USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türkçenin Veçheleri 1

16-12-2021
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Her milletin bir dili olduğu gibi, aziz T&uuml;rk milletinin konuştuğu lisan da, T&uuml;rk&ccedil;edir. Bu ifade doğru olmakla birlikte, biraz eksiktir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; T&uuml;rk&ccedil;e sadece dil değil, aynı zamanda tarihi bir hakikat, endamlı bir duruş ve derin fikriyattır. &Ouml;z&uuml; ile karakter bulan sedef işlemeli bir m&uuml;essesedir. Fakat bu m&uuml;essese, s&uuml;rekli yıkıma uğramıştır. Defalarca alfabe değişikliğine maruz kalmış ve her defasında yeniden başlamıştır. Bazen de, kendi milletince akt&uuml;el r&uuml;zg&acirc;rına yenik d&uuml;ş&uuml;lerek ikinci plana itilmiş, &ouml;z&uuml;ne d&ouml;nd&uuml;r&uuml;lme politikaları ile yolunmuş tavuğa benzetilmiş ve mazisinden koparılıp inim inim inletilmiştir. Tabiatın g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; hemen her tahribat, T&uuml;rk&ccedil;e i&ccedil;in de ge&ccedil;erlidir. G&uuml;n olmuş zelzele ile yerle yeksan olurken, g&uuml;n olmuş sellere maruz kalmıştır. Yangınlar &ccedil;ıkmış, salgınlarla tel tel d&ouml;k&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Heyecanı iğdiş edilmiş, umudu &ccedil;alınmış ve yabancı ellerin s&uuml;rg&uuml;n&uuml;ne g&ouml;z yumulmuştur. Deyimleri, tabirleri, telaffuzu ve manası, kan revan i&ccedil;inde bırakılmıştır. G&uuml;n gelmiş Fars&ccedil;a&rsquo;nın, g&uuml;n gelmiş Arap&ccedil;a&rsquo;nın, g&uuml;n gelmiş Fransızca ve İngilizce&rsquo;nin dadılığına m&uuml;stahak g&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Kaşgarlı Mahmut&rsquo;tan Yusuf Has Hacib&rsquo;e, Ahmet Yesevi&rsquo;den Ali Şir Nevai&rsquo;ye, Yunus&rsquo;tan &Acirc;şık Paşa&rsquo;ya kadar nice muazzez g&ouml;n&uuml;ll&uuml; şahsiyetler, T&uuml;rk&ccedil;enin &uuml;zerine &ccedil;&ouml;ken karanlıkları, tertemiz nefesleri ile aydınlığa &ccedil;ıkarsa da; bitmez bilmeyen akınlar karşısında her d&ouml;nem T&uuml;rk&ccedil;eye ehemmiyet veren b&ouml;ylesi h&uuml;rmet abideleri yetişmeyince, bu eşsiz lisanımız işkenceler altında, s&uuml;rekli zulme uğramıştır.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Birinci Cihan Harbi&rsquo;nin d&uuml;nyayı değiştirip d&ouml;n&uuml;şt&uuml;ren sonu&ccedil;ları akabinde, malumlarınız &uuml;zere Osmanlı Devleti yerini T&uuml;rkiye Cumhuriyeti Devletine bırakmıştır. Ulus devlet anlayışı bir&ccedil;ok alanda ge&ccedil;mişle rabıtasını keserken, bu bakış a&ccedil;ısından en fazla etkilenen mecra ise, yine lisanımız olmuştur. <em>&ldquo;&Ouml;z T&uuml;rk&ccedil;e&rdquo; </em>adı altında yanlışı daha b&uuml;y&uuml;k yanlışla d&uuml;zeltme &ccedil;abası, dilimizin &ccedil;ilesini katmerleştirmiştir. Bu anlayışı kurumsal bir hale getirmek amacıyla &ldquo;T&uuml;rk Dil Kurumu&rdquo; teşkil edilmiş ve devlet eliyle ari bir dil parolası ortaya konulmuştur. Netice itibariyle de, Moğolcanın ve batılı dillerin hışmına uğratılmıştır. Başta T&uuml;rk Dil Kurumu olmak &uuml;zere, dilde arileşmeyi savunanların hi&ccedil;biri hayırlı bir hizmet yapmamıştır demem ve diyemem. Lakin şu hususu a&ccedil;ık&ccedil;a ifade edebilirim ki; bug&uuml;nk&uuml; medyamızın, gen&ccedil;liğimizin ve toplumumuzun konuştuğu ve T&uuml;rk&ccedil;e diye adlandırıldığı ifadelere bakınca, hem bu kurum hem de bu d&uuml;ş&uuml;ncede olan kişiler, olduk&ccedil;a başarısız kalmış ve fikirleri iflas etmiştir. Bu sebeple, istikbalimizin hezimete uğramaması i&ccedil;in, acilen yeni bir yapılanmaya gidilmeli ve mili maarif sistemi ile dilimiz bir an evvel tashih ve tedavi altına alınmalıdır.