaba?
Ne azabına takat getirecek halim, ne de senden, rahmetinden uzak kalmaya mecalim yoktur. Vefasızlık edip senden uzak düşsemde, tüm zerremin hali, sensiz edemeyeceğimi haykırmaktadır. Vefasızlığım nispetinde değil aşkım nispetince talibim sana. Gönlüm ki senin dergâhın, düştüm kapına tüm muhtaçlığımla. Kaleminin gel gitleri arasında kâh derinliklerimde boğuldum, kâh getirip attın kızgın kumlara kavruldum, tam biraz soluklandım derken yeni bir vurgunla vuruldum.
Öldüm dediğim an, sayılı nefes bitmeyince yeniden dirilip can buldum. Şaştım düştüm, düşmez kalkmaz bir Allah deyip, kalkıp yola koyuldum. Ben benden geçtim, sen benden vazgeçmedin.
Hayatın imtihanı kalem, kâğıtla olmuyormuş be can, kul kul ile kul dünya ile kul kendi ile kul nefsi ile kul şeytan ile sınanırmış. Sınavlar kolay olsa imtihan dünyası olur muydu bu dünya. Sınava sabır, sabıra sukut düştü. Dünya, dedim sukutum haykırdı, ölüm dedim, hesap gelince önüme, sözden ala sessizliğim...
Dediler ki neden sukuttasın, yürek yaralı olunca bir göz konuşur, bir de kalem. Sana kendi yazını okumakla yorulmayacağım Efendim. Zira zaten senin elindedir kalbim. En nihayetinde senden ala dost bulunmazmış cihanda, tek dostun gölgen bile çıkmak için beklermiş aydınlık bir hava?
Bunca kırılmadan yorulmadan sonra, anladım ki bana bir ben lazım, bir de beni anlayan, beni bir ben anlarım bir de beni yaradan. Kaderimide seviyorum kederimide, sen değil misin nice kışlardan sonra yeniden baharlar getiren. Evvelime, ahirime düşen Sevgili, yaramdan da hoşum yârimden de?
Ve Ey Hay sen bu hanın hancısı ben yolcusu, sen hangi yoldaysan ben o yolun yolcusu?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?