Dünya üzerinde, terör olayları alabildiğine, devam etmektedir. Dünyayı yöneten güçler; sözde, kınamalar, yapsalar da; terörün devam etmesinden, mutlu gibi gözükmektedirler. Şu an Güney sınırımızdaki, tüm olaylar bunun en güzel delilidir. O coğrafyaya, kilometrelerce uzakta olan tüm güçler; sahne alabilmek için; bir birleri ile yarışmaktadırlar. Sonuçta; tüm Dünyaya silah satan ve o, satıştan yüklü bir miktarda para kazanan devletler; Dünyayı yönetmeye talip olan, devletlerdir. Üstelik, o bölgenin yer altı zenginlikleri; birilerinin epey iştahını kabartmaktadır. O nedenle; terör aleyhinde ne kadar okkalı laf etseler de; aslında terörü sevmektedirler. Onlar için, önemli olan; kendi insanlarının hayatlarını kaybetmemeleridir. Yoksa; milyonlarca masum insan ölmüş, umurlarında bile değildir.
Şimdi birilerine sorsanız, terörü seviyor musunuz? diye; hemen, herkes yürekten, içten bir sesle: taaa, ciğerlerinden gelerek, hayır, der...
O zaman, bu terör olayları, neden bitmez. Cevabı basittir. Aslında terörü sevmediğini söyleyen kimi taraflar; sözlerinin aksine, her türlü gücü ile; terörün arkasında olurlar ve desteklerler.
Onlarla, yani terör örgütü liderleri ile; açıktan yahut, gizli olarak görüşürler. Onlara hem madden, hem manen destek verirler. Neden? Çünkü, yarar ilişkileri vardır. Menfaatler karşılıklıdır. Kendilerine boyun eğmeyen kimi kurumları, devletleri, şahısları; terör örgütleri aracılığıyla; hizaya getirmeye çalışırlar. İnanın, bu işleri yapmak, onlar için; çok kolaydır.
O zaman tekrar soralım Terör sevilir mi? Cevap: Birileri tarafından sevilir... Hem de; sevenler; En fazla bağırarak; terörden nefret ettiğini söylerler. Terör örgütlerine karşı olduğunu savunan; kimi barış adına kurulmuş, sivil toplum örgütlerini de; destekler gibi görünürler, onları finanse ederler. O söylemlerin arkası boştur. Terör örgütlerine silah vermeye devam ederler. Liderlerini veya kadrolarını devletlerinin sınırları içerisinde beslerler. Aranılan insanlar olmasına karşılık; onları bir devlet reisi gibi, ağırlarlar. Kırmızı bültenlerle aranmalarına karşın; onları arayan devletlere teslim etmezler.
15 Temmuz olaylarının failleri belli olmasına rağmen; Batılı ülkeler, hala bunu kabul etmekte zorlanmaktadırlar? Türkiye´ nin göndermiş olduğu dosyaları, işleme koymamak için; çaba göstermektedirler. Tam manasıyla bir haçlı zihniyeti, hortlamış gibi gözükmektedir.
Bu işten nasıl kurtulmak gerekir?
Uluslar arası arenada, ancak, çok güçlü olarak bu duruma karşı koyabiliriz? Bu anlamda, bize inanmış devletlerin desteğine ihtiyacımız, vardır. Bu da; çok güçlü olmaktan geçer.
Terörü durdurmanın yolu, Çok basittir. Dünyanın hiç bir devleti, kurumu, gurubu; Terör örgütlerine, silah vermeyi bıraksın, lojistik desteği bıraksın, sahip çıkmayı bıraksın... Çok kısa zamanda en acımasız örgüt bile, yıkılır gider... Bu işleri yapmadıklarına göre; Demek ki; birileri terörü seviyormuş...
Bu sevgi ne zamana kadar devam eder. O örgütler, kendi canlarını yakana kadar... İşte o zaman; Tüm Dünyayı ayağa kaldırırlar...
İşte, Avrupa´ da yapılan terör olayları, bunun en güzel örneğidir.
Önemli olan; kendi canlarının ölmesidir. Kendi canlarının yanmasıdır. Yoksa; o terör örgütleri başkalarının canlarını, sürekli yakarlar iken; Onlar, büyük bir keyifle; içkilerini yudumlamayı, tercih ederler. Karışmamayı, sadece sözlerle kınamayı tercih ederler. Ölenler can değildir. Sanki, bir film seyrediyor, edasında olurlar. Taaa ki; kendi canları yanana kadar, kendi evlerinde acı hissedilene kadar...
Bütün bu olaylar göstermektedir ki; DÜNYA devletleri açıkça, terör örgütlerini tanımlayıp; onları yok etme adına; çaba ve gayret sarf etmeyi ilke edinip, güçlerini birleştirerek aynı hedefe yönlendirmedikçe; Dünya terör olayları ile; sarsılmaya devam edecektir.
Bu anlayışın, ne zaman hayata geçirileceğini kestirmek zordur. Hatta imkansızdır da; denebilir. Herkes, ayrı dilden konuşmaktadır. Herkes, söyleyeceği cümleleri kurar iken; kendine yakın olan terör örgütlerini, incitmemeye özen göstermektedir.
O nedenle, ortak tavır, ortak duruş, hasretle ve özlemle beklenmektedir. Hal böyle olunca; terör örgütlerinin amacı olan; masum ve sıradan insanları öldürerek, korku salmak, düşüncesi gittikçe öne çıkacaktır. Sokaktaki insan; her adımında, yaşantısının her anında; bir terör olayı ile karşılaşabilir miyim? endişesiyle yaşayacaktır.
Eğer, Terörden yakınan devletler bu yakınmalarında; ciddi iseler; öncelikle, kendi vatandaşlarının can emniyetini düşünerek; teröre dur demelidir. Çünkü, vatandaşlarını, her alanda korumak, zorundadırlar. Daha sonra başka insanların can emniyetini korumak adına; terör örgütlerine yardımdan, hatta sempatik bakmaktan vazgeçmek zorundadırlar...
Fakat, gerçek öyle değildir. Son, Musul saldırısında, en az beş yüz sivil ölmüştür. Sivil ölümleri, onları rahatsız etmemektedir.
Eğer, bu saldırılar, durdurulamaz ise; O, terör bir gün kendilerini de; vurabilir. Mazlumun ahı önemlidir. Can yakanın, bir gün canı yanar?
Kısacası; terörü sevmeyi gerçekten, yürekten ve samimi bir şekilde bırakacaklar. Onlara yüz vermeyecekler. Tebessüm dahi göstermeyecekler. İşte o zaman; terör örgütleri kendiliğinden yok olur, gider...
Bütün bu açıklamalardan sonra; Öncelikle, ABD, RUS, Avrupa Ülkelerinin uçağının Suriye´ de, Irak´ da, ne işi olduğunu sorup; doğru cevaplar, bulmak gerekir. Yanlış değerlendirmeler, yanlış analizler, bizim kendi, kendimizi kandırmaktan başka işe yaramaz? Biz, böyle davranışlarla, içimizde tartışırken; bu halimize dışarıdakiler katıla, katıla gülmektedir? gülmeye de, devam edeceklerdir...
Terör ancak, bir olarak engellenebilir. Bu birlik her alanda gerçekleşmelidir. Referandum sonrası, bu olayın daha ciddi değerlendirileceğine, yürekten inanıyorum? Aksini düşünmek istemiyorum?
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?