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Gerek tarihte ve gerekse (siyasi saiklerle nedeniyle) bug&uuml;n d&uuml;nyaya h&acirc;kim olan dillere baktığımızda, hi&ccedil;birinin arileşme adı altında farklı milletlerden alınan kelimeleri kapı dışarı ettikleri vaki değildir. Buna benzer d&uuml;ş&uuml;nceler ve yerel icraatlar olsa bile, bir devlet politikası haline gelmemiştir. Hatta zengin diye tanımlanan lisanları tetkik ettiğimiz de, &ccedil;eşitli dillerden bir&ccedil;ok kelime almışlar ve bu konuda da, olduk&ccedil;a cesur davranmışlardır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; dil, canlı bir organizma ve m&uuml;essesedir. Bu canlılık i&ccedil;inde bazı kelimeler geride bırakılırken bazıları da s&uuml;re&ccedil; i&ccedil;erisinde b&uuml;nyeye girmektedir. Bu doğallıkla beraber, gerek k&uuml;lt&uuml;rel, gerek siyasi ve gerekse iktisadi m&uuml;nasebetler vesilesiyle de, başka milletlere ait kelimeler ve tabirler alınabilmektedir. Bir kelimenin k&ouml;k&uuml;nden &ccedil;ok telaffuzunun daha &ouml;nemli olduğunu bilmek icap eder. Bir ifadeyi millet i&ccedil;selleştirdiği halde, onu dilden &ccedil;ıkarıp yerine farklı bir anlatış bi&ccedil;iminin getirilmesi, milli bir icraat değildir. Zira kelimeler vatan toprakları gibidir. Fethedersin ve senin olurlar.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">&Ouml;z T&uuml;rk&ccedil;e anlayışıyla, lisanımız p&ouml;rs&uuml;m&uuml;ş zihniyetlerin elinde yaşam alametlerine kement vurulmuştur. G&uuml;ncel hayatta ne id&uuml;ğ&uuml; belli olmayan kelimelerin, okullarda ve hatta &uuml;niversite k&uuml;rs&uuml;lerinde kendilerine yer bulduğunu g&ouml;rmekteyiz. Bu durum, en az &Ccedil;anakkale ve İstiklal Harbi kadar m&uuml;himdir. &Uuml;zerine gidilmezse maazallah hezimetle sonu&ccedil;lanabilir. Zira bu muharebe, milletimizin &ouml;l&uuml;m kalım savaşıdır. T&uuml;rk&ccedil;emize ait asırlar &ouml;nce kullandığımız ve halen toplumun ihtiya&ccedil;larını karşılayacak kelimelerimizin yeniden kitaplarımıza ve lisanımıza kazandırılması arileşme anlayışının dışındaki bir durumdur. Bug&uuml;n bana Hunlardan Osmanlı&rsquo;ya kadar ge&ccedil;en s&uuml;rede kurulan T&uuml;rk devletlerinin, emirliklerin, atabeyliklerin ve beyliklerin h&uuml;k&uuml;m s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; topraklar mı; yoksa o g&uuml;nden bug&uuml;ne kadar ge&ccedil;en s&uuml;rede heybesini doldurmuş ve kemale erme noktasına kadar y&uuml;kselmiş hakikatli bir T&uuml;rk&ccedil;e lisanı mı istersin diye sorulsa, teredd&uuml;t etmeden lisanımı isterim. Bug&uuml;n T&uuml;rk&ccedil;emiz cellatların elinde, akordu bozulmuş bir aletten &ccedil;ıkan, tatsız ve ahenksiz bir m&uuml;ziğe benzemeye başlamıştır. Yeni neslin ilmi alt yapı ve şuurdan yoksun olmasıyla da, kelimelerin manaları argo anlayışına yenik d&uuml;şerek, sağa sola &ccedil;ekilmektedir. Sanki birileri lisanımızı hayatımızdan &ccedil;ıkarmak i&ccedil;in, &ouml;zel &ccedil;aba harcamaktadır.