<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Sağlam toplumların en önemli dayanaklarından biri, karakterli liderleridir. Tarih bize göstermiştir ki, milletin ahlakını ve ahkâmını özümsemiş önderler, büyük bir intibah ve kuvvete vesile olmuştur. Bu sebeple, toplumun kendi içindeki dinamiklerinin ortaya çıkabilmesi için, o dinamikleri idare edecek üst kadronun cesaretli, nitelikli ve basiretli olması gerekir. Çünkü birbirlerini ziyadesiyle etkileyen ve birbirlerinden fevkalâde etkilenen ictimâî yapıların katmanları, sadece istidatlı liderlerin maharetiyle bütünleşir. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İslam toplumunda herhangi bir mevkide yer alıp, bir kuruma veya kuruluşa liderlik yapanların, timsal olarak alacakları yegâne kişi/ler, Şanlı Peygamberimiz (sav) ve Kelâm-ı Kadim’de adı geçen diğer nebîlerdir. Bu anlayış, aynı zamanda imanımızın îcâbıdır. Peygamber/ler dışında milletlerin kendi mazilerine damga vurmuş şahsiyetler de, örnek alınabilir. Fakat bu kişilerinde hayatları tafsilatlı bir surette incelendiğinde görülecektir ki, onları da unutulmaz ve gönüllerde yaşanır kılan hususların cümlesi, peygamberî bir yaşamın mâkes bulmasıdır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İslam medeniyetinin iklimi kusursuz ve muazzam olmasına rağmen, gelmiş-geçmiş ve hâlihazırdaki idarecilere bakıldığında, bu iklimin gereği ve yeteri kadar büyük amirler yetişmemiştir. Bu eksiklik İslam’ın değil, onu tatbik eden Müslümanlarındır. Lakin bununla birlikte tarih sayfalarını ışıtan, ulu sultanlar, merhametli emirler ve yiğit paşalar da, yok değildir. İşte rûhî ve mânevî nitelik bakımından emsallerinden üstün olan ve gönüllerde yer edinen ümerânın üzerinde hassasiyetle durduğu husus, ilahi ve irfâni yoldur. Zaten medeniyetimizde, bu yüce şahsiyetlerin gayretleriyle bugüne gelmiştir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus karşımıza çıkmaktadır. Ne zaman ki toplum tepeden tırnağa kendini halas edecek bir hayata yönelmişse, işte o zaman büyük yöneticileri içinden çıkarmıştır. Yani liderlerin toplumdan bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Haliyle peygamber/ler/i bir numune görüp, o minvalde çaba sarf etmek sadece idarecilerin değil, bütün fertlerin asli vazifesi olmalıdır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Bütün toplumlarda, yöneticiler hep iyiden ve güzelden dem vurmaktadır. Bunları doğru bir şekilde değerlendirip desteklemek, hem insani hem de İslami bir vazifedir. Bu sebeple, bir hususun doğru tetkik edilmesinin pek çok hassas ayarı vardır. Bunlardan biri de, an ve zamandır. Bu iki ibare, aynı manayı ihtiva etmekle beraber, birbiriyle ilişkili farklı anlamları da, içermektedir. An, daha kısa süreyi ifade ederken, zaman ise hem bir lahzayı, hem de asırları içinde barındırmaktadır. Buradan mülhem, bizim için günlük şartlara uyan anlık idareciler değil, zamanın adaletinde değerlendirilen, terazisinde tartılan ve birçok sınavda başarılı olan yöneticiler makbuldür. Bu dengeye riayet ettiğimiz müddetçe terakkimiz devam edecektir. Maâzallah aksi halde zikzaklar içinde alabora olur gideriz. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">An ve zaman ayrımı, sadece liderler için değil, birçok meselede dikkat edilmesi gereken mühim bir keyfiyettir. Çünkü ânî değerlendirmeler, alkış ve dünyalıkla iç içe olduğundan dolayı, umumiyetle duygulu, heyecanlı ve faydacı bir nazarla yapılır. Bu durumda, kişilerin hataya saplanması ve yanlışlığa sürüklenmesi kuvvetle muhtemeldir. Zaman ise, oturaklı fikirlerin sinesinden neşet eder. An bilgidir, zaman ise ilimdir. Her bilgi doğru olmadığı gibi, faydalı da olmayabilir. Lakin bir sahaya ilim payesi verilmişse, orası fıtratın yararına çalışır. Göze gibi saf ve temiz suların kaynağını teşkil eder. An, bazen ayakların yere basmadığı bir ahvalde tebarüz edebilir. Zaman ise, vakur ve temkin merhalesinden süzülerek gelir. Yine anın içerisinde bir takım tuzaklar, oyunlar ve tertipler muhtemelken, zamanda her şeyin ayan-beyan olduğu bir hakikat manzarası vardır. Bu sebeple, gerek idarecileri ve gerekse olayları, anlık muvaffakiyetlerin sıcaklığıyla değil, zamanın ağırbaşlılığında değerlendirmek, daha esaslı olacaktır. Zira nice doğru denilen hususlar, zamanla pişmanlıklara kapı aralamıştır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Fertlerin ve toplumların, idarecileri değerlendirmesinde diğer bir nokta ise, söz ve davranışlarının tutarlılığıdır. Kimsenin kalbini açamayacağımıza göre, kişilerin kelamlarının ne denli icraatıyla intibak ettiğine bakılmalıdır. Zira söz ve taahhüdün, eyleme dönüşmediği müddetçe bir kıymeti yoktur. Gerçekleşmeyen ve gerçekleşmesi imkân dâhilinde olmayan her söz, lakırdıdan ibarettir. Çünkü Şanlı Peygamberimizin (sav) ağzından çıkan her ifade, bir tatbik alanı bulmuştur. Uçuk vaatlerle insanların ruhu zedelenmemiş ve umut filizleri koparılmamıştır. Haliyle bugün bir idareciyi değerlendirirken öncekilerle değil, başka kurum ve kuruluşların amirleriyle değil, sair ülkelerin reisleriyle değil, başka partilerin başkanlarıyla değil, şartları ve imkânları ayrı olan bakan, başbakan ve cumhurbaşkanlarıyla değil, peygamberî adımlara ve tavırlara, ne kadar yakın ve ne kadar uzak olduğuna bakılmalıdır. </span></span></span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,sans-serif"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Hülâsa, adaletten, liyakatten ve ehliyetten bîhaber olan, kolayca aldanan ve aldatabilen, sözleriyle aslan kesilirken ahvaliyle kuzulaşan, yaptığını ve yapmadığı rızâ-i ilahiden çok konumunu ve imkânını muhafazaya adayanlar, kat’iyen samimi Müslümanların lideri olamazlar. Bugün bize düşen, evvela özümüzü yöneten kalp ve vicdanımızı değerlendirmektir. Çünkü bir toplum, öncelikle kendini muhasebe eden fertlerden oluşursa, aynı nispette büyük liderlere de, sahip olacaktır. </span></span></span></span></p>