Sükût, en etkili konuşma yöntemleri arasındadır. Bu durum sözün değerini bilmeyen gevezeler açısından fehmedilemez. Meseleyi üç safahatla ele alalım.
Birinci Safahat (Safha) Sır torbasının ifşası?
Özellikle yeni tanışılan insanlar veya yeni bulunduğun bir toplulukta, sükûtu kendine yaren eylemeli. Sır torbanı herhangi bir nedenle ortaya döküp kendini sıradanlaştırma. Zira bu ahval insanların kıymet tarlasında verimsiz kısma sürüklenmene sebep olur. Su-i zanna yol açabilecek bu kem duruma kalkışıp iptidai bakışta ham bir görüntü verme. (ya da bidayette ham bir görüntü verme) Karşındakinin kim olduğunu, ne düşündüğünü hangi hassasiyetlere sahip olduğunu bilmeden heyelan misali önüne geleni sürükleyip büyük bir patırtı ve gürültüyle düzeni bozma. Bunun yanısıra yer aldığın toplum ve topluluğun ise ne amaçla bir araya geldiğini bilmeden güneşli bir havada aniden kara bulutları toplayıp gök gürültüsü ile insanların üzerine sağnak gibi inip onların tertiplerini de dağıtma. Söz düşerse kısa ve öz olarak beyan et. Sual sorulursa kemal-i edeble yanıtla. Dinleyen herkes senden tatlı bir tebessümle bahsetsin ve aklıda böyle kalsın.
İkinci Safahat (Safha) Silik karakter silüeti?
İlk safahatın tespitinin ehemmiyeti muhakkak ve mutlaktır. Lakin her tanıştığın yeni biriyle ve bulunduğun amaçlı ve/veya amaçsız toplulukta silik bir nazariyat ile yok olup gitme. Suskunluğuna bir tavır, kelamların mefkûrenin temayüzü olmalı. Yavaş yavaş sözlerin bakışlara derinlik ve mana katmalı. Muhataplarının merkezi ve odak noktası olmak suretiyle suskunluktan konuşmaya giden süredeki tavırların bir siluet bırakmalıdır. Bir gün sonra değil, bir takvim bittikten sonra da anımsanacağın bir hatırayla zikredilmelisin. Zira senin sükûtun sözünün olmadığından değil edebinden kaynaklanmalı ve güzel ahlakın yansıması olmalıdır. Mü´mindeki sükût onun ahlakının kemalindendir. Konuştuğunda herkes dinliyorsa sözünün ve varlığının değeri karşındakilerin nazar-ı dikkatlerinde saklıdır. Açık veya hafî hayraniyet bıraktıysan silüetin asgariyette muttasıl bir anı, azamette ise saygı(n) ve sadık bir meclise vesile olacaktır.
Üçüncü Safahat (Safha) Sükût hitabının lezzeti?
Hayatın her husus gibi iki yüzü vardır ve ikisi de hassasiyetlerle dolu tünelvari yarı ışık yarı karanlık bir süreçtir. Ukbâda rıza-i hûda için korkanlar iki cihan saadeti yaylasının arsa zengini olmuşlardır. Bu zenginlik dünya variyetinden/varidatından farklı ve daha lezzetlidir. Bu ulviyet ise arz eden malikiyet arzın nimetlerini elinin tersiyle itebilme cesaretinin sonucudur. İşte bu kâmillik suskunluğun evrelerini belirlemede otomatik bir refleks ile zuhur eder. Aslında bu otomatik refleks, dünyalık nazariyet açısından sanki istemsizmiş gibi gözükebilir. Lakin yaşama gayesi netleşmiş insanlarda geride büyük bir sistem saklıdır. Bu sistemin merkezinde (sahih olup olmadığı konusunda icma olmamış) ?Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır? hadisi veya veciz sözü yatar. Bu sözün muhtevası ehem olandır. Neye susmak ve hangi mevzuda nutuk atmak gerektiğini bilenler asla hicap duymazlar. Zira yine o sistemin başka bir merkezinde ?ya hayır konuş, ya sus? hadis-i şerifi yer alır. O halde şu beş hususta suskunluk içinde olmalısın.
1- Hak ve hakkaniyeti zikretmeyecek veya ondan nasiplenmeyecek bir kişi yahut topluluğa karşı,
2- Fitne, kıskançlık ve kavgaya sebep olacak durumlara yol açacaksa,
3- Nezaket, zarafet ve incelik dairesi dışında kalp kıracaksa,
4- Kelamın kadim kitaptan veya O´nun esintisinden değilse,
5- Daha değerli sözün yoksa?
Vesselam?