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">&ldquo;Zararın neresinden d&ouml;n&uuml;l&uuml;rse k&acirc;rdır&rdquo;</span></span></em><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;"> diyen bir avu&ccedil; kişinin akşama kadar yaptığı gayretler ise, gerek devleti idare eden ve gerekse y&ouml;netmeye namzet siyasilerin birbirlerine karşı yaptığı iktidar-muhalefet kavgasına kurban gitmektedir. Karamanoğlu Mehmet Bey ile galiz k&uuml;f&uuml;r ve hakaretle konuşan mevcut y&ouml;neticilerin durumu mukayese edildiğinde; T&uuml;rk&ccedil;e&rsquo;nin ne hale geldiğini g&ouml;rmek daha da, m&uuml;mk&uuml;n olacaktır. Dilimizin kırk yerden yaralanması dolayısıyla eğitim d&uuml;nyamız, fikri gayretlerimiz ve bilimsel &ccedil;abalarımızda akim kalmıştır. Bu sebeple, şanlı mazimizin burcu burcu kokan mahsul&uuml;, bug&uuml;ne tevar&uuml;s edememekte ve pınarlarımız kaynağından beslenememektedir. &Ouml;yle olunca da, medeniyet tasavvuru g&uuml;ndemimize girememektedir. İstikametini kaybetmiş bir milletin menzile ulaşması m&uuml;mk&uuml;n değildir. Doğru hamle yapılmadığı m&uuml;ddet&ccedil;e de, aynı şaşkınlık devam edecektir.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Alfabe bir anlayışın temel umdelerinden biridir. Bu ana d&uuml;stur değişince, medeniyetin farklı bir y&ouml;ne eğilim g&ouml;stermesi de doğaldır. Haliyle T&uuml;rk milletinin yazılı eserlerinin nerdeyse tamamına yakınının husule geldiği alfabe değişikliği dilimize b&uuml;y&uuml;k bir darbe vurmuştur. Lakin bu durum iyi bir plan ve iyi bir anlayışla ikame edilebilirdi. Ancak garbın kapsama alanına girmiş olan militanlar, aklıselim davranmadılar. Aksine kralcılık yaparak ciddiyetten uzak, metotsuz ve disiplinsiz adımlarıyla irf&acirc;ni anlayışımız, k&uuml;lt&uuml;r birikimimiz ve dil potansiyelimizi batılılaşmaya kurban ettiler. T&uuml;rk milletinin milli harsının inkişafı, lisanın şerefli dimağlarda yeniden derlenip toparlanmasına bağlıdır. Son d&ouml;nemlerde bilecenlik yapan bir takım kimseler, kelime ve c&uuml;mleleri eğip b&uuml;kmekte ve hatta acayip akımlarla başka bir savurganlığa tevess&uuml;l etmektedir. Kendine modern bir hava verme g&ouml;rg&uuml;s&uuml;zl&uuml;ğ&uuml; i&ccedil;ine d&uuml;şm&uuml;şlerin, ş&uuml;mull&uuml; T&uuml;rk&ccedil;e ifadeler yerine, g&acirc;vurca kelimelerle konuşmaya &ccedil;alışma pozları ise, başka bir zebunluk ve b&icirc;&ccedil;&acirc;reliktir. &Ouml;zentinin kıskacında kendi olamayanlar, yabancıların oklarıyla kendini vurduğunu bile fark edememektedir. D&uuml;ş&uuml;n&uuml;n ki, dilini horlayan akademisyen, sanat&ccedil;ı ve siyasiler ortada kol gezmektedir. Tarihini ve milliyetini su&ccedil;layan &ccedil;apulcular, gazete ve televizyonlarda nutuk atmaktadır. Benliği abluka altına alınmış gen&ccedil;lik r&uuml;zg&acirc;rı, dillerinin nefeslerini hissedemez hale gelmiştir. Yanlışı kabul etmek yerine, tevil eden bir z&uuml;mre t&uuml;remiş ve hakkın h&acirc;kimiyetine mani olmak i&ccedil;in, tenkide sarılma &acirc;deti gelişmiştir. Cehaletin adı, fikir ve ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; maskesine b&uuml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Birikimsizliğe ve &ouml;z&uuml;ne yabancı olmaya giydirilen bu esvap, bir lisan i&ccedil;in ne hazin bir manzaradır.