USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SUYUN KIYMETİ

30-07-2023

“Su gibi aziz ol” demiş atalarımız. Sıcakların arttığı bu günlerde nasılda arıyoruz hayat membaımızı?  Su gerçekten aziz ve kutsaldır. Kıymetiyle bulunduğu yeri de kıymetlendiren bir değerdir.  Su bildiğiniz gibi semada oluşur, mütevazidir, iner aşağıya toprağa karışır, alt katmanlarda birikir ve atmosferik basınç nedeniyle tekrar yeryüzüne kaynak su olarak çıkar, çay olur, dere olur, ırmak olur denizlere ulaşır. Geçtiği her yere can verir, hayat verir.

Su temizdir, temizleyendir. Susuz temizlik düşünebilir miyiz? Yaratan suya öyle güzellikler bahşetmiş ki çözeltici özelliğiyle var olan pislikleri çözer, içine alır, akar gider. Gittiği yerde de kayıp olmaz, tortusu kalır, yine yukarılara buhar olarak çıkar, orada arınır, durulanır semadan tekrar yeryüzüne iner. Bu döngü sürekli devam eder.

Bu aziz nimetimiz tükenmez bir kaynak değildir, hızla artan canlı popülâsyonuna rağmen su kaynaklarımız aynı oranda artmıyor. Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki dünya genelinde temiz su kaynaklarında hem kirlenme hem de azalma var. Türkiye'de durum daha sıkıntılı artan nüfusla birlikte kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının 2030 yılında 1.200 metreküpe, 2040 yılında 1.116 metreküpe, 2050 yılında ise 1.069 metreküpe kadar düşmesi bekleniyor. Bu rakamlar, Türkiye'nin ileride su kıtlığı çeken bir ülke durumuna geleceğini gösteriyor. Su kıtlığı yangın, sel ve taşkın yaşama risklerini de beraberinde getiriyor.

Suyun kıymeti ve susuzlukla ilgili yaşadıklarımı yazdığım on altı yıl önce ki yazımın bir kısmını sizlerle yeniden paylaşacağım:

“ İlimizde son yıllarda yaygınlaşmaya başlayan meyve bahçesi kurma işine bundan yedi yıl önce bende katıldım. Çok istekli değildim ama hafta sonları bir uğraşımız olsun diye bahçe kurma teklifini sunan arkadaşımın teklifini kabul etmiştim. Bahçemizde vişne çoğunlukta, elma, kiraz, erik, dut, kayısı gibi meyve ağaçları var. Bahçenin kenarları çam, akasya ve iğde ağaçları ile çevrili. Ağaçlar büyüdükçe doğaya olan tutkum daha da arttı. Hoş meyvelerini kuşlar yese de emek vererek büyüttüğüm ağaçların büyümesinden ve meyve vermesinden aldığım keyfi anlatamam.

                İlk yıl ağaçlar taşıma suyu ile sulandı. Suyun ve sulamanın ne anlama geldiğini burada öğrendim. Taşıma suyu ile bu işin olmayacağını, acilen bir su kuyusu açtırmam gerektiğini anladım. Kuyu işi yapan bir arkadaştan yardım aldım, bir haftalık bir çalışmadan sonra suyu bulduk, elli metre derinlikte tatlı su kalitesinde ki suyu yeryüzüne çıkardık. Kuyunun olduğu yere küçük bir kulübe yaptırdım, burası bizim bahçeye geldiğimizde başımızı sokacak ve eşyalarımızı koyacak bir sığınağımız olacaktı. Kuyumuzun suyu bizi geçen yıla kadar idare etti. Üstelik komşumun bahçesini de sulayacak kadar boldu. Geçen yıl yaz mevsimi sulama sezonunda sıkıntı yaşamaya başladık, ara sıra oluşan su kesintilerinin suyu pompalayan dalgıç pompadan olacağını tahmin ederek pompayı yeniledik ama sıkıntı yine devam etti, suyun azaldığını hissediyordum. O ana kadar suyumuz o kadar çoktu ki kuyuya su seviyesini gösteren su sensorlarını koymaya gerek görmemiştik. Çünkü suyun biteceğini hiç tahmin etmiyordum.  Sulama sezonu sonuna kadar durum böyle devam etti. Kış geldi beklenen kar da yağmadı. Herkes gibi bende sıkıntıda idim. Yüzlerce ağaç var,  bu yıl da su sıkıntısı yaşarsam ne yaparım diye bahara kadar kara kara düşündüm.

Sulama sezonu başladı, korktuğum başıma geldi, suyumuz maalesef azalmıştı, su kesik kesik geliyordu. Bu böyle olmaz kuyuya bir sistem koyalım dedik ve sistemi kurduk. İşlerimin çoğunu askıya aldım, bu işe yoğunlaştım. Zorlu bir çalışma olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim; bizim kuyudan dalgıç pompayı çıkarmak öyle kolay bir iş değil, tam dört kişi dar mekânda çok ağır olan, kaygan elli metrelik boruyu iki saate yakın bir zamanda ancak çıkarabiliyorlar. Çekilen zahmetlerin hepsi bir damla su içindi. Bu arada bir şeyi çok iyi anladık; hiç bitmeyecek bollukta sandığımız su bitebiliyormuş.

Yeni bir çalışma ile kuyunun içine yerleştirdiğimiz su sensorları su bitince motoru durduruyor. Bu çalışmadan sonra kuyunun kapasitesini de öğrenmiş olduk. Bir saatte on dakika su verebilecek su birikiyor. Yüzlerce meyve ağacının olduğu bahçeyi şimdi bu kıt kaynak ile sulamaya çalışacağım. Şimdi dağın başında altın değerinde olan bu su kaynağını en verimli şekilde nasıl değerlendirebilirim onun arayışı içerisindeyim.”

                Aradan geçen bu kadar zaman sonrasında suya olan ihtiyacımız daha da arttı. Bahçemdeki ilk kuyu tamamen kurudu. Geçen yıl açtığımız seksen metreden fazla derinliği olan yeni bir kuyuyla susuzluğa şimdilik çare bulduk. Kaynak zengin değil, susuz kaldığım için kıymetini iyi biliyorum, idareli kullanmaya çalışıyorum.

                Susuzluk sadece bizim değil, tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı büyük bir sorun. Yaşamak için vazgeçilmez olan ve alternatifi olmayan aziz suyumuzun kıymetini bilerek,  israf etmeden, tasarrufluca kullanmak sadece bizim için değil gelecek nesiller içinde yapmamız gereken önemli bir insanlık görevimizdir.

 

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?