</span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Dil hakikatinden mahrum edilen nesiller; kominizim şarkıları s&ouml;ylemiş, faşizm yumrukları savurmuş ve batının s&uuml;s bebeği kılığında hakikatte cadı, zahirde dilber y&uuml;zl&uuml; hayale &acirc;şık olmuştur. Terakki, okuryazar sayısıyla değerlendirilmiş ve diploma mikyasıyla &ouml;l&ccedil;&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Okulların ve sınıfların &ccedil;oğalmasıyla gen&ccedil;liğin muasırlaşacağı zannedilmiştir. Lakin gelinen noktada, daha &uuml;zerinden bir asır bile ge&ccedil;memiş olan kitaplar, sanki başka bir dilde yazılmış gibi algılanmaktadır. K&ouml;kl&uuml; bir medeniyetin bakiyesi olan memleketimizin lisanı s&uuml;rg&uuml;ne m&uuml;stahak g&ouml;r&uuml;lerek, <em>&ldquo;Deli Dumrul&rdquo;</em> zihniyetinin insafına terk edilmiştir. Başka bir dil bunca &ccedil;ileye maruz kalsaydı, ayakta kalabilmesi kabil olmazdı. Tıpkı her y&ouml;nden tuzaklara d&uuml;ş&uuml;r&uuml;lmek istenen T&uuml;rkl&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z ve T&uuml;rkiye&rsquo;miz gibi, lisanımızda ameliyata tabi tutulmaktadır. Ama inanıyorum ki, milletimizin ferasetine cemre d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r. Kim olduğunu hatırlayınca, hangi dili konuştuğunu da anımsayacaktır. Yeniden estetik hitaplar, &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml; ifadeler ve samimi c&uuml;mleler ile sanatsal bir lisan v&uuml;cuda gelecektir. Şahsiyetli kişilerin zarafetle işledikleri l&uuml;gatlerimiz olacaktır. Bu l&uuml;gatlerden neşet eden yazılarımız ve kitaplarımız, k&uuml;lt&uuml;r d&uuml;nyamızın yeniden intibahına zemin hazırlayacaktır. Zaman ve ger&ccedil;eklik tasavvuru dairesinde, hatipler ve naşirler, maziden atiye uzanan fikirler husule getirecek ve &ccedil;ağlara şamil eserler bırakacaktır. </span></span></span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">&nbsp;</p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;"><span style="font-size:12.0pt"><span style="font-family:&quot;Times New Roman&quot;,&quot;serif&quot;">Dilimiz, nasıl devlet eliyle gırtlağına kadar yozlaştırıldıysa, yine devlet eliyle iade-i itibara kavuşturulmalıdır. Yani meramımızın &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;, devletin bu dile sahip &ccedil;ıkacak iradeyi koymasıdır. Bu inisiyatif milli şuur, milli basiret ve milli gayeye g&ouml;n&uuml;l vermişler eliyle alınabilir. Liy&acirc;katli ve kifayetli olmakla birlikte, sadakatli olmaları da m&uuml;himdir. Bizim tahrip ettiğimizi, yine bizim tadil etmemizden başka &ccedil;ıkar yol yoktur. Bu inkılabı, T&uuml;rk&ccedil;emizin hudutları, kaleleri, tersaneleri, ovaları, yaylaları ve nehirleri başında n&ouml;bet tutarak ger&ccedil;ekleştirebiliriz. Bu inkılabın ilk tomurcuğu ise, kimlik bilincidir. </span></span></span></span></p>
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?